5

228 33 36
                                    

• Arctic Monkeys - R U Mine?

Yine ve yeniden, aynı konumdaydık. Gökyüzü yanımdaydı ve ben sadece yıldızlarına dokunmaya çalışıyordum.

Kapıyı açtıktan sonra, bana sarılmıştı. Kollarımı bedenine saramadım, çünkü o her hıçkırdığında ve de ıslak yüzü tenime değdiğinde vücudumun biraz daha kasıldığını hissettim.

Hastaydı, ateşi vardı, deli gibi yanıyordu. Lee Jeno, ölümünü göz yaşları ile bedenine kazıyordu. Hayatının en büyük pişmanlığını yaşıyordu, belki de benden farksız olan bu adam ilk defa yaşamak istiyordu.

Lee Jeno, ölmüştü fakat nefes alıyordu. Lakin artık onları da tek tük hissediyordum boynumda.

Kollarını bedenimden ayırmadı, yürüdüm, yanımda yürüdü. Daha doğrusu ben onu sürüklüyordum. Lee Jeno'yu odasına sürüklüyordum, belki de daha başka yerlere.

Odası en son geldiğimdeki gibiydi. Hiç girmemişti belli ki, beş aydır huzurlu bir uyku çekmemişti Lee Jeno, kendine eziyet etmişti göz göre göre. Gireceği tabutun toprağını kendi elleriyle kazmıştı ve şimdi de kendini çukura doğru itiyordu. Aptaldı, ama işini çok iyi yapıyordu

Üzerindeki ince tişörtü yavaşça kollarından sıyırdım, deli gibi titriyordu. Kollarım arasında yok olup gidiyordu. Ben, yok oluyordum.

Usulca yatağa uzandı, ayak uçlarına oturdum fakat o böyle bir haldeyken bile beni nasıl da çileden çıkaracağını çok iyi biliyordu.

Ellerimde tuttu hantalca ve beni kendine çekti. Cılız kollarını sardı bedenime, kahverengi tişörtümü kollarımdan sıyırdı. Yanına uzandım, sarıldı. Sarıldım.

Yine ve yeniden, aynı konumdaydık.

Sıcacık teni tenime değdikçe akciğerlerimin ne denli eziyet çektiğini biraz daha anladım.

Saçları kahve kokuyordu, fakat Lee Jeno kahveden nefret ederdi.

Lee Jeno, benim yaptığım her şeyden nefret ederdi. Kendime zarar verdiğimi düşünürdü, endişelenirdi, kızardı fakat hiçbir şey yapmazdı. Ya sigaramı alır ya da sadece sarılırdı.

Lee Jeno, duygularınu hiç söylemezdi fakat ben her seferinde anlardım.

Şimdi ise küçük bir çocuktan farksızdı. Lee Jeno, çok küçüktü. Lâkin bir o kadar da büyük bir adamdı. Beni her seferinde kendine hayran bırakıp tekrar tekrar ona aşık olmamı sağlayacak, yaptığı her bir hareketinden büyüleneceğim kadar büyük bir adam. Fakat en ufak bir şeyde evinden çıkmayıp saatlerce ağlayacak kadar da küçük.

Lee Jeno buydu işte, belirsizlikten ibaretti. Fakat ben direterek ilişkimizde net bir şeyler arıyordum. Boşuna kürek çekmek gibi bir deyim vardı sanırım, hayatım boyunca boşuna kürek çekmiştim. Lee Jeno, hayatımdı ve ben bütün emeklerimi ona adamıştım.

Değmişti.

Bir süre sonra boynuma yasladığı kafası hareketlenmeye başladığında, tekrardan ağladığını çoktan anlamıştım.

Geçti artık, geçmiştik birbirimizden.

Kafasını hafifçe kaldırdı. Kollarını benden çekti. Sadece yüzüme bakıyordu fakat o kadar çok şey anlattı ki o anda, aklımı yitireceğimi hissettim. Ben, kaçıncı kez olduğunu bilmemekle birlikte Lee Jeno'yu yitireceğimi hissettim.

Mosmor olan göz altlarının tamamladığı siyah gözlerindeki karanlık havayı üzerimden çekmedi. Yanakları ıslaktı ve sadece öpmek istedim.

Lee Jeno'yu öpmek istedim. Ölmek ve cenneti tatmak istedim.

Ama yapmadım. Korktuğumdan değildi bu, kıyamadığımdandı ona. Benim gibi olamazdı o da, bu isteyeceğim en son şey bile olmazdı.

O öylece yüzüme bakarken sarılan taraf bu sefer ben olmuştum. Ellerim arasından kayıp gidecekmiş gibi sıkı sıkıya sarıldığımda kollarım arasında kayboluşunu izledim. Minik bedeninin günden güne çürüdüğünü hissettim, ruhunun da onunla birlikte ağladığını hissettim.

Ben, Lee Jeno'yu hissettim.

O gece sevişmiştik fakat bu, fiziksel olmamıştı.

acıklama:
bu kitap en az bes kurgumun karısımı oldugun icin asırı karisik olabilir

oyle iste

oyle iste

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
instant crush, nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin