MS - 4

10 4 2
                                    

BÖLÜM 4 : KONUŞMA

Olduğum yere çivilenmiştim sanki. Babamın ve annemin sözleri kulağımda yankılanıyordu.

Eminim ki bizden daha kötü kavgalar yaşayan aileler de vardı. Ancak, benim şahit olduğum ilk kavgalarıydı. Bunca sene bizim önümüzde bir kez bile tartışmamışlardı. Üstelik daha az önce, kendi aralarındaki kavgayı bize yansıtmışlardı. Beni sinirlendiren de buydu. Zaten anında sinirlenebilen birisiydim. Üzüldüğümde, sakinken veya mutluyken bile sinirlenebilirdim.

Kimse benim abilerime bulaşamazdı. Bu annem veya babam dahi olsa. Onlar yokken abilerim vardı. Ben üzgünken, korkmuşken, mutluyken... Tüm duygularıma eşlik eden abilerimdi, onlar değil.

Sinirden tüm vücudum titremeye başlamışken, hızla odadan çıktım. Oğuz abimin seslenmesi kulaklarımda çınlıyordu, ancak umursamadım. Dış kapıdan çıkıp, beş dakikadan kısa bir sürede yürüyemeyeceğimi bildiğim için koşa koşa çıktım bahçemizden.

Ben kendimi bildim bileli böyleydim, sevdiklerime bir zarar geldiğinde tamamen farklı birisine dönüşürdüm. Küçükken, abimgil futbol sahasında top oynarken gıcık bir çocuğun Alperen abimin bileğine sertçe vurduğunda da böyle olmuştum. Hiç unutmam, Oğuz abim ve tüm arkadaşları onun başına üşüşürken ben gidip abime bunu kasten yapan çocuğu dövmüştüm. Bu asilik belki kanımdaydı, belki de iki abiyle büyümemdendi bilmiyordum ancak, bildiğim şey sevdiklerime zarar veren insanları cezasız bırakmayacağımdı.

Hava kararmıştı ve rüzgar esiyordu. Kapşonlumu evde bıraktığımdan, üzerimdeki tişörtle donuyordum. Bahçe kapısına geldiğimde, sonunda dışarı çıktım.

Yan komşumuzun ve bizim kullandığımız büyük garaja baktım. Daha yeni kapanıyordu.

Arabaya binmişti.

Sokak boyunca koşmaya başladım. Sağa döndüm ve bu sefer de anayola doğru koşmaya başladım. Biraz sonra buradan geçecekti. Ana yola geldiğimde nefeslendim ve yaya geçidinin yanında bekleyip yoldan geçen arabaları izlemeye başladım.

En sonunda bizim arabanın geldiğini gördüm. Kırmızı yanmıyordu, bu da risk almam gerektiğini gösterirdi.

Yaklaştı, yaklaştı ve önüne atladım. Gözlerimi arabaya diktim. Bu hareketi yapmıştım ama ölme ihtimalim çok yüksekti. Her zaman olduğu gibi yine düşünmeden hareket etmiştim.

İnsanların çığlıklarını dahi umursamıyordum şu dakika. Zorla da olsa araba durduğunda, babam arabadan indi ve kollarımdan tutup beni kenara çekti.

Ben küçükken kolum acımasın diye ne de hafif tutardı. Şimdi ise öyle sıkı tutuyordu ki, kızaracağına yemin edebilirdim. Değişmişti. Değişmişlerdi. Annem de babam da çok değişmişlerdi. Onları bu kadar değiştiren neydi? Zaman mı?

Kolumu çektim. Acımasına rağmen diğer elimi götürmedim oraya. Ufacık tutuşu bu kadar acıtıyorsa Alperen abimin yanağını düşünemiyordum.

"Ne yapıyorsun kızım sen? Arabanın önüne atlanır mı? Saçmalama ve eve git hadi."

Yüzüne baktım öylece bir kaç dakika. Arka planda arabaların kornaları, yoldan geçerken bize bakan insanların konuşmaları, bizi umursamayanların sesleri....

"Asıl sen ne yapıyorsun baba? Ne yaptığını sanıyorsun?"

Böyle dememle sanki az önce yaptıkları kafasına dank etmiş gibi oldu. Ancak yüzünde hiç bir değişiklik göremedim.

MAVİ SÜMBÜL | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin