S'
Bölüme başladığınız saati yazın.
Bazı anlar vardır yaşarsın lakin neden veya ne için yaşandığını dahi anlamazsın. Belki de bu yaşanacak olaylar ilerisi için bir ışıktır, veya sadece yaşanması gereken klasik bir anı. Hayatımız bir yerlerde yazılı mıdır? Veya gelişigüzel mi yaşıyoruz bu hiçbir zaman çözülemeyecekti kim bilir.
**
Ne yapmam gerektiğini bilmeksizin sessizce sindiğim yerde utancımla boğuşuyordum. Toplantı sonrası Rüzgarın odasına geçmiştik. Suç işlemiş çocuklar gibi beni azarlamasını beklemiyordum elbette ama mahçup olmuştum işte.
Benim orda bulunuyor oluşum bu hakkı bana vermiyordu. İleri gitmiştim, kendime hakim olamayıp Rüzgar,ı mahçup düşürmüşte olabilirim. Asistanı olarak orda bulunmam bunu gerektirmezdi.
Yüzünü cama dönmüş dışarıyı izliyordu Rüzgar. Onu şaşırtmak değildi amacım sadece böyle olunca birden kendimi tutamamıştım işte.
"Ben gerçekten çok özür dilerim, beklenmedik bişeydi. Ama böyle kendilerini bişey sanıp konuşmaları tetikledi beni" ayağa kalkıp sözlerimi beni anlaması için savurdum. Sesimde bariz pişmanlık vardı ama bu sadece onu utandırdığım içindi. Aykut ve diğerlerine hadlerini bildirdiğim için içim bi nebze rahattı.
" evet bende beklemiyordum, sen olmazsaydın ben yapardım elbet o konuşmayı. Suçlama kendini"
Yüzünü benden yana dönmemesi üzüyordu beni. Derin bir soluk çektim içime."Karşı taraf güçlü bir şirket, sana zarar gelmesini istemiyorum. Hemde böyle gizemli bir patrona sahipken" sesinde kaygı vardı. Yavaşça bana doğru döndü, o güzel gözlerinin odağı benim gözlerimdi şimdi.
"Seninle gurur duyduğumu bilmeni isterim. Böylesi cesaret ve altta kalmayışın beni her seferinde sana hayran bırakıyor" yüzünde oluşan tebessümle içime azda olsa soğuk sular serpilmişti.
"Ama unutma cesaretin bedelleri olur, umarım sen bu bedelleri ödemek zorunda kalmazsın" deyip bakışlarını ayırdı gözlerimden.
Ne demek istediğini anlamak için çok düşünmeme gerek yoktu. Sunduğum cesaretin benim başıma ne gibi sorunlar getireceğini düşünmeden edemiyordum. Karşı şirket sözleşmeyi kabul etmezdi altı üstü. Buda benim Rüzgara daha çok mahçup olmam demekti. Lanet olsun!
"Eğer sözleşme benim yüzümden kabul edilmezse kendimi affetmem. Üzgünüm" mahçup sesimle kafamı eğip ellerime odakladım.
Duyduğum ayak sesleri yanı başımda bitti, yanımın çökmesiyle Rüzgarın oraya oturduğunu anladım. Her ne kadar ona bakıp gözlerinde kaybolmayı dilesemde yapamıyordum.
"Saçmalama ama Asya bak kızıcam sana ama. Hem bu tavıra sahip olan bir şirketle çalışmaya sıcak bakacağımı sanmıyorum güzelim" sesindeki sakinleştirici tını bana iyi geliyordu.
Bakışlarımın odağı gözleri olmuştu şimdide. Bana derinden ve içten bakıyor oluşu bana mutluluğu sunuyordu.Onu bu yüzden seviyordum işte. Başkalarının düşüncelerine önem veriyor, sakin bir şekilde olayı kavrayabiliyordu.
"Acıkmadın mı sen? Ben kurt gibi acıktım. Güzel bir kahvaltıyı hak etmedik mi sencede?"
'İyi ki var' dediğim insandı Rüzgar. Bana yeri geldiğinde baba, yeri geldiğinde korumacı bir abi ve en önemlisi can dostu olmuştu.
•••
3 sene öncesi:Yine her zaman ki gibi ders sonrası çalışmış olduğum ünlü restoranın yolunu tutmuştum. Çalışma saatlerimi ders sonraları ayarlamak için çok dil dökmüştüm elbette. Burada çalışabilmek hemde bu imkana sahip olmak pekte mümkün değildi nede olsa. Şansımın yaver gittiği zamanlarımda vardı tabi, tıpkı bu işe alındığım gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sükunet
Mistério / SuspenseSıcak nefesi boynumu yalayıp geçerken kulağıma doğru fısıldadı "Benden bu kadar çok mu kurtulmak istiyorsun?" Sorduğu soru o kadar beklenmedikti ki afallatmıştı beni. "Senden kurtulmak kendimden vazgeçmek olsa bile evet" kısık sesim sözlerimdeki ce...