I / F I R T I N A

1K 207 135
                                    


VEBÂL ~ 1.BÖLÜM

"FIRTINA"

🌙

Bazı geceler vardı, yürekte daimi bir iz bırakan. Can acıtan anılarla ömrü çepeçevre kuşatan. Bu da tıpkı öyle bir gece olacaktı. Ve ben bundan habersizdim. Belki de gökyüzüne özgürce salacağım hakikatli kahkaham saatler öncesinde kalmıştı.

Şehrin ortasında oluşan kaos belki de ufak bir kıyametti. Üzerimde olan bakışlara rağmen koşuyordum. Daha doğrusu bir yere yetişmeye çalıyordum. Yanımdan bir an olsun ayrılmayan arkadaşımla saatler öncesine kadar sorunsuzca vakit geçiriyorduk. Ta ki gökyüzü ansızın kara bulutlar tarafından işgal edilinceye dek. O vakitten sonraysa iki büyük deprem, aralarında dakikalar olacak şekilde gerçekleşmişti. Yağmur hırçınca yağmış, rüzgar şiddetle esmişti.

Kıyamet değildi belki ama bu bir felaketti.

"Korkuyorum Eylem! Neler oluyor bugün böyle?"

İkimizde ailelerimize ulaşmak için delicesine koşuyorduk. Korkuyor muydum? Evet, ama eğer babama sağsağlim ulaşmak istiyorsam korkumu içimde öldürmem gerekiyordu. "Merak etme Sena, az kaldı zaten."

Adana sokaklarından hızlıca geçmeye başladığımızda yağmur bir kez daha şiddetini arttırdı. Yılın bu mevsiminde, bu şehirde yağan bu hırçın yağmur sanki yakında kopacak bir kıyametin habercisiydi. İmkânsızlık bu olsa gerekti zira yaz ayının tam ortasında yakıcı sıcaklığın kollarında kıvranan bu şehir yağmurla ansızın afallamış gibiydi.

Sena'nın kolundan tutup yolun karşısına geçecekken hiç beklemediğim bir şey oldu. Kırmızı ışıkta geçmeye çalışan bir arabanın üzerine tam önümüzde bir yıldırım düştü. O an korku, içimde dehşetle patladı. Sena ufak bir çığlık atınca hızla geri çekildik. Önümdeki kanlı tabloya dehşet içinde bakıyordum.

Bu olanların mantıkla uzaktan yakından alakası yoktu!

Neler oluyordu?

Sena hıçkırıklara boğulduğunda ona sıkıca sarıldım. Zaten narin bir kızdı, bu durum onu hayli korkutmuştu. Aklından geçenleri okumaksa hiç zor değildi. Ailesine bir an önce kavuşmak tek amacıydı.

Geri çekildiğimde, "Hadi, gidelim." diyerek onu başka bir ara sokağa yönlendirdim. Yağan yağmurla birlikte esen rüzgar ilerlemenizi zorlaştırıyordu. Babam daha bu sabah benimle önemli bir şey konuşacağını söylemişti. Ben ise onu dinlememiş, eve dönünce konuşacağımızı söylemiştim. Şimdiyse keşke diyordum sadece. Her an içimi neşterle deşiyordu bu hoyrat kelime.

Bu kaderin bir oyunu muydu bilmiyordum ama hayatın bana kestiği ceza müebbet pişmanlıktı. Öyle bir acısı vardı ki kalpte, dayanılmazdı. Bilirsiniz, son pişmanlık daima faydasızdı!

Yağmurun izin verdiği kadarıyla koşuyor, Sena'yı da peşimde sürüklüyordum. Evlerimiz birbirine yakın olduğundan aynı istikamette ilerliyorduk. Gökyüzünden hiddetli bir feryat daha duyulduğunda Sena'ın elimi tutan parmakları sıkılaştı. Korkuyordu, tıpkı benim gibi. Benim tek korkum babama yetişememekti.

Başımı arkamdan gelen Sena'ya çevirdiğimde, "Dayan, neredeyse geldik." diyerek biraz olsun sakinleştirmeye çalıştım onu. Yollar hiç bitmeyecekmiş gibi gelirken bana, içimi ele geçiren korku, elleri varmış gibi pençesiyle yüreğimi kanatıyordu. Her bir zerreme zehir misali yayılıyordu.

Attığım her adımda topuklarımın ağrısı şiddetini arttırıyor ve bu durum daha dayanılmaz hale geliyordu. Yavaş olmamın bir diğer nedeni ise Sena'ın yanımda olmasıydı. Bu hengame de onu da kaybedemzdim.

VEBÂLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin