Kapı sesiyle birlikte gözlerimi araladım. Hava kararmış gibi gözüküyordu. Calum gittikten sonra salona geçmiş ve televizyon izlemeye karar vermiştim. Aklım izlediğim şey dışında her şeydeydi ve bir süre sonra uykuya dalmış olmalıydım. Gözlerimi ovuşturduktan sonra saatime baktım. Neredeyse gece yarısıydı. Yattığım yerden doğruldum ve üzerimdeki örtüyü attıktan sonra kanepeden kalktım. Calum bu saatte mi geliyordu? Salondan çıkıp kapının oraya geldiğimde duvara yaslanıp ona baktım. Ceketini çıkarmaya çalışıyordu. Çıkaramayınca sessizce küfür etti ve pes edip kendini yere attı. Alkol kokusu buraya kadar geliyordu. Kapıya yaslandığında beni fark etmişti. İfadesiz bir şekilde ona bakıyordum. Gözlerinin kızardığını gördüm. Bu kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Bir süre bana baktıktan sonra gözlerini kapattı ve başını arkaya atıp kapıya yasladı. Bir yanım deli gibi onu burada bırakmak isterken, diğer yanım odamıza götürmemi söylüyordu. Bugün olanlardan sonra onu burada bırakmalıydım muhtemelen, bunu hak ediyordu ama o olmadan uyuyamayacağımı biliyordum ve vicdanım onu burada bırakmaya el vermiyordu. Duvardan ayrılıp ona doğru adımlamaya başladım. Neden bu kadar içtiğini anlamamıştım. Ah, sanki günlerdir diğer her anlamına bir anlam verebiliyormuşum gibi. Kendi kendime gülerken yanına oturdum ve ayakkabılarını çıkarmaya başladım. Ama birden sorduğu soruyla afallamıştım. "Ne zaman benimle uğraşmayı keseceksin?"
Başımı ona çevirip baktım. Gözlerini açmış bana bakıyordu. Cevap vermeden diğer ayakkabısını çıkarmaya yöneldim. "Bugün sana bağırdığım için özür dilerim." Sessiz kalmaya devam ettim. Bunu fark etmesi ve özür dilemesi de bir adım sayılırdı. Yavaşça doğrulup onu da kaldırmak için hamle yapacaktım ki, kendisi oturduğu yerden doğruldu. Yardımcı olmak için elimi koluna koyduğumda hiç beklemediğim bir anda beni kucağına aldı. Şaşkınca ona bakıyordum. Hiçbir şey demeden yürümeye başladığında bakışları bende değildi, benimkiler ise ondaydı ve neden böyle bir şey yaptığına anlam vermeye çalışıyordum.
"Calum düşeceğiz." Bakışları bana döndü.
"Bana güvenmiyor musun bebeğim?" sırıtıyordu. Tanrım, ona ne içirmişlerdi böyle? Ellerimi düşmemek için boynuna dolarken mırıldandım. "Tabii ki güveniyorum ama." Cümleme devam etmeme izin vermeden beni susturdu. "Şşş, seni düşürmeyeceğim." Hiçbir şey söylemeden ona baktım. Esmer bir tene sahip olmasına rağmen yanakları kızarmıştı. Elimi hafifçe yanağına koyduğumda, teninin ne kadar sıcak olduğunu fark ettim. Hasta mı oluyordu yoksa içtiği alkolden dolayı mıydı emin değildim.
Merdivenleri şaşırtıcı bir şekilde düşmeden çıktığımızda, odamıza girerken mırıldandı. "Seni özledim." Günlerdir olanları görmezden geliyordu. Belki de ben de görmezden gelmeliydi. Şu an sarhoş olduğunu göz önüne aldığımda, onunla konuşmam hata olacaktı. Sonunun kavgayla biteceğine emindim ve onunla kavga etmek istemiyordum. En azından şu an. Sabah yaptığımız konuşmayı da düşününce, o neredeyse bir sorun olmadığına emindi ya dediğim gibi sadece görmezden geliyordu.
"Ben de seni özledim." Diye itiraf ettim, sonunda ben de görmezden gelmeye karar verip. Beni yavaşça yatağa bırakıp ağırlığını vermeden üzerime çıktı. Öyleydi de. Onu özlemiştim, dokunuşlarını da öyle. Birkaç gecedir aynı yatakta iki yabancı gibi yatıyorduk ve şu an kalbim, ilk gecemizmiş gibi delicesine atıyordu. Onun yanında her zaman ona aşık ve hayran olan küçük kız olacaktım. Hiçbir zaman güçlü bir kadın olamayacaktım. Yine de bunu sorun etmiyordum. Ellerimi yanaklarına götürüp onu kendime çektim ve öptüm. Kalbimin üzerinde bir ağırlık hissetmiştim, görmezden gelmeye çalıştığım şeylerin ağrılıydı belki de. Gözlerimin yanıyordu. Calum, öpüşüme karşılık vermeye başladığında birkaç damlanın ardına ardına gözlerimden akıp gittiğini hissettim. Gözlerimi yumup onu daha sert öpmeye başlamıştım ki beni kendinden uzaklaştırdı. Oda karanlıktı ve onu göremesem de, kaşlarını çatmış bir şekilde bana baktığını hissedebiliyordum. Parmaklarını yüzümde hissettiğimde titrek bir nefes verdim.
"Eris, ne yapıyorum sana böyle?" Diye fısıldadı. Gözlerimi daha sert bir şekilde yumdum ve ağlamamak için dudağımı sertçe dişledim. Bu yine de dudaklarımdan bir hıçkırığın kaçmasına engel olamamıştı.
Burnumu çektim. Şu an oda karanlık olduğu ve beni göremediği için mutluydum. Onun yanında ağlamaktan nefret ederdim, o da ağlamamı sevmezdi zaten.
"Calum, lütfen bunu sonra konuşalım." dedim ağlamaktan çatallaşan sesimle. Şu an ihtiyacım olan şey dokunuşlarıydı ancak onlar kırılan özgüvenimi biraz olsun yerine getirebilirdi.
"Şu an sadece öp beni, lütfen." Diye fısıldadım yanağımın üzerindeki elinin üstüne kendi elimi koyarken. Bir süre öylece durdu. Ağlamam da durmuştu ama o, bu şekilde durdukça ağlayasım geliyordu.
"Bunu daha sonra konuşacağız, söz ver bana." diye fısıldadı dudaklarıma doğru. İçimin titrediğini hissederken, başımı olumlu anlamda usulca salladım. "Güzel." diye mırıldandı ve beni tekrar öpmeye başladı.
Ve benim bir şeyleri düzeltebileceğimize inancım, bu gece oluşmuştu.
Artık hikayenin nereye gideceğini biliyorum ve bunu bilmek beni deli gibi heyecanlandırıyor.
Yazdığım ilk ve şimdilik tek drama içeren hikaye ilk defa bu kadar içime siniyor, umarım bu şekilde devam edebilirim.
Zaten çok uzun sürmeyecek ama olsundu.
Hikayenin gidişatını değiştirmek için o inanılmaz ilhamı verdiğin için teşekkür ederim chimaera5 ♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rien N'est Eternel •Cth•
Fanfiction"Hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmeyeceğini biliyordum fakat aşkımızın bu kadar çabuk biteceğini düşünmemiştim Calum."