Canı yanan insan o kişinin canını o kadar yakmak ister ki..
Ama vicdan varsa ancak kendindeki duyguları yakar. İşte bende aynen bunu yapmıştım kendi duygularımı kendimle birlikte yakmıştım. Geriye sadece hiç bir ben kaldım. Oysa, hayatım 6 ay öncesine kadar ne kadar güzeldi. Sevmek ,sevilmek, huzur bulmak bunların hepsi 6 ay öncesine kadar vardı şimdi ise kocaman bir hiç. Elimde kahvem yanımda ise çiçek dostlarımdan başka kimse kalmadı.Herkesi teker teker kaybettim peki kim için ? Değer miydi peki ? Değdi mi ? Kocaman bir hayır.
Annemden kalmış Sütlücenin orta sokaklarından birinde küçük ama sevimli huzurlu evimin balkonunda elimde kalan kahvemi yudumluyorum, ne ironi ama.Aynaya bakıyorum bazen dıştan değişmesemde içimin değiştiğini görebilmek beni çok yoruyor..
Eskiden yorulmak nedir bilmeyen, hayata enerjiyle bakan bi genç kızken ,artık sadece dıştan genç ama içi yaşlanmış bir kız görmek benliğimi çürütüyor.Tıpkı duman gözlü adamın dumanlarını içime salıp beni içten içe çürüttüğü gibi. Aklım hala almıyor nasıl bir anda bittik, tükendik ve dağıldık. Elimde kahvem bunları düşünüyordum Haliç'e bakarken. Bir zaman kokusundan pisliğinden durulmayan Haliç. Bazen bakarken düşünüyorum da bizde temizleniyoruz yenileniyoruz kendimizce ama hep en derindeki acılarımız bizimle kalıyor...
Biz, sadece sadeleşiyor ve berraklaşmaya çalışıyoruz ama bir o kadarda kendimizi gizliyoruz. Sahi biz ne yapmaya çalışıyoruz? bunu bile bilmiyoruz ki...
Şahsen ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum.Nereden nasıl başlayacağımı...
Ama bir yerden de başlamalıyım ben annemin kızıyım, annem gibi güçlü görünmeli, bir o kadarda kendimle savaşmalıyım. Bunlar sadece aklımdakiler peki ben annem kadar güçlü müyüm? İşte bunu bana zaman gösterecek...Aklımdaki bu düşünceleri balkonda bırakarak içeri geçtim ve doğruca odama ilerledim biraz kalabalığa girmenin iyi fikir olacağına emin olduğumdan giyinip İstiklal Caddesi'ne gitmeye karar verdim.
Giyinmem sadece 5 dakika aldı. Oysa eskiden ne kadarda uğraşıyordum kendimle..
Şimdi hiç bir şeye önem vermiyordum çünkü giden her halükârda gidiyordu.
Tekrardan aklıma doluşan düşüncelerle durağa doğru ilerlemeye başladım.
Durağa gelince bir kaç dakika beklemem yetmişti ve Şişhane minibüsünün geldiği görmek azda olsa sevinmemi sağladı çokta beklememiş olmak mutluluk veren bir şeydi benim için.
Gelen minibüse binerek ücretini ödedim azda olsa kalabalık olduğundan cam tarafına ilerledim ve camdan bakmaya başladım yola, zaten çokta bir yolum yoktu 10 dakikalık bir yoldu...
Diğer kalabalık yollar benim için daha iyiydi en azından yalnızlığımla kalabalık içinde düşüncelerimden uzaklaşabiliyordum. Zaten bunları düşünene kadar son durağa gelip inmişti herkes bir ben kalmıştım bende yavaşca indim minibüsten ve yavaş adımlarla İstiklal'e çıkmaya başladım. Bir yandan da eskimiş evlere ve yaşanmışlıkları düşünmeden edemiyordum..
Bu kadar yaşanmışlığa ev sahipliği yapmak zor olsa gerek. Bir çok ailenin yaşanmışlıklarına ev sahipliği yapıp dört duvarınla onları korumak...Tekrardan aklım dolmaya başlıyordu ve ben artık beynimdeki düşüncelerden yorulmaya başlamıştım.
Düşüncelerimle birlikte geldiğim yere takılı kaldım. Ne çok gelirdik buraya onunla, onun yanında soğuk havalarda bile ısınırdı içim gülüşleri ısıtırdı içimi.
Artık yokluğu gibi içimde soğuktu. Durduğum yerden şöyle bir etrafa bakındım taa ki gözlerim görmemesi gereken birini görene kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NALAN (ARA VERİLDİ)
Teen FictionSen benim arkamdaki dağım , cesurca yürüdüğüm yollarımdın. En çok içimi yakanım hoşçakal...