6: Henry Wilson

1.7K 213 691
                                    

Henry: 20 yaşında, Louis'nin kendi yaşından 4 yaş küçük. Herhangi bir hastalığı yok, alter özelliklerinden en belirgin olanları; ukala, konuşkan ve oldukça twink olduğunu göstermeyi sevmesi.

Keyifli okumalar.

Bölüm 2 kez silindi, ve ben de sinirden yazmadım. Üzgünüm...
Ayrıca yazım hataları, anlam bozuklukları olabilir, çünkü bu bölümü bir kez daha okumak istemiyorum.

yuokald senin için💕
❄️❄️❄️☀️❄️❄️❄️

Mutfaktalardı. Ve Harry, yaklaşık yarım saattir Henry'nin gıcık bir şekilde mısır gevreği yiyişini izliyordu. Öyle büyük bir yavaşlıkla yiyordu ki, Harry sinirden dudaklarını yemeye başlamıştı. Bu kadar ağırdan almasının nedeni ne miydi?

4 saat önce

"Harry, ojelerimi bulamıyorum!"

Henry, oldukça sinirli bir şekilde Jeremy'nin odasının kapısına gidip, kapıya doğru sağlam bir tekme savurdu. "Ah!" Olduğu yerde sıçrayarak, tekme attığı ayağını eliyle tuttu sonra da. Canı çok acımıştı.

"Harry, seni budala! Ojelerimi nereye koydun? Uyan, ayağım acıyor!"

Acıyan ayağını tutarken, diğer bacağının üzerinde sıçramaya ve şikâyet ederek söylenmeye devam ediyordu Henry. Harry'nin neden Jeremy'nin odasında olduğunu düşünmüyordu bile, ve o odaya girmeye niyetli de değildi.

Bir an için yerinde sıçramayı bırakarak, artık acımayan ayağından elini çekip olayı daha sonra dramatize etmeye karar vermişti. Çünkü Harry Jeremy'nin odasındaydı? Ve o her zaman yardım çağrılarına -genelde çığlık attığında katlanamadığı için,- cevap vermemezlik yapmazdı.

"Aman Tanrım, HARRY!"

Henry önünde durduğu kapıyı hızla açarak içeri daldı, ve Jeremy'nin tek kişilik sade -çirkin olan, süssüz- bazasında Harry'nin cenin pozisyonunda yattığını gördü. Odanın ne kadar çirkin olduğunu incelemek ve eleştirmek yerine, direk olarak yatağa yöneldi, ve yatağın yanına çökerek endişeyle Harry'nin suratına baktı.

Ölse morarırdı, değil mi? Ya da şişerdi?

Harry'nin vücudunda gözlerini gezdirerek, ince beline, çok imrendiği ince uzun bacaklarına, ve yine çok imrendiği ince beline, ardından öldüğünden değil de, kaslarla çevrili olduğundan şiş gözüken o mü- yani sadece kol olan kollarına baktı. Hayır, şu an kendini o kolların arasında hayal etmenin zamanı değildi, hem de hiç...

Yutkunarak düşündü; ölen insanlar kötü kokardı. Harry henüz şişmeye başlamadıysa, mutlaka kokmaya başlamıştır, ve hayır, Henry asla ona dokunmayacaktı.

Çöktüğü yatağın yanında dizlerinin üzerinde yükseldi, ve burnunu Harry'e doğru yaklaştırdı. Ama tam olarak neresini koklaması gerekiyordu? Omuz silkerek saçlarına yaklaştırdı burnunu Henry. Saçları her zamanki o sandal ağacı özlü şampuanı gibi kokuyordu. Burnunu boynuna doğru götürüp biraz daha yaklaştırdı, ve içine korkarak bir nefes çekti; küçücük, minicik, hatta öyle ki neredeyse nefesten bile sayılmayacak bir nefesti bu.

Ancak o zambak kokusunu yine de alabilmişti hassas burnu. Bu sefer daha kocaman, -gerçekten kocaman ve sesli- bir nefes çekti içine. Gözlerini kapattığında ve kendisini kokuya teslim ettiğinde, aklına doluşan edepsiz görüntülerle neredeyse inliyecekti o anda Henry.

"Beni neden kokluyorsun?"

"AAY!"

Henry kendini geriye doğru atarak yere düşerken, Harry'nin gözleri onun attığı çığlıkla kocaman açılmıştı. "Siktir ya, ölmediysen tepki versene! Ne diye-"

𝟩// 𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin