Multideki şarkıyı açmayı unutmayın.
Tuğkan-Küçük Civcivim 🎶4. Bölüm: Dünyam benim
"Keşke kimsesiz kalsak her yerde biz olsak..."Duymak neydi? Kulağımızla yaptığımız işitme olayı mı? Görmek peki? Gözümüz olmadan mümkün olmayan... Hissetmek? Duyu organlarımızla yapıyorduk. Hani beş tane olan duyu organlarımız. Duyularımızda vardı.Görmek, duymak, dokunmak, koklamak, tatmak... Hissediyorduk her şeyi. Organlarımızı kullanarak. Her şeyi mi? Gerçekten her şeyi hissetmek için bu duyu organlarına ihtiyacım var mıydı? Korkularımızı, endişelerimizi, sevinçlerimizi, heyecanlarımızı hissetmek için duyularıma ihtiyacım var mı?
Bir gün hayalimdeki mesleğe sahip olduğumda sevincimi hissetmem için tatma duyumu mu kullanacağım? Kardeşimin beni her sinirlendirdiğinde koklama? Peki bir gün canımın en içiyle konuşurken bana gözlerinin karardığını, başının döndüğünü, yanından arabaların hızlı geçtiğini söylediğinde görme ve işitme duyularımı kullanabileceğimi kim söyledi? Yapamam ki...
Vücudumun her zerresine kadar işleyen korkuyla endişe karışık hisler bütün duyularımı ele geçirdi. Korku dışında bütün hislerimi. Onun olduğu durağa koşarken aceleyle, kolumu çarpmış olsam da hissetmek istemedim. Bina çıkışında çarpıştığımız Recep Amca'nın sesini duymak bile istemedim. Korku bedenimi ele geçirdiğinde sanki bütün sistemim kapandı. Bedenim sadece koşmak için bacaklarıma yetki vermiş gibiydi. Koştum...
Koştum, koştum koştum... Ne kadar hızlı olabilirsem. Nefes nefese... Derin nefesler alarak. Bütün gücümü kullanacaktım. Çünkü biliyordum Derin de aynısını yapardı. Koşardı.
Binadan hatta evimden çıktığımdan tek yaptığım eylem sanki sadece koşmaktı.
Düşünemiyordum. Sokağın köşesinden döndüğümde neyle karşılaşacığımı bilmeyerek sadece gidiyordum.Sadece birkaç adım sonra. Köşeden dönünce. Ne olacaktı? Ya da ne olmayacaktı? Sağlam bir Derin?
Köşeyi dönmüştüm işte. Bir kalabalık toplanmış durağın önünde. Herkes tek bir noktada toplanmış. Birinin başında. Derin ne olur sen olma... Çok uzak olmasa da insanların seslerini duyuyordum.
"Yardım edin!"
"Ambulans çağırın. Ambulansı arayın."
"Aradım yakında geliyor. Hareket ettirmeyin. Dikkat edin!"
"Ambulans geldi! Yol açın!"
Ambulansın gelmesi, insanların oluşturdukları noktadan yavaşça dağılmaları... Yavaş yavaş durağa yaklaştım. Algılama yeteneğimi kaybettim sanki. Korku tüm bedenimi kapladı. Nefesim kesildi birden.
"Sedyeye arkadaşlar yavaş! Dikkat! 1-2-3." Sağlık görevlilerinin seslerinden sonra ambulansa yerleştirildi. O kalabalığın içinde sedyeye bakamadan kapının kapatılmasıyla yapabildiğim tek şey zorla da olsa sesimin çıkması oldu.
"Derin!" yutkundum. Sadece yutkundum.Bir şey yapamadım. Ambulans gitmeden önce son bir atak yapıp ön koltuğa geçmekte olan görevliye bağırmak istedim.
"Durun lütf-" daha sözümü tamamlayamadan bir ses sözümü kesti.
"Nefes!" arkamı dönmemle onu karşımda görmem bir oldu. Yol boyunca akmayan gözyaşlarım serbest bırakmışlardı kendilerini benden izinsiz.
"Derin!" Olabildiğince çıkan sesimle. O burada tam karşımdaydı. Ambulansta değil burada. Hastaneye gitmiyor, bana bakıyor şaşkın bakışlarıyla. Bir adım atarak yanıma geldi.
"İyi misin? Neden ağlıyorsun?" dedi tedirgin sesi ve endişe dolu gözleriyle.
Ne diyebilirdim ki? Nefesim kesilene kadar koşup bütün hislerimi yitirdiğim dakikalar sonra beklediğimin tam aksine beklemediğim tam karşımdaydı ve benden bir cevap bekliyordu. Kelimelerin kilit gibi kifayetsiz kaldığı zaman onu açabilecek şey bazen sadece sarılmak olabiliyormuş...
Sarıldım. Derin bir iç çekip ağlayarak. Kokusu en sevdiği parfüm olan kiraz çiçeği ciğerlerimi doldururken.
"Sen başım dönüyor g-gözüm kararıyor deyince bir de a-ambulansı görünce..."
"Şş... Tamam bak ben iyiyim. Bak! Gerçekten iyiyim. Ağlama. Ağlama dedim Nefes!"
"Ne olduğunu anlamadım bile. Koştum Derin sadece sana koştum. Nasıl korktum bir bilsen. Bir de gelmiş ağlama diyorsun. Ya sana bir şey olsaydı. Bayılabilirdin. Ya o adamın söyledikleri? Telefonunda adamın biri bana kaza olduğunu gelmemin iyi olacağını söyledi."
"İyiyim değil mi ama sonuçta? Ufak bir şeydi sıkıntı etme. Güneşten belki de yorgunluktan. Birden kendimi kaybettim araba bana çarpıyordu neredeyse ama orada ki bir kadın bana yardım etti. Beni kurtardı. Ben de yere düştüm. Telefonumda elimden. O adam kim hiçbir fikrim yok."
"Ambulansla kimi götürdüler peki?"
"Hamile bir kadını. Birden kendini kaybetti. Bayılınca ambulans çağırdılar."
"Nefes!" arkadan gelen Deniz'in sesiyle arkamı döndüm. Yanımıza koşarak geliyorlardı. Evden çıkarken onları da aramıştım. İkisi de nefes nefeseydi. Deniz alnından akan terleri siliyordu. Atakan normalden biraz daha uzun olan saçlarını geriye itiyordu. Yüzümüze dikkatle baktılar derin bir nefes aldıktan sonra.
"Ne oldu iyi misiniz?! Gelene kadar aklım başımdan gitti. Ne yapacağımı şaşırdım."
"İyiyiz. Sadece ben telefonda başım dönüyor deyince endişelenmiş Nefes. Ama ben iyiyim. Nefes iyiyim diyorum sende iyi ol artık" başımı salladım.
"O zaman binelim otobüse." Hep beraber otobüse bindik. En arkaya oturduk. Kalabalık değildi. Bomboştu. Koşarken beynimde olan boşluk gibi. Hayatımda ilk defa böyle hissetmiştim. Boş ve anlamsız. Ne yapacağını bilemeyen. Elimin ayağıma dolaşması. Kalbim her zamankinden kat ve kat hızlı yerinden çıkarcasına atması. Ben çok korktum. Abartısız çünkü hayatında en çok değer verdiğiniz bir insanın başı dertte. Ona gelen zarar size de gelir.
Yan yana oturduk. Kardeşimle... Gerektiğinde abla gerektiğinde sadece öğüt veren bir insan. Çok özel bir insan...
Derin çantasından telefon ve kulaklığını çıkardı. Kulaklığın bir ucunu kendi kulağına taktı, diğerini bana uzattı. Taktığımda Tuğkan'ın küçük civcivim şarkısı vardı. "Keşke kimsesiz kalsak her yerde biz olsak..." diyordu şarkıda. Keşke... Bazen sadece ikimiz olsak diyorum, sadece ikimiz... Onu o kadar çok seviyorum ki...
Hani olur ya kapkaranlık geceyi aydınlatır ay. İşte öyle Derin benim için geldi uzayın derinlerinden. Parlattı gecemi. O benim dünyam oldu. Şarkıda dediği gibi
Küçük civcivim... Güzel kızım... Dünyam benim...
^^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin bir Nefes
ChickLitSıkıcı, her şeyin aynı olduğu dünyadan uzaklaşıp ellerimizi birleştirdikten sonra galaksimize açılan kapının önünde duralım, sadece o kapıdan geçebilmek için anahtarımıza ulaşmamız gerek... Hadi tut balonların ipinin ucundan yıldızlarda buluşalım...