MULTİMEDYA: Ayla Kurt
_______
Yorgun bedenimi koltuklara atarken ayaklarımı sehpaya doğru uzattım. Çantamda çalan telefonumu elime aldığımda ekranda yazan 'ANNEM' yazısını görmezden gelip meşgule attım. Onunla uğraşamayacak kadar yorgundum. Adrenalin yüzünden bir hayli halsiz hissediyordum. Ayla "Ben evrakları getireyim diyerek odadan çıktı." Birçok kez onun evinde kalmıştım. Hatta neredeyse buraya yerleşmiş bile sayılırdım. Evdeki sorunlardan kaçmak, uzaklaşmak istediğimde her zaman buraya gelirdim.
"Getirdim." Diyerek elindeki kağıtları sehpaya bıraktı ve yanımdaki yerini aldı.
"Bugün harikaydı ya! Hala aklımdan çıkmıyor." Diyerek güldü. Birkaç kağıdı eline aldıktan sonra arkasına yaslandı ve ağzındaki sakızı şapır şapır çiğnerken kontrol etmeye başladı. Bir süre sonra başıma ağrılar girmeye başladığında kağıtları sehpanın üzerine fırlattım. Daha fazla işe odaklanabileceğimi sanmıyordum. "Başın mı?" diye sordu omzumu sıvazlarken, onu onayladım. "Işıkları kapatayım ben, kahve ister misin?"
"İyi olur." Dediğimde yanımdan kalktı. Gitmeden önce ışıkları kapattı gece lambasını açtıktan sonra mutfağa gitti. Kahve az da olsa iyi geliyordu.
Her şey nasıl oluyor da üst üste gelebiliyordu anlamıyorum. Tam arkama yaslanıp gözlerimi kapattım ki beynimde yankılanan kapı ziliyle iki büklüm oldum.
Geleceğin zamanı...
Ayla "Ben bakarım." Diyerek dış kapıya yöneldi. Ardından kapıyı açtığında gelen erkek sesiyle kaşlarımı çattım. "Ne haber bebek?"
Bir umut Ayla onu postalar diye bekledim ama Ayla daha ağzını açamadan çocuk salonun ortasında belirdi. Loş ışığın altında beni görünce önce duraksadı. Sonra arkasında duran Ayla'ya dönerek "Demek misafirin var." dedi. "Selam. Ben Erkan." Diyerek elini uzattı. Ona ters ters bakmakla yetindim. Çocuğun gevşek davranışları acayip gözüme batmıştı ki bu yüzden bendeki ilk izlenimi kesinlikle hüsran.
Elini tedirginlikle geri çekti. Gülmeye devam ederek tekli koltuğa oturdu. "Erkan, kahve içer misin?"
"Senin elinden zehir bile olsa içerim."
Ayla gözlerini devirip gittiğinde çocuğa geri döndüm.
"Neden karanlıkta oturuyorsunuz yaa." Ceketini çıkardı koltuğun arkasına astı. Rahatlığı git gide sinirlerimi bozarken sessizce hareketlerini izledim. "Ee, bana ismini bahşetmeyecek misin güzelim?" İçimden bir ses vur şunu ağzının ortasına sonsuza dek sussun! Ama nerede?
"Anladım pek konuşkan değilsin. Neler yapmaktan hoşlanırsın peki?" Güldüm. Ama bu sinir bozucu bir gülüştü. Konuşmaktan hoşlanmadığımı anlayıp tekrar konuşmak için soru sormasına ne demeli? Kollarını geriye doğru atıp koltuğa yayıldığına bu rahatlığına bir anlam veremedim. Kim olduğunu bilmiyordum ama kesinlikle bir p*ç olduğuna bu geçtiğimiz iki dakika içinde karar verdim bile. Mutfaktan gelen patlamış mısır kokusunu aldığım an Ayla'nın ne yapmaya çalıştığını kavrayamadım. Ben çocuktan kurtulma planları yaparken canım arkadaşım kahve yetmezmiş gibi bir de gidiyor mısır patlatıyor. Şu çocuktan bir an önce kurtulmam gerekiyordu. Dışarıdan gelen köpek sesleri içeriye doluşurken aklıma gelen fikir ile haince gülümsedim. Her ne kadar saçma olsa da bir ihtimal onu korkutmak amaçlı konuşmaya başladım. Umarım işe yarardı. "Baksana." Hevesle başını çevirdi ve ışıldayan gözlerle bana baktı. "Şimdi, bir katil var ve evine seni öldürmek için gizlice girdi. Kaçacak yerin yok, kurtulman imkansız ve katilin iki öldürme yöntemi var ve seçimi sana bırakıyor." Yüzünde ki gülümseme gitmişti onun yerine oluşan ifadeye bakılacak olursa bu sorumdan etkilenmişe benxiyordu. "Seçenekler ise şunlar, önce dilinden başlayıp her yerine bıçaklarla çizikler atmak ve sonucunda boğazından yavaş ve acı bir biçimde kesmek. İkinci seçenek ise yüzünü ocağa bastırmak. Sen olsan hangisini seçerdin?" diye sorduğumda sesli bir şekilde yutkundu. Koltuğun üstündeki ceketini alıp üzerine giydi. "Sanırım hiçbiri, pencereden atlayıp o şekilde ölsem daha iyi." Onunla birlikte bende ayaklandım. "Ama bir sorum daha vardı." Zorla gülmeye çalıştı. "Ben gitsem iyi olacak, bir arkadaşımla görüşecektim. Unutmuşum." Dedi koşar adım odadan çıkarken. Tam çıkacağı sırada Ayla elinde kupalarla birlikte kapının önünde belirdi, neredeyse çarpışacaklardı. İkisi de kendilerini frenlerken Ayla şaşkınca baktı. Erkan denilen kumral çocuğa "Gidiyor musun?" Diye sordu. Erkan bir bana bir de Ayla'ya baktı. "Arkadaşımla buluşacaktım da aklıma şimdi geldi, ben en iyisi gideyim." Dedi. Sanki onu öldürecekmişim gibi bana kaçamak bakışlar atıp duruyordu. Gülmemek için kendimi sıktım. Yanaklarımı dişlerken Ayla bana bakıp gözlerini kıstı. Ben de sadece omuz silkmekle yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUPA KIZI -Asla Pes Etme!
Teen Fiction"Asla pes etme Mehir, eğer kaybettiğini düşünürsen işte o zaman gerçekten kaybedersin." Son sözleri buyken gözlerimi kısarak baktım ona, pes etmek mi? Pes etmek benim kitabımda yoktu. Oyun oynamak...hmm bu benim doğamda vardı. Ufak bir şeyi bile koc...