Gördüklerim gerçek olamazdı, onu ben öldürmüş olamazdım. Kalbimin ağzımdan çıkacak gibi deli gibi atıyor, Semih bey şaşırmış bir şekilde karşımda durmuş ve izliyor. Biraz sakinleştiğimi gördükten sonra bana dönüp:
- Evrim hanım iyi misiniz? Dedi.
- Evet evet iyim bir sorun yok. Diyebildim sadece, başka ne diyebilirdim ki of Allah'ım neler oluyor hiçbir şeye anlam veremiyorum. Semih bey:
- Evim hanım, arkadaşlarınız geldi dişarda sizi bekliyorlar ama sizle daha konuşacaklarımız bitmedi, bu yüzden onlara gitmelerini söyledim sizi bırakamam şimdi lütfen anlatacakalarınızı biraz daha hızlı anlatın.
Evrim:- Peki, nerde kalmıştık tamam hatırladım. Etrafımdakiler bana sanki yemeğe hazırlanan bir avmışım gibi bakıyorlardı bu beni korkutuyordu ama aynı zamanda çokta rahattım. Daha sonra ortada duran kocaman bir çadırdan yaşlı bir adam çikti diğerlerinden biraz daha iriydi ve tuhaf takıları vardı başinda kemiklerden yapılmış taç benzeri bir şey vardı. Kalabalığa birkaç şey söyledikten sonra kalabalık ayrildi, ne söylemişti de kalabalık dağılmıştı. Sonra bana baktı uzun uzun baktı ne olduğunu anlamadan iki kişi beni çözüp ayağa kaldırdı. Adamın peşinden çadıra götürdüler beni. İçeri girdiğimde bu kadarını beklemiyordum gerçekten o kadar değişikti ki her yer, hem ürkütücü hem de ilginç çünkü her yerine farklı farklı kemikler asılmıştı çadırın. İçerisinden duman çıkan çömlek benzeri şeyeler, çadırın dıvarlarına çizilmiş ilginç çizimler. Hatırlayamadığım daha birçok şey. Benimle konuşuyorlar ama anlamıyorum Türkçe bir şeyelr söylüyorum muhtemelen onlarda beni anlamıyor. Uzun süre böyle devam ettik hiçbir şeyi halledemeyeceğimizi anladı için beni geri götürdüler, tekrar bağlayıp bıraktılar öyleyece.
Hava o kadar karanlıktı ki etrafımı bile göremiyordum, kimse de beni aramaya çıkmamış sanırım çünkü hiç kimse gelmedi umudumu kaybetmiştim, bu insanlar ya beni yiyeceklerdi ya da öldüreceklerdi başka bir yol yoktu. Sonra elindeki meşale ile biri yanıma yaklaştı sanırım yemek getirmişti, önüme bırakıp yanıma oturdu. Önümdeki yemek miydi başka bir şey miydi bilmiyorum ama açtım ve ne getirdiyseler yedim. Adam kabı alıp gitti, teşekkür ettim ama anlamamış olacak ki arkasına bile bakmadan çekip gitti. Yapacak bir şey kalmamıştı başımı yere koydum ve uyudum. Ne olduysa o zaman oldu ben uyurken yanıma biri geldi ben hiseddip hemen uyandım ama belli etmedim, gelen onlardan biriydi ama daha küçüktü eğilip ellerimi açtı daha sonra elimi ellerinin arasına aldı, uzun bir süre öylece bekledi . O kadar çok korkmuştum ki çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum ben çığlıktan bahsederken o bağırdı hem de tüm gücüyle resmen kulaklarımın zarı yırtıldı sandım herkes çadırından çıkmış ellerindeki meşaleler ile etrafımızda toplandılar. Çığlık atan çocuk falan değildi yaşlı biriydi ama çok ufak tefekti çığlıktan sonra önümde düşüp bayılmıştı. Herkes bağırmaya ağlamaya başlamıştı sanırım bu adam onlar için önemli biriydi.
Bayılan adamı hemen kaldırıp götürdüler uzun bir süre kimseden ses çıkmadı herkes büyük çadırın önünde değişik hareketler yapıyordu ama anlamak için tercümana gerek yoktu içerdeki adama bişeyler olmuştu ve bu kadar insan onun iyileşmesi için dua ediyordu. Sonra bir adam çıktı ve elindeki şeye üfledi herkes ağlamaya bağırmaya başladi o kadar kötüydü ki ben bile ağladım anlaşılan o ki içerdeki yaşlı adam ölmüştü. İnsanlar kendini yerlere atıyordu, bazıları bayılmıştı hatta. Uzun bir süre böyle devam etti, daha sonra ortadaki alana kocaman bir şey kurdular sanırım bu ölen adam içindi. Herkes etrafta toplanmış şarkı söylüyordu galiba bu ağıt gibi bir şeydi. O kadar etkileyici söylüyorlardı ki bunu anlamak için dil bilmek gerekmiyordu, ben çok iyi hissediyordum. Adamın cenazesini çadırdan çıkarıp ortadaki yere bıraktılar, uzun bir törenden sonra ateşle onu yaktılar.
Ben hâlâ ne olduğunu anlamadan izliyorum, bir kaç adam beni kaldırıp çadıra götürdü içerde ikisi kadın beş kişi vardı sürekli konuşup duruyorlardı bazen bana dönüp konuşuyorlar, ama ben ne dediklerini anlamıyordum. Bir şeyler olmuştu ama ben bilmiyordum onlar için artık ben çok değerli olmuştum bunu anlamak çok kolaydı çünkü hemen ellerimi ayaklarımı açıp beni içerde yatağa uzattılar, başımda bir kadın elindeki tütsülerle dua ediyordu.
Sanırım onlar için önemli olan o adam ölmüştü ve artık o adamın yerine geçmiştim fakat büyük bir sorunumuz vardı, BİZ BİRBİRİMİZİN DİLİNDEN ANLAMIYORDUK.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyalardaki Gerçek
Mystère / ThrillerKaranlığı anlatmaya çalışma inanacak kimse yok. Herkes gerçeğin peşinde.