8

209 23 32
                                    

Cage The Elephant - Too Late To Say Goodbye

Gözlerimi hiçliğe açışımın 200. günü. Tamı tamına 200 koca gün, yılını tamamlamaya biraz daha yaklaşan boşluğumdan kaynaklı olsa gerek, dilim damağım kurumuştu.

Evet, saydım teker teker. Beni kendim ile baş başa bırakan yabancı adamın ardında bıraktığı ufak şeyler ile gidişinin 200. günüydü şimdi. Benim o ufak şeyleri yok edişimin gününü saymamıştım lâkin.

Sahi, aptaldım biraz, şimdi elimde onu hatırlatacak hiçbir şey yoktu. Bu belki iyiydi, belki de kötü lâkin, onu unuttuğumu hissettim. Ya da hafiflettiğimi mi demeliydim? Sonuçta insan inançsız yaşayamazdı.

İnanıyordum. İster istemez, tozlanmaya yüz tutmuş anılarımızı canlandırmak adına beş dakikalığına da olsa her zaman sigara almak için uğradığı ufak markete gelmesi ve beni görmesi için Tanrı'ya yalvarıyordum.

Kimi kandırıyordum ki? Lee Jeno'yu unutmamın hiçbir yolu yoktu.

Onu en iyi tanıyan bendim, en uzak olan da fakat bu bir şey ifade etmez. O her zaman ruhumun derinliklerinde açmış bir çiçek kadar güzel kalacak.

Terliklerimi kaybetmiştim geçenlerde, dalgınlıktan, önümü göremez olmuştum. Çıplak ayaklarım soğuk zemine değdiği anda zangır zangır titredim fakat hala ilk gün olduğu gibi yanıyordum.

Yavaş adımlarla mutfağa ilerlerken holdeki küçük aynadan kendime baktım, cidden zayıflamıştım ve eğer Lee Jeno haklıysa -her zaman öyledir- ölümüm pek yakın olacak.

Belki biraz ölmek istiyor olabilirim, zira cenazeme gelebileceği düşüncesi bile beni heyecanlandırmaya yetmişti.

Kahvemi yapıp köşeme çekildim düşüncelerim eşliğinde. Saatin akrep ve yelkovanının yavaş koşuşturmasına takılı gözlerim duyduğum kapı sesiyle kapıya doğru, en az yaydan çıkmış bir ok kadar hızlı bir şekilde döndü.

Kalbim, bağımsız bir şekilde başı boş göğüs kafesimde koşarken kendime gelmek için derin derin nefes aldım. Fakat öylesine titriyordum ki, O'nun gelmiş olabileceği düşüncesi öylesine titretmişti ki beni, elimdeki kahve bardağı düşerken sessizliği yararak kulaklarımı sağır edecek bir gürültü ile kırılmıştı.

Ayağa fırladım, ayak parmaklarım yanarken bunu umursamadan koştum. Az kalsın düşüyordum! Tanrım! Fakat bunun hiçbir önemi yok!

Kapıya vardığımda, yandığından mı yoksa heyecandan mı bilmem, titreyen ayaklarım sabırsızca kıpırdanıyordu. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.

Tanrım. Ağlamak istiyordum deli gibi.

Kesintisiz ve bir o kadar da hüzünlü geçen 200 gün boyunca ettiğim sayısız dua kabul olmuştu. Tanrı, ilk defa benden yanaydı.

Belki de yine, aylar önce olduğu gibi halüsinasyon görüyordum fakat bunun bir mühimmatı yok, hem de hiç! Çünkü onu hayalî bile olsa, rüyalarıma girmediği için biraz kızgınım lâkin, görmek beni mutlu ediyordu.

Lee Jeno, karşımda duruyordu, ayrıldığımız gün giydiği kıyafetleri ile.
Ayaklarım arsızca hareket etmeyi kesmiş, kalbim koşuşturmasından yorularak mola vermiş ve dünya dönmeyi bırakmıştı. Lee Jeno yüzüme ay ışığı altında parlayan gözleri ile bakarken nefesim akciğerlerime dolmamak için ısrar ediyordu bana. Karşı çıkmadım.

Bakakaldım, bir şey diyemedim çünkü anın getirmiş olduğu -uzunca geçen zamanı da hesaba katarsak- gariplik beni afallatmıştı. Tökezledim fakat düşmedim. Elim kapı kulbundan kayarken gözlerim ile birlikte ruhumunda buğulandığını iliklerime kadar hissettim.

Şimdi, gözleri faha farklı parlıyordu, ağlıyordu. Karşımda, tekrar ağlıyordu.

Ayakkabılarını çıkarma gereği duymadan -ki hiç çıkarmazdı zaten- içeri adımlayıp beklemediğim bir anda sarılıvermişti cılız bedenime.

Âdeta kolları arasında ve de pek bakımlı vücudunun gölgesinde kaybolurken omzumdaki yüzü tir tir titremişti.

Kollarımı sardım fakat yetmemişti. Tüm gücümü harcadım ve bencillik ederek Tanrı'dan biraz dahasını diledim. Çünkü ona dokunmanın hayali bile beni tekrar tekrar öldürürken şimdi kolları arasındaydım.

Kaçıncı seferdi bilmiyorum fakat, cennet öylesine huzurluydu ki, hiç çıkmak istemedim.

Lee Jeno'nun ruhundan ayrılmayı hiçbir zaman istememiştim.

Şimdi ise bilincim yarı açık şekilde, içinde kaybolmuş bir vaziyette iken, göz yaşlarımın omzunda yer edinmesine izin verdim.

-

bos bir bolum biliyorum fakat ancak bu kadar oldu bu yogunlukta :(

bos bir bolum biliyorum fakat ancak bu kadar oldu bu yogunlukta :(

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


suprise

instant crush, nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin