Ares

196 13 0
                                    

Gözlerim yanması geçene kadar yatakta bekledim. Birkaç nefes egzersizinden sonra her sabah giymeye mahkum edildiğim okul eteğimle gömleğimi hızlıca giydim. Saçlarımın dağınıklığını düzelttikten sonra makyaj yapmaya bile gerek duymadan bomboş duran çantamı aldım ve kendimi dışarı attım. Dünden beri ortalıkta başıboş gezen bir ruhtan farkım yoktu. Yediklerimin tadını alamadığımı fark ettiğimden beri hiçbir şey yememiştim. Annemin dün attığı çığlıklardan sonra duyma oranım yüzde bilmem kaç azalmıştı. Ne yani? Melih'le mesajlarımı görmüş olması benim suçumdu dalgınlıkla telefonumu odada unutmuştum açık bir halde. Okuması gerekmezdi. Hem o Melih hakkında ne biliyordu ki bana:

"O çocukla görüşmeyeceksin. Adını bile unutacaksın. Onun gibi bir canavarla ne işin olabilir ki? Kayla hayatını mahvetmek mi istiyorsun. Kim olduğunu bilmediğin bir insanla nasıl bu kadar samimi olabilirsin?"

Tüm bu konuşmadan sonra:

"Sen ne biliyorsun ki?" diye haykırdığımda bana son sözünün bunlar olduğunu söylemişti.

Sabah da babamla işe gitmişti. Her zamanki gibi ben de usulca çıktım evden. Boynumdaki kolye beni ayakta tutan tek şeydi sanki. Beni ona bağlayan sihirli bir tılsım gibi.Böyle düşünürken kendimi okulun bahçesinde buldum. Gözlerim Rüya'yı aradı. Okulda geçinebildiğim tek insan oydu. Göremeyince sınıfın en köşesinde öğretmene en uzak sırama geçtim. Duvar dibine sinip alelacele yaptığım topuzun bozulmasına aldırış etmeden kafamı sıraya yapıştırdım. Sınıfa girenlerin bağırışmalarını umursamadan kendimle konuşmama devam ettim ama bir ara sınıfın sürtüğünün sözlerine kulak kesildim. Sözleri sakız gibi çiğneyerek konuşuyordu.

"Kızlaaaar. Okula yeni gelen şu çocuk. Adı da Ares'miş. Çocuğun adı gibi kendi de aşırı havalıymış diyolaaar. Kesin oha taş tiplerindendiiir" Derya'nın bu sözlerine Sinem:

"Kızım derdin ne ha? Senin elde edemeyeceğin erkek var mı ki?" sözlerinden sonra yanımda uçuşan kahkalar bana da isabet edince kafamı kaldırdım ve yarı açık gözlerle:

"Uyumaya çalışanlar var hani" diyerek imalı bakışlar fırlattım. Derya tıslayarak sırasına otururken ben kafamı çoktan yerine koymuştum. Zilin çalmasıyla sessizleşen sınıfta yavaş yavaş gelen ayak sesleri birazdan "Günaydın" diyecek diye beklerken fısıldamalar duydum. Ve yanıma atılan çantayla kafamı yavaşça kaldırdım. Burası dolu diye kafamı çevrdiğimde ayağa zıplayıp kolyemi avuçlarıma aldım ve boğazımda düğümlenen ismi yutkundum.

"Melih!!"

Beynim içerde istifa mektubunu verip ayrılmak üzereyken son kez görevini yaptı ve düşmemem için beni sabitledi kelimeleri sıraladı:

"Burada ne işin var?"

O cevap veremeden Derya'yı yanımda buldum Melih'e dönmüş "

Ares sen olmalısın ben Derya" diye elini uzattı. Melih alaycı gülümsemesini suratına yerleştirince Derya kıçını örtmeye yetmeyen eteğiyle homurdanarak sırasına geçti. Bense ses tonumu ayarlayamadan sorumu tekrar edince o da aynı yükseklikteki ses tonuyla cevap verdi.

"Çünkü seni özledim!"

Ben onu ittirerek sınıftan çıkmak için hızlı adımlarla yürürken o daha hızlı davranıp önüme geçti elimden yakaladığı gibi sürüklemeye başladı. Bütün sınıfın:

"Bu neydi şimdiiii"

"ooooo"

"Nasıl yaaa"

diye bağırışlarını duydum en son. Bahçeye kadar aynı şekilde indik. Ders başladığı için kimse yoktu ve bu beni daha çok korkutuyordu. Kimsenin göremeyeceği bir yere gelince sertçe duvara yaklaştı ve aramızdaki mesafe kapandı. Dudakları benimkileri yakarken elimi kaldırdım ve onu ittirmeye çalıştım. Burası okuldu. Bu anı bri görse hayatım kayardı. Ki benden sınıfın en sessiz sakin kızı Kayla'dan. Elimi kaldırmamla onu havada yakalayıp duvara yaslaması bir oldu. Hareketleri sertleşmeye başlarken savunmayı bıraktım ve sadece yaptıklarına izin verdim. Kısa bir zaman sonra dudaklarını ayırıp kulağıma doğru fısıldadı.

"Seni gerçekten özledim."

Aşk Korku DinlemezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin