5. BÖLÜM 'KALBİ KIRIKLAR TOPLANTISI'

66 10 0
                                    

Geçmiş, günümüz ve geleceğimiz...

Geçmiş geleceğimizi kovalar, biz de o geçmişimizden kaçmaya çalışırdık. Kimse beyaz renge sahip değildi bu dünyada, bambaşka renklere bürünmüştük ama beyaza sahip değildik. Aynı şu anda gökyüzüne karışan kapkara dumanların rengine sahipti benim rengim. Dipsiz bir kuyu gibiydi.

Gökyüzünü karışan kara bulutlar öksürmeme sebep olurken zaman git gide daralıyordu. Her saniye değerliydi ama tamamen derin bir kuyudaydık çıkış yoktu artık. Nefret, öfke ve intikam duygusuyla tüm bedenim sarsılıyordu. Anlımdan aşağıya süzülen kanı hala hissedebiliyordum. Başım dönüyordu ama onu umursayacak durumda değildim. Uğuldayan kulaklarımda acı bir fren sesi yankılandı. Ardından açılıp kapanan kapı sesi takip etti. Sonra adım sesleri ve ardından telaşlı bir ses.

"Deren!"

Sesin geldiği yöne baktığımda adının Bora olduğunu düşündüğüm çocuk koştura koştura yanımda bitti. Sarı saçlar görüş alanıma girdiğinde şaşkın ama bir yandan da takmayan bir şekilde baktım. Burada olmasının sebebi neydi bilmiyorum ama Deren Bora'yı aramıştı ve gerçekten de gelmişti. Ama ona öfkeli ve kızgındım, ve şu anda akli dengimin yerinde olmamasının üzerine çocuğun üzerine atılıp kardeşimden uzaklaştırdım. "Dokunma ona."

Bora'nın şaşkın bakışları bana kilitlendiğinde "Mehir saçmalama bırak da Deren'i oradan çıkarayım."

Kesinlikle iyi düşünemiyordum kızgındım, öfkeliydim ve kırılgandım. "Ben çıkarırım ama sen ona dokunmayacaksın!"

Arkamdan gelen sesle elim Bora'nın kolunda Yağız'a baktım. "Mehir! Bırak da yardım edelim." Ama sonra vakit kaybettiğimin farkına vararak kardeşime daha fazla zarar vermemeye çalışarak onu çıkarmaya çalıştım. Ama lanet olsun ki yerinden kıpırdamıyordu.

Bir an da kolumdan tutuldum. Ve arabadan hızla uzaklaştırıldım. "Bırak!" diye bağırsam da fayda etmedi. Sarı tutamlarından bir kaçı yüzüne serpilmişti ve mavi gözlerinin önüne düşüyordu. Mavi gözleri mavilerimle buluştuğunda ikimizde duraksadık. Yüzümün her bir ayrıntısını incelerken anlımda oluşan yara da takılı kaldı. Omuzlarımdan nazik bir biçimde tuttu. "Her şeyi tek başına yapmak zorunda değilsin!"

"Zorundayım!" diye çıkıştım. Omuzlarımı tutan ellerini hızla ittirdim. Kendimi göstere göstere hiddetle bağırdım. "Evet, zorundayım! Ben her şeyi bu yaşıma kadar tek başıma hallettim. Bunu da hallederim. Kimsenin yardımına muhtaç değilimben, zavallı değilim." Onu ittirerek arabaya doğru atıldım. Bora'nın emniyet kemerini çözmeyi başardığını gördüğümde durdum ama durmamla birlikte Yağız beni tekrar tuttu ve kendine doğru hızla çevirdi. Aklım başımda değildi. "Bana bak. Bana bak. Mehir, bana bak!" gözlerimi tekrar ona sabitledim. Derin derin nefes alıyor ve kendimi dizginlemeye çalışıyordum. "Sen güçlü bir kadınsın, hem de çok güçlü. Bunu biliyorum ama bırak da sana yardımcı olalım tamam mı? Söz Deren'i hemen oradan çıkaracağız." Dediğinde ona gerçekten inanabilir miyim diye baktım. Ona güvenebilir miyim diye...bir erkeğe güvenmek? Benden izin ister gibi baktığında başımla onu yavaşça onayladım. Gülümsedi ve yanağımı küçük bir bebeği sever gibi okşadı. Sonrasında yanımdan geçerek arabaya doğru koştu. Bir dakika bile olmadan Deren'i arabadan çıkarmışlardı. Yağız, Deren'i Bora'nın almasına izin verirken Bora Deren'i kucakladığı gibi geldikleri arabaya doğru ilerledi. Yağız sürücü koltuğuna geçerken öndeki yolcu koltuğuna da ben oturdum. Kıskançlık bedenimde dolaşırken şu anda kardeşimin yanında benim olmam gerekirdi Bora değil.

