Jaemin sabah kalktığında Renjun'i yanında görmeyi bekliyordu annesini değil. "Günaydın hayatım!" dedi annesi gülümseyerek. "Günaydın anne. Uhm, Renjun'i gördünüz mü?" Jaemin annesinin çıplak olduğunu fark etmediğini umarak sordu. "Biz gelirken çıkıyordu. Biraz garip davranıyordu ama barıştığınıza sevindim." Jaemin gülümseyerek gözlerini kapattı. Barışmışlardı sahiden. "Bu kadar mutlu olacağını tahmin etmemiştim." annesi kapıdan çıkarken söylediğinde Jaemin'in gülümsemesi daha da büyümüştü. Ben de tahmin etmemiştim.
Oldukça neşeli geçen kahvaltıdan sonra Renjun'i aramaya karar verdi. Ne diyeceğini düşünürken babasının odasına girdiğini fark etmemişti bile. "Yeri ile nasıl geçti?" Jaemin babasının sorusuyla yerinden sıçrayarak telefonunu yere düşürdü. "Oh, selam baba." Jaemin eğilerek telefonunu aldı. "Dün gece... İyiydi. Ama bunun yürüyeceğini sanmıyorum sanırım ben... Başkası var." Jaemin gözlerini kaçırdı. Babasınının ağzından çıkan kahkahalarla kaşlarını çatarak ona baktı. "Ah, üzgünüm. Sadece senin için sevindim."—————————
"Neden ona mesaj atmıyorsun ki." Hyuck Jaemin'in kitaplığını karıştırırken söylendi." Jaemin sinirle bağırdı: "Telefonum kırıldı çünkü!" Hyuck eline bir kitap alarak (Renjun'in en sevdiği kitaptı) içini karıştırdı. "Pekâlâ beni çağıracağına onun evine gidebilirdin ya da onu başkasının telefonundan arayabilirdin, eminim numarasını ezbere biliyorsundur, son olararak kendine yeni bir telefon alabilirdin." dedi Hyuck. Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı, "Ama korkuyorsun. Aramamak için bahane arıyorsun. Eğer gece anlattığın gibi geçtiyse neden korkuyorsun? Senin ona hissettiklerini, onun da sana karşı hissettiğine eminim."
"...Haklısın." Jaemin gülümsemeye çalıştı. "Ah, böyle davranma ama." Hyuck Jaemin'in yanaklarını sıkarak gülümsedi. "Sen mutlu olmayı hak ediyorsun Jaemin. Ne olursa olsun ben yanındayım." Jaemin gülümseyerek kollarını Hyuck'a doladı. "Teşekkür Hyuck, seni seviyorum."
———————
Jaemin Hyuck'un söylediklerinden güç alarak sonunda Renjun'in evine gitti. Ancak eşyaları toplu, evi de boştu. bütün çiçekleri oturma odasına dizilmişti. Ten de dahil olmak üzere kimse nerede olduğunu bilmiyordu.
———————
Jaemin hızla çadırın içine girdi. Gözleri hızla kâhini ararken sakin kalmaya çalışıyordu. "Sonunda gelebildin." Jaemin arkasından gelen sesle donup kaldı. "Yani Korece biliyordun ama onunla Çince konuşmayı tercih ettin." Jaemin arkasına dönerek kadına baktı. "Ona ne söyledin?" Kadın soruyu cevaplamadı, ağır adımlarla sandalyesine oturdu. "Ona ne söyledin?" Jaemin sorusunu tekrarlayınca kadının dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Duyması gereken şeyleri." Jaemin sinirle kadının birkaç biblosunu kırarken kadın hiçbir şey olmamış gibi sakin görünüyordu. Dakikalar sonra Jaemin sakinleşerek yere çöktü. "Ne duyması gerekiyordu?"
"'单恋', 'Karşılıksız aşk' demek. Bu yüzden bana şaşırarak baktı ve ne demek istediğimi sordu. '一个从不属于你的人', 'Asla sana ait olmayacak kişi' demek. Bunu söylediğimde elini sıkıca kavradı. Yüzünden ne kadar huzursuz sen de olduğunu anladın değil mi?" Kadın gülümseyerek sordu. "En sonunda ne dedim biliyor musun? '你应该在为时已晚之前放弃'" Jaemin hayır anlamında başını salladı. "'Çok geç olmadan vazgeçmelisin.'"
Jaemin çadırdan çıkarken kâhin onun arkasından bağırdı. "Çiçekler! Onun çiçeklerine bak ve bekle. Onu gördüğünde dürüst ol çünkü dürüst olman için başka bir şansın olmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
say you love me (before it's too late)「renmin」
Fiksi PenggemarBir şeyin değerini anlamak için önce kaybetmek gerekir. ya da Jaemin ve Renjun sadece fuck buddy, en azından Jaemin böyle düşünüyor ta ki Renjun sebepsiz bir şekilde kendisinden uzaklaşana kadar.