"Yarın biriyle buluşacağım." diye mırıldandı Jaemin. "Annemin arkadaşlarından birinin kızı." Hyuck ağzındaki lolipopu çevirdi, "Biliyorum, Yeri ile." diyerek omuz silkti. "Bütün kampüs biliyor." Jaemin kaşlarını çattı, "Nasıl?" Hyuck sandalyesinde gerinerek etrafına baktı. "Yeri tahmin ettiğinden daha fazla popüler. Kampüsteki herkesin günlerdir haberi var." Hyuck bir süre duraksadı ama sonra devam etti. "Ama merak etme Renjun bilmiyordur." Jaemin gözlerini kaçırdı, "Merak ettiğimi kim söyledi, neden merak edeyim ki?" Hyuck başını, 'sen iflah olmazsın' dercesine salladı. "Bazen neden seninle arkadaş olduğumu sorguluyorum ve bir cevap bulamıyorum."
Jaemin gözlerini devirerek saate baktı, kafasını kaldırdığında Hyuck'u Mark'ı öperken görmeyi beklemiyordu. "Selam Jaem!" Mark birkaç dakika sonra selam verdiğinde Jaemin gülümsemeye çalıştı. "Selam hyung." Mark gülümsedi ve bir kez daha Hyuck'un dudaklarına uzandı. Jaemin gözlerini kaçırarak ikiliyi izledi. Mark Hyuck'un lolipopunu kendi ağzına alarak Jaemin'e döndü. "Yeri'yle buluşacağını duydum. Renjun ile ayrıldınız mı?"
Jaemin gözlerini devirdi. Neden herkes Renjun ile sevgili olduğunu düşünüyordu ki? Önce Hina şimdi de Mark. "Renjun ile beraber değiliz hyung, hiçbir zamanda değildik." Jaemin gülümsemeye çalışarak açıkladı. Mark 'anladım' dercesine başını salladığında Jaemin sıkıntıyla telefonunu çıkararak galerisine girdi ve son birkaç haftadır yaptığı gibi aynı fotoğrafa baktı. Hyuck'un sesini duyunca hızla başını kaldırdı. "Oh, selam Jeno!" Jaemin'in gözleri hızla Renjun'i aradı ama bulamadı. Jeno Hyuck ve Mark'a selam verdi, gözleri Jaemin'le buluştuğunda hızla başını çevirdi ve yürümeye devam etti.
"Bu kabaydı." diye mırıldandı Jaemin. "En yakın arkadaşını yıllarca becerdiğini düşünürsek iyi bile davrandı." diye yorumda bulundu Hyuck. Jaemin gözlerini devirerek sordu: "Haha. Her neyse, ne zamandan beri Jeno ile samimisin?" Hyuck gerinerek başını Mark'ın omzuna dayadı. "Uzun bir süredir." dedi Hyuck. "Siz birbirinizi becerirken geçirecek çok vaktimiz olmuştu." Jaemin bir kez daha göz devirerek başını masaya yasladı ve Hyuck'un hayıflanmasını duymamazlıktan geldi. "Seninle ne yapacağım ben?"
"Bu da neydi?" diye sordu Jaemin, dakikalar sonra Mark ikilinin yanından ayrıldıktan sonra. "Sana söylemeyi unutmuş olmalıyım, Mark'la çıkıyoruz." Jaemin 'hadi ya' dercesine Hyuck'a baktı. "Ne zamandan beri?" diye sordu. "Aslında bunu uzun süredir düşünüyordum ve
panayırdaki kâhinle konuştuktan sonra kaderimden daha fazla kaçamayacağımı fark ettim." diye açıkladı Donghyuck. "Sana da tavsiye ederim."--------------
"İyi misin Renjun?" Ten endişeyle sordu. "Oh, iyiyim jiu." Renjun gülümsemeye çalışarak cevap verdi. "Kendini zorlamana gerek yok Jun, ben buradayım." Ten gülümseyerek Renjun'un başını okşadı. Renjun gözlerini kapatarak gülümsedi. "Yemek hazır - oh siz!" Jaehyun gülümseyerek ikiliye baktı. "Pekâlâ, haydi yemek yiyelim!"
"Jaemin nerede?" Renjun Jaehyun'a bakarak sordu. "Oh, o... Biriyle görüşüyor, anlaşılan o ki durulmaya karar vermiş. Annemle uzun bir konuşma yapmışlar." diye cevapladı Jaehyun. Renjun çatık kaşlarıyla bir şey demeden Jaehyun'a bakmayı sürdürdü. "Oh..." Renjun dudaklarını ısırarak gözyaşlarının akmasını engellemeye çalıştı. "G-Gitmeliyim."
Ten Renjun'in bileğinden tutarak gitmesini engelledi, nazikçe kollarını Renjun'in vücuduna sardı ve kulağına fısıldadı: "Ağlayabilirsin Renjun, ben buradayım. Her zaman senin yanında olacağım." Renjun uzun süredir içinde tuttuğu her şeyi saldı.
"Artık bırakmalısın Renjun." diye mırıldandı. Renjun yutkundu, çünkü Ten haklıydı.
-
8 yıl önce
Huang Renjun'in hayatı her zaman zor olmuştu. Küçük yaşta ailesini kaybetmiş ve dayısıyla kalmaya başlamıştı. Dayısına yük olmamaya çalışan küçük Renjun sakin bir çocukluk yaşamıştı. Ailesini Kore'de kaybettiği için bir daha oraya dönmek istememişti, bu dayısının özel hayatını bitirmek demek olsa bile. Çünkü Renjun biliyordu; o, kendisi için her şeyi yapardı. On beş yaşına kadar Çin'den ayrılmayan Renjun, gece yarısı sessizce ağlayan Ten'i gördükten sonra kısa süreliğine de olsa Kore'ye ziyarete gitmenin iyi bir fikir olabileceğini düşünmüştü.
Uzun süre sonra Kore'ye dönmek Renjun'in beklediğinden daha az acıtmıştı canını. Ten ve Jaehyun'u garip ilişkileri (Renjun hâlâ evlendiklerini kabullenememişti) yüzünden yalnız bırakmayı planlayan Renjun sinir bozucu Jaemin'le takılmak zorunda kalmıştı. Ailesinin ölümünden sonra Kore gitmemişti. Jaehyun düzenli olarak her haftasonu gelirdi, bazen de Ten Renjun'i büyükannesine bırakarak birkaç haftalığına Kore'ye giderdi. Jaemin ve ailesi her yıl birkaç defa ziyarete gelirdi. Özellikle geldikleri gün ailesinin ölüm yıldönümü olurdu (çünkü Jaemin cenazede her zaman Renjun'in yanında olacağına dair söz vermişti.).
"Eee, biz ne yapacağız?" Jaemin merakla sordu. Renjun sinirle homurdandı ve Çince bir şeyler söyledi. "Bir gün Çince öğreneceğim ve sen bana sövmek için başka bir dil öğrenmek zorunda kalacaksın." diye mırıldandı Jaemin. "O zamana kadar benimle takılmak zorundasın ama!"
Saatler sonra Jaemin'den kurtulan Renjun Ten'i arıyordu. Evdekiler yattığı için sessiz adımlarla ilerledi dayısının odasına. Kapıyı açarak içeriyi kontrol etti. Tam içeri girmeyi düşünüyordu ki Jaehyun'u görmesiyle duraksadı. Jaehyun nazikçe Ten'i kolları arasına aldı ve onu öptü. Renjun hızla kapıyı kapatarak odasına koştu.
Birkaç hafta boyunca Ten yıllardır hiç olmadığı kadar mutluydu ve bu ister istemez Renjun'i de mutlu ediyordu. Kendisi için her şeyi yapan dayısı mutluluğu fazlasıyla hakediyordu. Kore'deki son günlerinde Ten'in huzursuzluğu Renjun'i rahatsız etmişti. Bu yüzden son günlerinde tıpkı diğer günlerde yaptığı gibi dayısı ve Jaehyun'u yalnız bıraktı. Gününün çoğunu Bay ve Bayan Na ile geçiren Renjun gece geç odasına döndü. Uyumaya çalışsa da bir türlü başaramayarak Jaemin'in odasına gitti.
İki saat sonra nefes nefese Jaemin'in odasından çıkan Renjun hızla Ten'in odasına daldı onu ve sarsarak uyandırmaya çalıştı. Ten yorgunlukla ve şaşkınlıkla gözlerini açarak endişeyle Renjun'e baktı. "Bir şey mi oldu Jun?"
"Jiu! Ben Kore'de kalmak istiyorum." dedi Renjun, Ten'in yanına kıvrılarak yatarken. "Emin misin?" Ten fısıldayarak sordu. Renjun başını sallayarak kollarını Ten'e doladı. "Her şey için teşekkürler, seni seviyorum jiu."
------------
Kafanız karıştıysa soru sorabilirsiniz! ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
say you love me (before it's too late)「renmin」
FanfictionBir şeyin değerini anlamak için önce kaybetmek gerekir. ya da Jaemin ve Renjun sadece fuck buddy, en azından Jaemin böyle düşünüyor ta ki Renjun sebepsiz bir şekilde kendisinden uzaklaşana kadar.