V E B A L

1.9K 228 132
                                    


Herkese merhaba. Sonunda bu hikayemi yayımlama fırsatı bulabildim. Çook heyecanlıyım. Umarım seversiniz...

VEBAL

TANITIM


Yağmurlu bir güz gecesiydi. Yağmur hıncını alamamış gibi delicesine yağıyordu. Aşinası olmadığı bir evin duvarının dibinde bir genç kız oturmuş dizlerini karnına kadar çekmişti. Titriyordu. Fakat bu ayaz tenine değil ruhuna işliyordu. İçine çöreklenen bir hissiyat genzine ölümcül nefesleri mühürlüyordu. Hissediyordu. Yakın zamanda kıyamet kopacaktı ve bu kıyamet bir tek onu değil herkesi dağıtacaktı.

"Yolu yok, kaçış yok. Bu son."

Gözlerini sıkıca yumduğumda yağmurlar yıkadı göz kapaklarını. O göz kapaklarının ardında gözlerine mühürlenen bir adam vardı. Bir çift hoyrat bakış katmerliyordu yüreğinin sızısını. Her gece bu hadsiz vakitlerde o adamın ruhunu uçurumdan itiyordu.

Kaçmaya çalışırken bitiriyordu ama hayır! Pişmanlık ince bir hastalık gibi her bir zerresine yayılırken kaçışının olmadığını biliyordu.

Ondan kaçarken bile yine ona koşuyordu. Sonra kan kokulu cümleler vefasız satırlara dökülüyor ruhundan. Ya susup kendi içindeki felakete razı gelecek, kelimelerin celladı olmasına izin verecekti ya da içini zehirleyen ne varsa püskürtecekti. 

Dermansız dizleriyle ayağa kalktı. Üstü başı sırılsıklam olmuştu. Yaralarına rağmen koşarak içeri girdi. Bir şeyler arıyor gibiydi. En sonunda eski bir kağıt parçası ve bir kalem buldu. Acısını dökecekti satırlara, yoksa içini yakıp yıkacaktı bu çaresizlik.

Kalemi aldı eline. Yazdı, yazdı ve yazdı... İçinde biriken tüm zehri sayfalara akıttı.

Bilemezdim.

Kaderimin beni dönülmez yollara sürükleyeceğini, hiçbir darbe almamama rağmen yara bere içinde kalmışcasına acı çekeceğimi ve birini yaşarken öldüreceğimi bilemezdim.

Bunu zinhar tahmin etmezdim.

Şayet bilseydim, hayatımın alt üst olmasına müsaade etmezdim.

Küflenmiş kelimeler satırlara işlendikçe soluklanıyordu. Ruhunu darmadağın eden acının katmerlenmesi ise ona sadece yenildiğini haykırıyordu.

"Bitmeli, yoksa biz biteceğiz!"

Akla zarar bir karar aldı gecenin kaybolan saatlerinde. Alnına yazılanı yüreğindeki duraksız isyana rağmen kabullendi sessizce. Dediği gibi, başka yolu yoktu.

Yağmur inci taneleri misali semadan iniyor, yeryüzünün zavallı haline yanıyor. O günün sabahı kıyamet kopuyor. Fakat kimse anlamıyor. İşte o an bu hoyrat hikaye başlıyor! 
Bir hazan mevsiminde, gecenin en koyu saatlerinde...

Nefretinin karanlık sularına mahkûm, kininin gölgesinde yaşayan, aldığın nefesle can bulan, kaderine tutsak, yüreğine yasak bir zavallıyım. Ama ne olursun vurma bunu yüzüme.

Ne söyleyeceksen söyle!

Bitsin bu eziyet!

Bak bir kez yüzüme, çevirme bakışlarını benden.

Tamam nefret et, 

Kus kinini,

Çıkar öfkeni,

Ama benden gitme!

Yüreğinin ağıtları dinmiyor, acısı kaybolmuyordu. Yavaş yavaş, eksilerek yok oluyordu.

Suskunluğum ecelim, kelimelerim kafa tutuyor geceye. İsyanım ehemmiyetsiz! Gör beni, hadi! Duy sesimi! 

Zamansız değdi gönlümüze sevda. Bir kar tanesi gibi değdi geçti. Öylesine sinsi, hafif bir meltem gibi...Ne sen ne de ben fark edebildik. Yine de uzak durmaya yemin ettik. Her gün göz göze geldik ama dokunamadık birbirimize. Her şeye rağmen yanıldık. Çok karanlık bir gecenin, esrik saatlerinde ikimizde aldandık.

Kalemi kavradığı parmakları titredi. Acımasız bir hasret mesken bellemişti yüreğini. Sözleri cehennem ateşi gibiydi.

Öldür içindeki nefretini, bitir yüreğinin esaretini. Aç bana kalbinin kapılarını, bırak gireyim içeri. Alma benden başka birisini. Eğer seveceksen akla kalbini. Yut kinini! Karanlığını azalta azalta, yüreğimi kanata kanata ve bazen de acıta acıta sev! Ama yalvarırım başkasını sevme. 

Ama isteyerek olmuyormuş inan.

Bu riyakâr sevda bize yasak! Deniz ve gök misali imkansızız!
Bir felaket yazıldı kaderimize, kaçamayız.

Sen yâr olmazsın bana!

Ve ne kadar canımı yaksa da sevgilim, biliyorum ki...

Ben de nefes olamam sana!

*

İlk bölüm tanıtımın ardından kısa bir süre sonra yayımlanacaktır.

Yayınlanma tarihi: 02.09.2021

VEBÂLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin