Sensizlik bir karanlık gibi çöktü kalbime. Her adımımda kayboluyor, her adımımda yok oluyorum. Canım yanıyor. Bir uçurum gibisin, her adımımda ölüme bir adım daha yaklaşıyorum. Karanlıkta yolumu göremiyorum. Özlüyorum. Bir yandan senden uzaklaşmak istiyorum, bir yandan da sana sarılmak istiyorum. Çünkü sen benim nefesimsin. Senden uzaklaştığım her bir adımımda bir beyin hücresi ölüyor kafamda. Kalbim bir santim daha küçülüyor yanmaktan. Ciğerlerim suyla doluyor. Acı çekiyorum kısaca. Ölünce uçarak değilde sürünerek geçeceğim belki karşıya. Ya da düşeceğim aşağıya. Ama şunu bil ki; düşersem üzülme, çünkü ben düşmelere alışkınım, canımın yanmasına alışkınım, kavrulmaya alışkınım. Korkmam düşüyorum diye, sende korkma. Gerçi korkma desem de hiçbir fayda etmez. Sen alışkın değilsindir acı çekmeye, yanmaya, kavrulmaya. Hiç acı çekmedin sen, hiç sevmedin. Gerçek sevgi nedir onu bile bilmezsin. Sen anca kandır onu bunu. Yalanlar söyle dur herkese. Sen aslında benden daha da beter durumdasın biliyor musun? Ben sevdim, sense gelmedin. Aramızdaki fark bu. Ben ileri adım attım, sense geri. Hep kaçtın benden. Genelde kaçan kız, kovalayan ise erkek olurdu. Bizimki tam tersi oldu. Sen gittin, bense acımla yapayalnız kaldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Fısıltısı
RandomGöndermemek üzere yazmış olduğum mektuplardı bu yazılar. Gelmeyen, acımasız bir sevgili için sayfalara dökülmüştü bu kelimeler. Acımın fısıltılarını, hayallerimi dökmüştüm sayfalara, belki hafifler diye. Ama hafiflemedi, gün geçtikçe daha da çok art...