Hastaneye geldiğimizde her şey çok hızlıydı, arabadan nasıl indim ameliyathanenin önüne nasıl geldim bilmiyorum. Her şey kesik kesik hareket ediyordu.En son ameliyathanenin kapısı yüzüme kapandığında kendime geldim. Kardeşimle arama bir duvar örülmüştü sanki ben ise o duvarın ardında kalan ne yapacağını bilemeyen bir çaresizdim. Bu kadar çaresiz olmak...sevdiklerini kaybetme eşiğinde olmak insanı derinden sarsıp yıkıma uğratıyordu. Tamamen harap ve yıkık bir durumdaydım. Kalbim bin parçaya ayrılmıştı sanki.

"Mehir, gel bir başına baksınlar."

Koluma dokunduğunda sanki bir transtan çıkmışım gibi kendime geldim. "Bir şeyim yok benim." Diyerek kolumu ondan kurtardım. Sıkıntılı bir nefes verdi. Yukarıya doğru kaldırdığı başıyla boynundaki adem elması ortaya çıkmıştı. Gözlerim bir an adem elmasına takılı kaldı.

"İnat etme, başındaki yara ciddi görünüyor." Gözlerimi tekrar gözlerine kenetledim ona ters ters bakmakla yetindim. İyiydim ben.

"Sana bir şeyim yok dedim Yağız. Niye laftan anlamıyorsun?" burnundan soluk verip elini saçından sertçe geçirdi. "Bence artık şu inatçılığına bir son ver. Başına ne geliyorsa o minik burnunun dikine gitmenden geliyor."

"Sensin be minik!"

Mavi gözlerini kocaman açtığında dediğimi şöyle bir sorguladım. "Sen gerçekten iyi değilsin. Yürü, bir baksınlar sana böyle olmaz." Kolumdan çekiştirip beni zorla yürütmeye kalktı. İnatla ayaklarımı yere sertçe bastım ve olduğum yere demir attım. "İyiyim ben yaa! Bak uygulamalı göstereceğim sana ben şimdi." Koluna çocukça vurdum. Tabii bu onun için bir sinek konması gibi bir şey olmuştur ama kimin umurundaydı ki, sinirlerimi bozmasından usandım artık. Başıma bela kesilmişti resmen.

"Küçük çocuk gibisin yemin ederim ama onların inadı bir çikolataya biter." Başını yan yatırıp bana uysal bir kedi gibi baktı. "Yoksa sen çikolata mı istiyorsun?" dedi gülerek. Ona ters ters bakmaya devam ettim. "Yağız kafa mı buluyorsun sen benimle?"

"Anca o dilden anlıyorsun ben ne yapabilirim." Dedi omuz silkerek. Tam o sırada Bora yanımıza elinde su şişeleriyle birlikte geldi. Bana uzattığı şişeyi aldım. Kapağını açtığım an sanki elim tutmaz oldu ve su şişesi ağır çekimde yeri boyladı. Gözlerim bir anda kararırken sanki ayaklarım tutmaz oldu. Uğultulu bir şekilde adımı duydum "Mehir!" telaşlı ve korkmuş gibi yankılandı hastane duvarlarında. Adımı seslenişi kilometrelerce uzaktan gelmişti sanki. Yerle sert çarpışmayı beklerken düşüşümü yavaşlatan kolların arasında dünyam tamamen karanlığa çöktü. Ve o kapkaranlık boşluk bedenimi tamamen ele geçirdi.

Bölüm kısa oldu biliyorum. 6. Bölüm 2. Kısım olarak devam edecektir. Görüşmek üzere.

KUPA KIZI  -Asla Pes Etme!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin