BÖLÜM 5 : KAVGA
Gözlerimi odamda açtım. Perdem açılmıştı ve odamdaki geniş camdan içeri güneş ışıkları giriyordu.
En son olanlar aklıma doluşunca anneme sormakla yanlış yapıp yapmadığını düşünmeye başladım. Bence doğru olanı yapmıştım, eğer sormasaydım hâlâ babamı suçluyor olabilirdim. Belki tekrar ona bağırır çağırırdım.
İçimdeki merakla birlikte hızla ayağa kalktım. Başımın aşırı dercede dönmesini umursamadan yürümeye çalıştım ancak bu çok zordu, sanki ev üstüme üstüme geliyordu ve aşırı derecede sallanıyormuş gibi hissediyordum.
Yere çöküp baş dönmesinin geçmesini beklerken kapının açılma sesini işittim. Alperen abim olmalıydı, çünkü Oğuz abim olsa beni yerde görünce aşırı tepki verirdi. Alperen abim daima olaylara soğukkanlı bakan birisiydi ve şuan da sessizce yanıma yanaştığına göre o olmalıydı gelen.
"Lina? İyi misin?"
O da benim gibi yere çöktü, benim kalkmama yardım edip yatağıma oturttu. Parlak mavi gözleri soru sorar gibi bakıyordu ama soramıyordu.
"Günlüğümü verir misin?"
Az önce almaya çalıştığım ancak alamadığım günlüğü gidip dolabımın üzerinden aldı ve bana verdi. Yerini bilmesinin nedeni küçükken ikimizin de günlüklerimizi Oğuz abimden saklama ihtiyacı duyup, benim dolabımın üstüne koymamızdı. Çünkü Oğuz abim küçükken eline ne geçerse okurdu.
Üçümüz daha çok küçükken bize bakan bakıcı yüzünden her gün günlük yazmaya zorlanmıştık. Bundan hoşlanan tek kişi bendim, bu yüzden hâlâ günlük yazıyordum ancak abilerim nefret ediyorlardı.
"Yıllar önce yazdığın günlüğe şimdi neden ihtiyacın olduğunu sorabilir miyim küçük hanımefendi?"
Elimdeki mavi tüyle kaplı günlüğe bakarken güldüm. Küçükken de en sevdiğim renk maviydi. Hâlâ da öyleydi.
Yıllar önce demesinin sebebi ilk günlüğüm bu olduğu içindi, daha üstüne bir çok günlük bitirmiştim ancak onların yeri ayrıydı.
"Sadece bugün bunu okumak istiyorum."
Bazen sadece istediğiniz için yapardınız ya bir şeyi, sadece içinizden geldiği için, benim bir çok davranışım bu yüzden olurdu. İçime sinmeyen, yapmak istemediğim hiçbir şeyi yapmazdım. Abim yatağımın kenarına oturdu ve o da günlüğüme bakmaya başladı.
"Sonra bana olan biteni anlatacaksın değil mi? Aramızda bugüne kadar ufak tefek sırlar vardı evet, ama büyük sırlar olmasını istemiyorum Lina. Anneme neden bağırdığını, sana ne dediğini çok merak ediyorum. Sinir krizi geçirtecek kadar önemli ne konuştunuz bilmiyorum ama bunu en yakın zamanda bizimle paylaşmalısın."
Yanağıma öpücük kondurdu, sonra da kalktı ve odadan çıktı. Beni günlüğümle yalnız bıraktı.
Ne diyebilirdim ki ona? Annem babamı aldatıyor, babam da ona sinirlendiği için o da aldatmaya niyetli mi? Oğuz abim kesinlikle buna gülerdi, çünkü hiçbir romanda böyle saçma bir şey okumadığına adım kadar emindim.
Günlüğümün ilk sayfasını açtım. El yazım iğrençti, bu yüzdende düzgün ama büyük yazılmış düz yazıma bakıp güldüm. Koca koca harfler komik duruyordu. Gözlerimi hemen ilk satıra yönlendirdim.
"Sevgili günlük, kesinlikle bunu hiç sevmediğim bakıcı bana yaz dediği için yazıyorum. Birde sevgili günlük diye başlamamı istedi. Sen benim sevgilim değilsin ki. Benim sevgilim babam gibi olacak. O çok yakışıklı ve en çok beni seviyor. Zaten bu evde beni en çok abilerim ve babam seviyor. Annem hep alışverişe gidiyor, bize onun yerine bakıcı bakıyor. Neyse, bu kadar yazmam yeter, gidip bakıcıdan çikolata isteyeceğim. Hoşçakal günlük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ SÜMBÜL | Yarı Texting
Historia CortaMavi Sümbül : En sevdiğin çiçeğin mavi sümbül olduğunu biliyorum. Mavi Sümbül : Buraya gelirken mavi sümbül alıp öyle gelmek istediğini de biliyorum. Mavi Sümbül : İnan bana şuân başında durduğun kişiyi kendinden çok sevdiğini de biliyorum. Mavi Süm...