Emre, Eylem'in sandalyesini çekip oturması için işaret etti.
Eylem gülümseyerek oturdu.
Geçen sefer telefonun arkasına yerleştirdiği dinleme cihazından elle tutulur bir bilgi edinememişti.
Bu işi ne kadar çabuk hallederse sevdiği adamla geçireceği zamanda bir o kadar artacaktı."Bu sefer gerçek bir yemek yemeden seni bırakmayacağım"
Eylem gülümseyerek
"Bak bak..." dedi ve geriye yaslandı.
Emre, Eylem'in masada duran eline doğru uzandığında, Eylem ani bir refleks ile elini hızla çekip önüne düşen bir kaç tel saçını kulağının arkasına attı.
"Kurt gibi açım" diyerek etrafa yayılan gerginliği atmaya uğraştı.
Emre istifini bozmadan elini havaya kaldırıp işaret ettiğinde, garson saniyeler içerisinde masaya geldi.
"What would you eat miss?
(Ne alırsınız hanımefendi?)
Eylem önündeki menünün kapağını kapatırken masanın ortasına doğru itti.
"Ramen. Please"
(Ramen. Lütfen)
"Demek Asya mutfağı?" Dedi ve gülümsedi Emre.
"Evet seviyorum" diye yanıtladı Eylem.
Emre kafasını garsona çevirip
"Me too" dedi.
(Bende)
"And red wine"
(Ve kırmızı şarap)
"Bu sefer üstüme dökmeyeceğine inanıyorum" diye ekledi. Ve sırıttı.
"Ya gerçekten nasıl oldu anlamadım. Sana bir gömlek borcum var"
Emre kahkaha attı.
'Bir insan bu kadar itici olamaz, olmamalı' diye düşündü Eylem.
"Saçmalama lütfen. Hem bu yemek gömleğin telafisi diyebiliriz"
Eylem başını salladı.
"Peki... anlat bakalım"
Dirseklerini masaya koyup çenesini ellerinin arasına yerleştirdi.
"Ne anlatayım?"
Eylem sırıttı.
"Kendinden bahset. Mesela mesleğin ne? Nerelisin? Buralarda ne işin var?"
Emre sandalyesini masaya yaklaştırdı.
"Sıradan bir iş adamıyım. Burayada o yüzden geldim zaten, iş için"
Eylem geriye yaslanırken o sahte gülücüklerden bir tane daha attı.
"Baya açık konuştun"
"E sıra sende" dedi Emre ciddiyetle.
"Hım, peki" Eylem boğazını temizledi.
"Ben mimarım. Bir anlaşma için geldim. Yani o kadar etkileyici bir hikayem yok"
"Etkileyici bir hikayeye ihtiyacın olduğunu sanmıyorum. Yeterince etkileyicisin. Üstelik bu özelliğin çoğu kadın için büyük bir haksızlık"
Eylem kaşlarını şaşırma duygusu ile kaldırdı. Bu neydi şimdi. Klişelik bir yana daha tanışalı ne kadar olmuştu ki?
"Teşekkür ederim"
Eylem gülümsemeyi sürdürdü.
Yemekler geldiğinde Emre, Eylem'i izlemeyi seçip gözlerini ondan ayırmadı. Sonunda sessizliği bozan Eylem oldu.
"Yemeğini yiyecek misin, yoksa beni izlemeye devam mı edeceksin?"
Kelimeler ağzından dökülürken tebessüm etti ama duyduğu rahatsızlığı içinden atmak, haykırmak
Ve Emre'nin suratına yumruğunu geçirmemek için kendisini zor tutuyordu.
Emre kenetlenmiş vaziyette duran ellerini açıp vücudunu doğrulttu ve hafifçe öksürdü.
"Kusura bakma. Seni rahatsız etmek istemedim" bir anlığına duraksayarak işaret parmağını havaya kaldırırken "Ama bu senin suçun" dedi.
Eylem kaşlarını çatıp suyundan bir yudum aldı.
"Bu kadar güzel olmak zorunda değilsin"
"Haklısın sanırım" dedi alayla.
"Bu dünyaya oldukça fazlayım" Kahkahasını tebessümle noktaladı.
"Bak gördün mü? Söylemiştim"
"Sende fazla centilmensin"
Emre ellerini iki yanına açtı.
"Ne diyebilirim ki? Kesinlikle öyleyim"
"Ha..." dedi Eylem. "Bir de oldukça mütavazı" diye ekledi ve gür bir kahkaha attı. Emre'de aynı şekilde karşılık verdi.
"Teşekkür ederim"
"Ne için?"
"Benimle yeniden yemeğe çıkmayı kabul ettiğin için"
Eylem bir şey söylemedi. Sadece gülümsedi ve tabağın kenarında duran peçeteyle ağzının kenarını sildi. Bakışlarını Emre'ye çevirdiğinde kapıya odaklandığını farketti.
'Bu bir fırsat' diye geçirdi aklından.
Çantasından çıkarttığı dinleme cihazını yerleştirmek için tuttuğu gümüş bıçağı yere fırlattı.
"Ne kadar sakarım" derken eğildi.
Parmaklarının arasına yerleştirdiği böceği hızla masanın alt kısmına sabitledi. Emre yardım etmek için eğildiğinde, Eylem direkt ayağa kalktı.
Bıçağı masanın üzerine koyup Emre'ye gülümsedi.
"O zaman ben bir lavaboya gidip makyajımı tazeleyim sende tatlıları söyle olur mu?"
"Makyaja ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum ama tamam" dedi ve sırıttı.
Eylem arkasını döndüğü an daha fazla gizleyemediği tiksinti ve sinir ifadesini yüzüne yerleştirdi. Mümkün olsa adamı oracıkta boğazlayacaktı.Tuvaletin kapısını açıp içeriye girdi ve ardından kimsenin olmadığından emin olup kapıyı kilitledi. Ellerini lavabo taşına yaslayıp dev aynada kendisine baktı.
Yeniden " Sakin ol" diye hatırlattı kendisine. Bir kaç saniyenin ardından telefonunu eline alıp yerleştirdiği böcekten Emre'yi dinlemek için bağlantı kurdu.
"Burada ne işin var?" Dedi Emre.
Yemeğe geldikleri andan itibaren oturdukları masanın izlendiğini farketmişti.
"Sana hiç yakışmıyor Emre. İnsan amcasına böyle mi davranır?"
Eylem hayretle açılan ağazını kapattı.
"Ne işin var dedim?"
Adam Emre'nin sinirli ses tonuna karşın kahkaha attı.
"Sakin ol. Sevgilinle olan yemeğini mahvetmeyeceğim"
"Neden geldin o zaman?"
"Hafta sonu gerçekleşecek sevkiyatı sen yapacaksın"
'Sonunda elle tutulur bir bilgi' diye fısıldadı Eylem.
"Neden ben? Köpeklerinden birine yaptır"
Adamın eğlendiği ses tonundan belliydi.
"Sende benim köpeklerimden birisin"
Bir kaç saniyelik sessizliğin ardından duyulan sandalyenin sesiyle adamın ayağa kalktığını anladı.
"Afiyet olsun, sakın bir pürüz çıkartma. Sonuçlarına katlanmayı istiyorsan başka tabi"
Emre sessizliğini korudu.
Eylem telefonunu çantasına attı ve aynada kendisine çeki düzen verip masaya geri döndü.
"Kusura bakma beklettim" diyip gülümserken masanın kenarlarından tutarak oturdu ve böceği kaşla göz arasında çantasına geri attı.
"Sen iyi misin?" Diye sordu. Emre'nin suratı öfkenin bütün katmanlarını barındırıyordu.
"Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Tatlıyı bir sonraki sefere yesek?"
"Bırak şimdi tatlıyı. Hastaneye gitmek ister misin?"
Emre hafifçe tebessüm etti.
"Biraz dinlenmek yeterli olacaktır"
"Peki" dedi Eylem.Hesabı ödedikten sonra ayağı kalktılar Emre, Eylem'in paltosunu giymesine yardım edip koluna uzandı.
"Gerçekten üzgünüm. Bu gecenin böyle bitmesini istemezdim" Eylem ne kadar Emre'nin kolunu kırmak istesede kendisini firenledi ve gülümsedi.
"Sen iyileşemene bak. Yemek için teşekkür ederim"
"Bunca zaman neredeydin acaba?" Emre gülümserken Eylem'in yüzüne doğru uzanıp yanağından öptü.
Geri çekildiğinde Eylem kapıda gördüğü kızgın ve kıskanç silüetle yüzünde beliren şaşkın ifadeyi gizlemek için başını aşağıya eğdi. Emre'nin bu hareketi yanlış anladığı belliydi çünkü gülümseyerek Eylem'in ellerini tuttu.
"Utanma"
Eylem ifadesiz suratıyla Emre'ye baktı. Ellerini hızla çekip
"Sonra görüşürüz" dedi ve hızla restorantın kapısından çıktı. Lobinin ortasında etrafına bakındı. Asansöre yönelip odasına çıktığında kartını okutarak içeriye girdi.
Tam da tahmin ettiği gibi, odanın ortasında oradan oraya dolanan Fethi'yi buldu.
"Sen gitmemiş miydin?"
Fethi ateş püskürten gözleriyle Eylem'e döndü.
"Neden, gitmemi mi isterdin?"
Eylem oflayarak paltosunu kenara bıraktı.
"Ne alakası var Fethi? Ben onu mu diyorum?"
"Bilmem. Belki rahat rahat görevini sürdürmek istiyorsundur"
Eylem elini alnına götürüp avuçladı.
"Bu benim görevim Fethi. Bende bayılmıyorum"
"Başka istihbaratçı yok mu? Bu ne bütün saçma görevleri sana veriyorlar!"
Eylem sinirle güldü.
"Yok. Benden başka istihbaratçı yok oldu mu? Hayır verdiğin tepkinin büyüklüğünü ve gereksizliğini farkında mısın?"
Bu sefer alayla gülen Fethi oldu.
"Gereksiz mi? Adam seni öptü!"
"Yanağımdan!"
"Ha! Yani bu çok normal"
"Ne yapayım? Ne yapmamı istersin Fethi? Sırf sen beğenmiyorsun diye görevimi bırakayım?"
Fethi sessiz kalmayı seçti. Kapıya doğru yönelip Eylem'e baktıktan sonra odadan çıktı.
Eylem ise yatağın kenarına oturup öylece bekeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sözün Başladığı Asıl Yer
ActionBİZ ÖLDÜ DEMEDEN ÖLMEZ... BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ... ( Hikayemiz devam niteliği taşır yeni bir son değil kaldığımız yerden yeni bir başlangıç yapma zamanı. MANTIKLI BIR BAŞLANGIÇ) Eylem ruhunu Fethi ile bıraktı. Dudaklarından dökülen sevgi sö...