MS - 1

23 4 5
                                    

BÖLÜM 1 : BOKS SALONU

Odamdan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. Aşağı kata indiğimde, oturma odasının kapısını açtım ve koltukta kitap okuyan Oğuz abime gülümseyerek baktım.

Yanına sessizce yaklaşıp üstüne atladım. Oğuz abim, bu hareketimle korktu ve elindeki kitabı yere fırlattı.

"Seni bücür! Senin yüzünden kaldığım yeri kaybettim."

Onun bu hâline kıkır kıkır gülmeye başladım. Bazen farkında olmadan çok komik olabiliyordu.

"Bücür, hatırlıyor musun bilmiyorum ama bana kitap sözün vardı. Hâlâ almanı bekliyorum."

Oğuz abim tam bir kitap delisiydi. Kitaplara bayılırdı ve en büyük isteği yazar olmaktı. Üniversite son sınıf edebiyat öğrencisiydi. Bölümlerindeki çoğu kız ona hayrandı. Oğuz abimin ve benim saçım siyahtı. Ayrıca benimki gibi açık ten rengi vardı ve biçimli vücuduyla harika gözüküyordu. Bu vücudu yapmak için günlük olarak spor salonuna gidiyordu tabi. Bazen ben de ona eşlik ediyordum. Ayrıca çimen yeşili gözleriyle herkesi etkisi altına aldığı doğruydu. Gözlerinin rengini annemden almıştı. Abim diye söylemiyordum, çok yakışıklıydı.

"O kitabı alacağım söz."

Garip bir ses çıkarttı.

"Ben hatırlatmasam alacağın falan yoktu değil mi ?"

Kıkırdadım.

"Yani..."

Bir ânda üstüme atlayan koca bedene baktım. Bu Alperen abimdi. Kumral rengi saçlarını babamdan almıştı, açık mavimsi (yani bana kalırsa mavi değildi ancak böyle deyince kızıyordu) parlak gözlerini ise dedemden almıştı. Ten rengi ailemizin içindeki en koyu ten rengiydi. Çünkü özellikle annem, ben ve Oğuz abim çok açık tenlere sahiptik. Babam da biraz koyuydu ancak Alperen abiminki neredeyse buğday tenli denilecek bir ten rengiydi.

Alperen abim de Oğuz abim gibi kaslıydı ama o spor salonuna gitmiyordu, onun işi buydu, o bir boksördü. Bana kalırsa dünyanın en havalı insanıydı. Gerçi genelde o boks yapmıyordu, boks yapacak kişiler tutuyordu çünkü koca bir boks salonu onundu. İstediğini yapıyordu. Oraya gitmeyi çok istemiştim ama beni götürmemişti.

Annem ve Babam Alperen abimin bu isteğine baya bir karşı çıkmışlardı ama Alperen abim onları dinlememişti. Spor  okuduktan sonra bu hayalini gerçekleştirmişti. Onunla gurur duyuyordum çünkü herkes hayalini gerçekleştiremezdi.

Bu gerçekten zordu, o da zoru başarmıştı ama annem ve babam hâlâ abimin yanlış yolda olduğunu düşünüyorlardı.

Onlara göre oğulları üniversite okumalı ve şirketin başına geçmeliydi. Abim bunu istememişti, kendisini dinlemişti. İstemediği bir işi yapmak yerine hayalinin peşinden gitmişti.

Üstelik biz çoğu kişinin gözü önünde olan bir aileydik. Sırf anne babalarımızın şirketlerinin önemli şirketler olması yüzünden ve sosyeteye girdiğimiz için bu kadar göz önündeydik.

Aydoğan ailesi. Dışarıdan dünyanın en mutlu ailesi gibi gözükebilirdik. Sosyetede ünlüydük, sırf zengin ve mutlu olduğumuz için. Yani, herkese mutlu gözüktüğümüz için.

İşin aslı o kadar da mutlu değildik. Annem ve Babam sürekli iş seyahatlerinde olurlardı. Eve geldiklerinde ise bizim derdimizi, nasıl olduğumuzu sormak yerine Alperen abimi azarlarlar, bize de derslerimizi sorarlardı. Anne babadan çok, bayramlarda bize derslerimizi soran akrabalar gibiydiler.

Bu bizi tabi ki de üzüyordu, en çok da Alperen abimi. Ama biz onları takmıyorduk ve üçümüz istediğimiz gibi eğleniyorduk.

Önemli olan da bu değil miydi zaten? Her soruna karşı gülüp geçebilmek.

MAVİ SÜMBÜL | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin