Prologue

5.1K 343 1.2K
                                    

Medya:Cigarattes After Sex~ Nothing's gonna hurt you baby

Huh... İyi okumalar💙💚😽

“Size çok iş düşüyor, Bay Styles. Kişilikleri tamamen kapatmak çok düşük bir ihtimal olsa da, umut var.”

Yedi; Harry'nin nefesini kesen, onun başını türlü belalara sokan, yeri geldiğinde kahkahalara boğan, bazen de tam tersi olarak onu ağlatan, sevgilisinin vücudundaki kişiliklerin sayısı.

Louis'yle bir sonbahar günü tanışmış, onu, o yağmurlu günde gerginlikle dudaklarını ısırırken, hatta kendi kendine tartışırken görmüştü. Kafası birden sağa sola oynuyor, her seferinde farklı bir ses tonuyla, değişen mimik ve jestleriyle birlikte, gerçekten de kendi kendine tartışıyordu.

Hatta konuşma tarzı? Kekeleyen ve peltek bir konuşması vardı, ama kekemeler ve pelteklerin konuşması bir düzelip bir bozulur muydu?

Harry oturduğu yerden kalkıp onun yanına giderken hiç de tereddüt etmemişti. Gemi hafifçe sallanıyorken, güverte çiseleyen yağmurla ıslanıyordu. Eh, tabii Louis geminin hafifçe sallandığını düşünmüyordu o anda...

“İyi misiniz?”

Louis'nin mavi gözleri, yeşil puslu irislere tutunduğunda, henüz karşısındaki güzel adamı inceleyemeden Sean yerini almıştı. Harry, karşısındaki adamın gözle görülebilecek derecede hızla değişen ifadesini anlamlandıramadı, yanağında hissettiği yumuşak okşamayı da...

“Güzel parça, Lou. Onu isterdim.” Harry, yanağındaki dokunuştan kurtulmak adına geri çekildiğinde, aynı zamanda çıkışmak için de hazırdı. Sapık herif onun yanağını okşamıştı resmen?!

Henüz ağzını aralamışken, kafasını sirkelenircesine hızla sarsan mavi gözlü adam onu duraksatmıştı; kafasını iki yana doğru hızla sallayarak kendine gelmeye çalışır gibiydi. “Üzgünüm!” diyerek telâşla konuştu Louis, gözleri irileşmişti ve içerisinde mahcubiyet parıltıları vardı. Belki biraz da utanç... Alter karakterleri hızla yer değiştirirken, en olmayacak kişi neden o anda ortaya çıkmak zorundaydı ki?

Harry, onun yaptığı terbiyesizliği o gözlerle yumuşatmasına izin vermeden tekrar çıkışmak üzere ağzını açtığında, aynı kafa silkme hareketi tekrarlanmasıyla kaşlarını çatmıştı. Tamam şu an cidden ona kızmak istiyordu, ama ne oluyordu Tanrı aşkına? Bir tür tiki mi vardı?

Üstelik, boğuk ve erkeksi sesten, nasıl da birdenbire ince ses tonuna geçiş yapabilmişti? Bu çok tuhaftı. Konservatuar okuyabileceğini düşündüğündeyse, kendi kendini azarlayarak susturmuştu. Bu adamın tuhaf ve sapık olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ayrıca, ne okuduysa da onu alâkadar etmezdi. Adam, kendisine güzel parça diyerek, ne tür bir insan olduğunu belli etmişti.

Yumuşayan mavi gözler, dingin bir surat ifadesiyle, bu kez de Tom çıkmıştı ortaya. Tom beklemedi, kıyafeti, kıyafeti, kıyafeti... Elini, açık kahve tonlarındaki kabanının iç cebine attığında, siyah bir beret çıkarmıştı. Bereti kumral saçlarının üzerine yerleştirmesiyle, şimdi tam bir ressam gibi olan mavi gözlü adam, ilk izleniminin aksine, gözlerini bir sapık gibi değil de, bir bey efendi edasıyla Harry'le buluşturduğunda hafif ve nazik bir mırıltıyla, “Oturmaz mısınız?” diye sormuştu. İşte Harry bunu hiç beklemiyordu... Ne oluyordu Tanrı aşkına? Adamın tutarsız davranışları kafasını karıştırıyor, sinirlerini bozuyordu.

Hırçınlıkla araladığı dudaklarının arasından, kabaca bir, “Ha?” çıkmasıyla, yutkunarak elini ağzına örtmüştü Harry. Hatta tam yaptığı kabalık adına özür dileyecekti ki, karşısındaki adamın aslında hadsiz bir herif olduğunu hatırlatmasıyla, utanarak yumuşayan ifadesi yeniden sertleşmişti. “Sen-” sinirli konuşması, onu yanına çekerek oturtan adam yüzünden, yeniden şaşkınlıkla bölündü.

𝟩// 𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin