Üçüncü Bölüm: Kim?

17 2 0
                                    

   Polisin sorduğu soru beynime bıçak gibi saplanmıştı ne cevap vereceğimi bilmiyordum, rüya mı anlatsam beni anlayacak mıydı? Uzun süre adamın suratına baktım, polis tekrar etti:

- Evrim hanım, o odada ne işiniz vardı? Dedi sert bir ses tonuyla.

Bu ses tonuyla kendime gelmiş ve doğruları söylemek için açtığım ağzım ardı ardına yalanları sıraladı, buna inanamamıştım şuan yalanlarım beni bile korkutuyordu. Polisin sorusuna:

-Orası her zaman uğrayacağımız bir yer siz neden bunu soruyorsunuz? Sabahları ben erkenden gelir çektiğimiz fotoğrafları kontrol eder, bazılarını sınıfa çıkartırım. Odanın kapısı hep açıktı ama bu sabah kilitliydi bende gidip Ramazan abiden anahtarları aldım, hepsi bu.

-Peki etrafa sorduğumuz sorulara verilen cevaplar sizinkilerle uyuşmuyor, dedi.

-Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum neyle suçluyorsunuz beni, ben mi öldürdüm yani? Bunu söylerken resmen titriyordum.

-Ben size böyle bir şey söylemedim ama haklısınız sorayım, sizin bu işte bir parmağınız var mı? Etraftakiler sizin her sabah geç geldiğinizi ama bugün aksine erkenden okula gelip direk o odaya gitmek istemişsiniz, bunları açıklar mısınız?

Artık ne diyeceğimi şaşırmıştım, sadece adama bakmakla yetindim, lanet olası insanlar onların derdi neydi resmen beni gözetliyormuş herkes sanki hepsi böyle bir şey bekliyordu. Allah'ım ne yapacağım şimdi ben elim kolum bağlı anşatıp anlatmamak arasinda kaldım. Adam bişeyler söylüyordu ama anlamıyordum sonra tekrar etti bu sefer kolumdan tutup beni biraz sarstı.
- Evrim hanım, sanırım bizimle gelmeniz gerekecek.

Ayağa kalıp evet anlamında başımı salladım, ve beraber arabaya yürüdük. Adı Semih'miş uzun süredir cinayet vakalarıyla ilgileniyormuş ve  gözünden hiçbir şey kaçmazmış. İyi benim yapmadığımı anlar o zaman. Arabaya bindiğim de insaların bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Çok farklı bakıyorlardı, aralarında konuşuyorlardı ama duyamıyordum şey gibi bakıyorlardı ;
TARIK HOCANIN KATİLİNE BAKAR GİBİ.
Emniyete benimle birlikte birkaç kişi daha gelmişti.Tarık hocanın arkadaşları, yapmacık bir şekilde ağlayan sevgilisi bu kadın ne kadar da tuhaftı en son konuştuğumuzda Tarık uzun zamandır onu aramıyormuş gayet rahat bir şekilde konuşuyordu ve açık söyleyeyim Tarık hoca bu kadından hiç bahsetmemişti. Ben bunları düşünürken beni bir odaya götürdüler odada bir masa ve iki sandalyeden başka bir şey yoktu sanırım bu hep Tvde gördüğümüz sorgu odası. İçinde bulunduğum durum beni o kadar çok etkilemişti ki şuan acıyı bile yaşayamıyordum ne bu anlamıyorum olanları, o gördüğüm rüyalar o gördüğüm iki maskeli adam kafam iyice allak bullak olmuştu . Bir karar vermem lazım o rüyayı anlatmam lazım daha fazla yalan söyleyemem eğer görüyorsam belki de bunları onlara anlatmam gerek. Semih bey içeri girdi karşımdaki masaya sert bir şekilde oturdu, bana dönüp:

- Lütfen beni yorma, senle düzgün bir şekilde konuşmak istiyorum. Bana anlatmak istediğin bir şeyler varsa hemen şuan söyle ki sana yardım edebileyim ama eğer susacaksan işler değişir. Her türlü bulurum katili emin ol bulurum.
Dedi gayet emin bir şekilde. Ona bakıp uzun bir süre konuşmadım, kendimi toparlayıp ona:

- Bakın Semih bey öncelikle katil falan olmadığıma inanmanızı istiyorum,  ve bırazdan size anlatacaklarımı dalga geçmeden dinlemenizi istiyorum.

Bunları söylerken başını evet anlamında sallıyordu. Bu bana yetmiyordu bana inanıp inanmayacağını sordum. Bana dönüp:

-Emin ol sana inanmak istiyorum. Dedi.

-Peki sana en başından anlatacağım her şeyi .

Semih bey şaşırmış bir şeklide sordu:

- Neyi?

Gözlerimdeki yaşlara engel olmadan anlatmaya başladım.

- Bundan yaklaşık 8 yıl önce 20 yaşımdayken başıma kötü bir şey geldi, arkadaşlarımla biz sürekli gezerdik yine okulun bir projesine katılmıştık doğa fotoğraflarının çekildiği bir projeydi bizde arkadaşlarla bunu fırsat bildik ve okulun bu projesi ile yurt dışına gittik Afrika'ya. Kongo'da doğa fotoğrafları çekecektik. İlk başlarda her şey çok güzeldi köylerden birinde kurmuştuk karavanlarımızı, çadırlarımızı köy halkı da çok yardımcı oluyordu bize. Bir gün hep beraber gruplara ayrılıp ormana daldık tabiki yanımızda rehberler vardı. Önce her şey gayet normal ilerliyordu o kadar güzeldi ki her şeyi çekmek istiyorduk, gözüme çok güzel adını bilmediğim 4 ayaklı geyiğe benzeyen bir hayvan gördüm ve onu çekmek istedim ama ürktü galiba kaçmaya çalıştı bende peşinden gittim tam durduğu anda bende durdum bana dönüp uzun uzun baktı o an ne olduğunu anlamadım ve biraz da korkmaya başlamıştım çünkü bana saldırabilirdi, uzun uzun baktıktan sonra tekrar dönüp gitti. Fotoğraflarını çekmiştim artık dönebilirdim ama arkama döndüğümde bir de ne göreyim arkadaşlarımın hiçbiri yok galiba çok uzaklaşmıştım. Ne yapacağım şimdi diye düşünürken ilerliyordum ama nereden geldiğimi bilmeden .Uzun süre yürüdüm ama kimseyi göremedim hava da kararmaya başlamıştı ne yapacaktım kocaman ormanda kaybolmuştum, artık yürüyecek halim yoktu gidip kocaman bir ağacın altında oturdum. Ve beni bulmaları için dua ediyordum. Semih beyin sesi ile sustum:

- Evrim hanım, ne anlatıyorsunuz hikaye dinleyecek durumda değiliz, dedi beyfendi.

- Beni dinlemek zorundasınız eğer başını anlatmazsam beni anlayamazsınız, dedim.

- peki peki devam edin. Dedi.

-  Uyandığımda nerde olduğum hakkında en ufak bir bilgim yoktu etrafa bakıyordum bir sürü insan, çok tuhaflardı ama ormanda yaşayan bir kabile olduklarını anlamıştım ve bana hiçte iyi bakmıyorlardı. Ellerim ve ayaklarım bağlıydı kameramı eşyalarımı ,almışlardı. Etrafa baktığımda uzakta bir hayvan gördüm evet bu oydu peşinden gittiğim ve kaybolduğum hayvan,bana bakıyordu ve sanki gülüyordu.

Tekrar bölündü hikaye bu sefer bozan semih bey değildi, içerden bir telefon gelmişti.  Semih bey, çıkması gerektiğini söyleyip çikti. Uzun bir süre bekledim ama gelmedi kafamı masaya koydum ve uyumuşum. Tekrar istiyordum o rüyayı görmeyi ve nihayet yine o odadayım kimseler yok gidip küvetin başında dikiliyorum  uzun süre bakıyorum elimi suya daldırıyorum ve bir şey bileğimden tutuyor elimi bırakmıyor çok korkuyorum nefes nefese kalmışım tam o anda Tarık hocanın bedeni suyun üstüne çıkıyor boğazımı tutup sıkıyor artık nefes alamıyorum elimi bir şey bulmak ümidi ile uzatıyorum yerde bir şey bulup alıyor ve tüm gücümle kafasına vuruyorum kafasından kanlar fışkırıyor Tarık hoca boğazımı bırakıp suya gömülüyor ben hıçkırıklara boğuluyorum, Semih beyin sesini duruyorum :

-Evrim, Evrim hanım ne oldu uyanin Evrim hanım.. . 

Gözlerimi açıp deli gibi ağlıyorum ve ona sarılıyorum , artık ne olduğu hakkında en ufak bir bilgim yok kendimi tanıyamıyorum ne yani ben miydim ben miydim onu öldüren?

Rüyalardaki Gerçek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin