•°~Kil duvarların ardındakiler~°•

4 2 0
                                    

Bugün ölüm günüydü öykülerimin dış dünya hakkımda kurduğum hayallerimin. Batış günüydü hiç havayı ısıtmayan güneşimin. İlk defa gece soğuktan uyuyup uyanamama korkusunu düşünmek yerine Bell annenin porselen tabaklarındaki çiçekler nasıl açacaktı sarı pastelle çizdiğim güneşim olmadan onu düşündüm. Er yada geç solacaklardı
Gidiyordu saçımı okşayıp bana dış dünyadan öyküler anlatan abim beni yavaş yavaş öldürerek gidiyordu.
Ona gitme kal diyemez gel dese gelemezdim.Onun aksine hiçbir işe yaramıyordum. Hasta ve güçsüz evet bu ikisi benim için ideal tanım olabilirdi ben sadece buydum ve kabullenip kabullenmeme gibi bir seçeneğimde yoktu. Tanrı bu tür şeylere karar verirken bizim kararımızı umursamıyordu. Her zaman istediğimiz olmazdı evet ama benim şuana kadar hiçbir istediğim olmamıştı.
Erkek kardeşim yaşında tüm ailemi genç yaşta kaybetmiş ve abimle annemin bir dostuna gönderilmiştim. Burada insanlar babama çok benzeyen zümrüt renkli gözlerim ve sebebi bilinmez hastalığım yüzünden bana "Lanetli soğuk " adını takmışlardı abimin aksine hayatımda hiç dışarı çıkamadığım gibi kil duvarların arkasındaki masmavi gökyüzünü, bembeyaz karı yanlızca abimden duymuştum. Renkleri ise Bell annenin rengarenk porselen tabaklarından...Ve sonunda abimin gitme zamanı geldiğinde dayanamayıp ona son bir kez soru sordum.
"James neden bayan Bell seni daha çok seviyor?"
*Kafasını yavaşça çevirir ve gülümser*
"Neden böyle düşünüyorsun?
"..."
"Bilmem neden hep senin için güzel kıyafetler ve yemekler hazırlıyor ama ben hep aç kalıyorum?"
*kahkaha atar*
"bilmem belkide seni o çok sevdiği tabaklara benzetiyordur.."
"T-tabak şu yadigar porselen takımından mı bahsediyorsun?"
*Kafasını sallar*
"Ama bu doğru değil o çiçek desenli takıma dokunmama bile izin vermez. Onlar onun için.."
"Değerli ?"
*kafasını sallar*
"Peki sence o porselen takımlarmı yoksa o pis çamurdan yapılma tabaklarmı daha güzel ?"
"Tabikide o güzel renklerle kaplı narin porselenler! Renkleri onlar sayesinde gördüm ben. Birgün bile bakmasam o güzel nazik renklere, o cam kutunun arkasından boğuyor beni bu kil duvarlar o porselen takımlarla düşlüyorum senin bana anlattıklarını, Uyuyamadıgım soğuk gecelerde ateşi anımsatan o sıcak kırmızıyı hatırlıyorum. Annemin kalbinin ve inci gibi dişlerinin akını, Babamdan yadigar olduğu söylenen zümrüt gözlerimi,senin soğuktan kızaran pembe yanaklarını... Söyle nasıl sevmem o güzel porselen takımları?"
"Evet haklısın onlar daha güzeller, narinler ve rengarenkler. Benim gibi taş tabaklar ise pis yıpranmış ve çirkindir ama.."
"Ama..?"
*Ağlamaya başlar*
"Senin kadar kırılgan porselenler birkere kırılırsa asla eskisine dönemez renklerin solar... sen annem gibi olamazsın hiçkimse gibi olamazsın belki daha güzelsin. Rengarenk akan bir nehir kadar serin ve durgunsun ama...Kalbin bir kere kötü kırılsa hem bedenin hem kalbin paramparça olur güzel renklerin toprağa karışır. Seni sevmek kendimize ettiğimiz günahtı güzel kardeşim gün gelirde uykundan uyanamazsan.Kalbin nazik bir şekilde atmazsa gün batımında ne yapacağım ben söyle,annem seni sevmemek için uğraştı ve azda olsa başardı .Ama söyle ben napıyım ha güzel kardeşim. Söyle nasıl unutayım seni Melody ?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 20, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Porsalenin Renklerini ArarkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin