• Arctic Monkeys - Snap Out Of It
Lee Jeno dudaklarını, dudaklarıma mühürlemişti adeta. Zira üç ay geçmesine rağmen unutamadığım bu hissin başka bir açıklaması olamazdı.
Üç ay geçmişti.
Koskoca üç ayın ardından bana bıraktığı tek şey kahveleriydi ve de birkaç kaset.
Yanımda yoktu, fiziksel olarak pek de olmamıştı lâkin ruhu hep benimleydi. Onu her zaman hissederdim, üzgün olduğunda veya da mutlu olduğunda -ki bu anlara o kadar nadir rastlardım ki.
Lee Jeno gülümsediğinde tüm dünya ağlardı çünkü. Ve bazen, birilerinin gülüşlerinden bile vazgeçmesi gerekirdi. Ben, Lee Jeno'ydum.
Ama şu an nerede, ne yapıyor veya kiminle bilmiyorum. Sanırım, öylesine uzağıma gitmişti ki, bu sefer Lee Jeno'yu hissedemiyordum. Ve bu benim elimdeki her şeyi kaybetmeme yol açıyor. Aynı zamanda bedenimden kurtulmak ve Lee Jeno'yu huzura kavuşturmak adına aklıma hain düşünceleri uğratıyor.
İlk defa yokluğunda kahve içemiyorum. Çünkü bu gidişin öyle kötüydü ki, her şeyimi elimden almıştı.
Her şeyim çoktan gitmişti benden.
Ve şimdi ise, karanlık odamda, ay ışığının tek tük uğradığı boş zemini seyrediyordum. Radyosu bozulmuştu, çalan tek şey bana bıraktığı birkaç kasete tıkılı kalmış eşsiz sesiydi.
Sesine aşık olduğum adamı geri getiremiyordum bir türlü.
Tanrı'nın beni sevmediğini düşünürdüm hep, fakat bu sefer öylesine buna inanmamak istiyordum ki, eğer Lee Jeno bana gelecek olursa onun için her şeyimi feda ederdim.
Ben Lee Jeno'yu feda ettim.
Bir gülüşe, şarkıya, kitaba, söze, alınganlığa ve kırılmışlığa. Ölüme ve yaşama, mutluluğa ve hüzüne, kayboluşuma ve bulunuşuma, feda etmiştim.
En çok da rafımın üstünde dizili kahve bardaklarına.
Şimdi hepsi boştu, bomboştum. İçimde, yeri doldurulamayacak bir boşluk vardı şimdi.
Belki de ilk defa tarafından unutuldum. Bu dağınık evde, zihninin kuytu köşelerinde, üç ay önceki öpüşmemizde veya da en sevdiği filmdeki replikte. Unutmuştu beni fakat ben unutamıyordum bir türlü. Zihnim çoktan hazırdı lâkin kalbim asla ve asla dinlemezdi beni.
Ayağa kalktım, üzerimde ince eşofmanımdan başka bir şey yoktu. Üşümüyordum da, çünkü Lee Jeno tarafından tanıştığımız gün unutulmuştum.
Odama vardım, beni anlayan tek yere, yamuk kelebeklerin süslediği gökyüzümden bana bakan yıldızlara vardım.
Oturdum yine, toplamamıştım etrafı, her şey eskisi gibiydi, hatta ve hatta daha beterdi bile. Beter olmuştum şimdilerde.
Elime kağıtları aldım, yırttım teker teker, lâkin bir şey olmaz bundan çünkü hepsi zihnimde yazılıydı. Fakat kibritlerimden doğan ateş zihnimin yanışına yetmez asla.
Elimdeki kağıt parçaları ile birlikte ayaklandım ve eskimiş terliklerimi geçirdim ayağıma. Ayakkabı giymedim, gerek yoktu gereksiz uğraşlara.
Soğuk bedenime çarparken adımlarım şaşmadan ilerledi. Bir yıl olmuştu sanırsam veya da daha çok? Bilemem lâkin unutmadığım tek şey tanıştığımız yerin yoluydu.
Şimdi, başlangıcımızın doğduğu yerde bitireceğim her şeyi.
Bu doğru mu, yaptıklarım, düşündüklerim ve de söylediklerim, bilmiyorum fakat ne değişir ki? Gitmişti ve bitmişti her şey. Geri gelse de eksik kalacaktı bazı yaralar.
Varmıştım. Sonunda huzur, ha? Belki de. Belki de sadece felaket.
Önüme kağıtları sererken etrafa bakındım, yoktu kimse, soğuktu geceydi ve hiçbir şey görmezdi gözüm.
Elimdeki çakmağı aldım, o günlerde ödünç aldığım çakmağı, usulca tutuşturdum ufak bir kağıdın ince kenarını. Küçücük kıvılcım gözümün önünde sorunlarım gibi büyürken her şeyin yanışına şahitlik etmek garip hissettirmişti.
O gece olduğu gibi yanıyordum, bu buz gibi soğukta alev alıyordum fakat bu sefer o yoktu.
Alev büyüdükçe ve kağıtlar yerini küllerine bıraktıkça bir şeylerin silindiğini hissettim ufak ufak.
Unuttuğumu hissettim iliklerime kadar, unutulduğumu hissettim.
Etrafımda oluşan ışıktan gökyüzüne baktım yavaşça, saat şimdi iki sularıdır, diye düşündüm.
Dağıttım ve unuttum.
Kimse tanımazdı beni, tanımıyordum artık onları.
Tanımıyordum onu.
•
bolumu zar zor yazdigim gercegi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
instant crush, nomin
Non-Fictiondağıt ve unut. @lovelyyclifford ♡ © 030119 | yildizlryakamoz