N'

682 56 83
                                    

Flashback
Kapının önünde durmuş, heyecanlı bir şekilde bekliyordum. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin bu heyecanımın azalmayacağını biliyordum. Çünkü o Calum Hood'du, yıllardır aşık olduğum adam ve biz birlikteydik, daha doğrusu ne olduğumuz hakkında bir fikrim yoktu ama yine de şu an beni arayıp çağırmış olması bile kalbimin deli gibi atmasına ve mideme kramplar girmesine sebep olmuştu. Kızlar , onları bırakıp Calum'ın yanına gelmeme sinirlenmişlerdi çünkü Calum ile görüşmeyeceğimi düşünerek onlara söz vermiştim ve kız gecesi yapıyorduk. Şimdi ise onları bırakıp Calum'ın yanına gelmek zorunda kalmıştım, yine de bir şey dememişlerdi çünkü her şeyi biliyorlardı. Calum sarhoşken çekilmez bir insan oluyordu, bu yüzden sarhoş olduğunda birinin yanında olması gerekiyordu ve biz birlikte olmaya başladığımızdan beri turda oldukları zaman dışında her zaman ben yanında oluyordum, bu beni yormuyor aksine hoşuma gidiyordu. Ne için olursa olsun onun yanında olmak beni mutlu ediyordu. 

Omzumdaki çantamı düzeltirken derin bir nefes alıp zili çaldım ama Calum nefesimi kesmek istercesine kapıyı üstsüz bir şekilde açmıştı, sanki normal haliyle bile bunu yapmıyormuş gibi. "Selam." diye mırıldandım, sonunda bakışlarımı vücudundan çekebildiğimde. Bir elini kapıya yaslamış bir şekilde sırıtarak bana bakıyordu. Tanrı biliyor ya, bir gün ölümüm onun yüzünden olacaktı.

İçeri geçebilmem için kapının önünden çekildiğinde arkamdan kapıyı kapatmış, ben önde o arkada bir şekilde salona yönelmiştik. Masanın üzerinde birkaç bira ve yarısı bitmiş votka şişesi vardı. O kadar içkiye rağmen hala nasıl böyle kalabildiğini merak ediyordum. Niye bu kadar içtiğine de anlam veremiyordum ama artık üstelememem gerektiğini anlamıştım, bana anlatmak istediği bir şey olduğunda zaten anlatıyordu. Sarhoş halini biraz da bu yüzden seviyordum, o kapalı bir kutuydu ve ayıkken bana bir şey anlatması daha zor oluyordu. Sarhoş olmadığı zamanlarda ya ben konuşuyordum ya da sevişiyorduk. 

Kendini koltuğa attığında bakışlarımı masadan çekip ona baktım. O da başını geriye doğru yasladıktan sonra bakışlarını bana çevirmişti. Çantamı ve ceketimi çıkarıp tekli koltuğa bıraktıktan sonra tekrar ona doğru döndüğümde elini bana uzattı. O kadar mükemmel gözüküyordu ki. Elini tutup beni kucağına çekmesine izin verdim. Ellerini belime doladıktan sonra tekrar başını geriye doğru yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Onu incelemeye başladım, daha önce milyon kez yapmamışım gibi. Bir yandan da saçlarıyla oynamaya başlamıştım, bunu seviyordu. Ben de seviyordum. Tüm bu olanlar sanki bir rüya gibiydi. İnsanın hiç uyanmak istemeyeceği türden bir rüya gibi.

"Üzgünüm, kızlarlaydın biliyorum ama senin burada, yanımda olmana ihtiyacım vardı." diye mırıldandı yavaşça parmakları tişörtümün altından tenime ulaşırken. Şu basit cümle ve basit dokunuşu bile heyecanlanmama neden olmuştu. Kalbimin atışlarının hızlandığını ve mideme kramplar girdiğini hissediyordum. Derin bir nefes almaya çalıştım, böyle bir durumdayken pek başarılı olduğum söylenemezdi. Parmakları tenimde hayali daireler çizerken dokunduğu yerlerin karıncalandığını hissediyordum. Sonunda konuşabileceğimi hissettiğimde "Sorun değil, ne zaman istersen buradayım." diye mırıldandım ben de, zaten istesem de şu an daha yüksek sesle konuşamazdım. Hafifçe gülümsediğini gördüm. Yavaşça eğilip dudaklarımı yanağına bastırdım, parmakları hareket etmeyi kesmişti. Bir süre öylece durduktan sonra geri çekildim ardından eğilip diğer yanağına bir öpücük kondurdum ve en son, dudaklarına usulca minik bir öpücük bıraktım. Onu öpmeyi seviyordum. Ellerini tişörtümün içinde çıkardı ve yüzümü kavrayıp dudaklarıma uzunca bir öpücük bıraktı. Bazen o kadar duygu dolu öpüyor ya da sevişiyorduk ki ona tekrar aşık oluyordum. Onun gibi davranan başka birini bulamayacak gibi hissediyordum. Geri çekildiğinde gözlerini açıp gözlerime baktı ve dudaklarını ıslattı. O kadar güzel gözüküyordu ki şu an.

"Bir şeyler içmek ister misin?" Sorusuyla birlikte başımı olumsuzca salladım. Onun da daha fazla içmemesi gerekiyordu. "Sen de yeterince içmedin mi?" diye mırıldandım parmaklarını dövmelerinin üzerinde gezdirirken. Bakışları bir an için ellerime kaymıştı, ardından tekrar bana baktı. Başını olumsuz anlamda sallarken "Sanmıyorum bebeğim." dedi gülerek. Öyleydi, yine de bir şey demedim. Ne dersem diyeyim kendi bildiğini yapacaktı sonuçta. Ona engel olamazdım.

"Ben de üstümü değiştireyim o zaman." dedim yavaşça kucağından kalkarken. Bazen burada kaldığım için birkaç parça kıyafetim vardı, tıpkı onun da benim evimde eşyaları olduğu gibi. Bu kadar şey olurken kızlar ilişkimizi tuhaf buluyorlardı. Sevgili gibi olduğumuzu söylüyorlardı. Ben ne olduğumuzu sorun etmiyordum. Sevgili değildik ama sadece takılıyor gibi de değildik, ne o başka biriyle görüşüyordu ne de ben. Bu yüzden ne olduğumuzu düşünmeyi çok önce bırakmıştım.

"Yardım etmemi ister misin?" dedi gülerek göz kırparken. Ben de istemsizce güldüm ama bir şey demeden salondan çıkıp merdivenlere yöneldim. Gecenin sonunda olacak şey zaten oydu. Kendi kendime gülmeye devam ederken odasına gelmiştim. Dolabını açıp en alt raftan kendime kıyafet alacaktım ki vazgeçip onun rafına yöneldim. Onun kıyafetlerini giymeyi, içlerinde kaybolmayı seviyordum. O turdayken kıyafetlerini giyiyor ve böylelikle kokusuyla rahatça uyuyabiliyordum. Onunla uyumaya çok alışmıştım, bu yüzden o yokken kıyafetlerini giymek en iyi çözüm oluyordu.

Tişörtlerinden birini üstüme geçirdikten sonra salona indiğimde, Calum'ı elinde şarap şişesiyle otururken görmüştüm. Ah, sadece birkaç dakikalığına gitmiştim ne ara gidip şarabı almıştı?

"Çok fazla karıştırmadın mı sence de, kusacaksın sonra." Sesimi duymasıyla başını bana doğru çevirdi.  "Tanrım, kıyafetlerim sana neden bu kadar çok yakışıyor?"  Elindeki şişeyi alıp masaya bıraktım. "Bugünlük bu kadar yeter Hood."

"Ama ben içiyordum." Doğru düzgün konuşamıyordu bile. Kucağına oturduktan sonra saçlarıyla oynamaya başladım. "Bu kadar yeter tatlım, sarhoşsun."

"Evet, ben sarhoşum ve sen güzelsin."
Sağ eliyle yüzümü avuçlayıp baş parmağını elmacık kemiğimin üzerinde gezdirirken devam etti. "Ve yarın sabah ayılmış olacağım ama sen hala güzel olacaksın." Yüzümde koca bir gülümseme oluşmuştu. Beraber izlediğimiz ilk filmden bir alıntı yapmıştı ve bu... hoştu. Midemde nedesizce kelebeklerin uçuşmasına neden olmuştu.

"Bu tarz konuşmaların adamı değilim." Dediğinde ne demek istediğini anlamamış bir şekilde ona baktım. "Ne diyebileceğimi hiç bilmiyorum ve muhtemelen ileride insanlara bunu anlattıklarında hoşlarına gitmeyecek." Sertçe yutkundum. Konuşmanın nereye gittiğini bilmiyordum ama korkmaya başlamıştım. "Hatta böyle bir adama nasıl aşık olduğunu sorgulayacaklar ki sanırım biraz haklılar bebeğim. Sen başıma gelmiş en güzel şeysin ve ben sanırım sana aşık oldum." Kendimi konuşabilecekmiş gibi hissetmiyordum. Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki kulaklarım uğulduyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Sarhoş olsa bile ondan ilk defa böyle şeyler duyuyordum. "Eris, evlen benimle."

Calum da anca bu kadar romantik oluyor işte, yapacak başka bir şey yok.

Rien N'est Eternel •Cth•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin