Parmağımdaki yüzüğü çevirirken, boşluğa dalmıştım. Rüzgar, açıkta kalan derimi yalayıp geçiyor, üşümeme neden oluyordu. Gözlerimin önünde canlanan anılar, zihnimin derinliklerinde dönüp duruyordu. Gördüğüm yüz, geçmişi toparlayıp önüme yığmış gibiydi. Unutmak adına verdiğim onca savaşın sonunda mağlup olmuşum gibi hissediyordum.
"Hyo gi? Ne yapıyorsun burada? Seni arayıp duruyorum."
Gelen sesle bakışlarımı çatıya giriş yapan Yoongi'ye çevirmiştim. Saatlerce burada oturmuş, yalnız kalmayı seçmiştim. İçerisinde olduğum durumu kimseye açıklamamıştım, yalnızca Namjoon biliyordu her şeyi.
"Sorun ne? Neden beni arıyorsun?"
"Beşte bir toplantı yapacağımızı söylemiştin. Saat altı oldu."
Aklımdan tamamen çıkmıştı bu toplantı. "Bu benim aklımdan tamamen çıkmış, git sen, geliyorum şimdi." dedim, sesimdeki kaygıyı bastırmaya çalışarak.
Yoongi başıyla onayladıktan sonra çatıdan ayrılırken ayağa kalktım, yıllar sonra ona fazlaca benzeyen o yüzle karşılaşacak olmanın garip duygusuyla boğuşuyordum. İçimde bir şeyler yerinden oynuyor gibiydi. Derin bir nefes eşliğinde gözlerimi kapatıp açtıktan sonra kapıya doğru ilerledim.
Çatıdan inip Shadows ekibinin çalışma ofisinin önüne vardığımda bir an duraksadım. İçeride bir yabancı vardı. Evet, ekibe yeni katılmıştı ama henüz benim tarafımdan kabul edilmiş değildi. Hünerlerini görmeden, onu gerçekten ekibin bir parçası olarak kabul edemezdim.
İçeri girdiğimde Namjoon hariç herkesin, Jungkook adındaki yeni üyeyle rahatça sohbet ettiğini fark etmiştim. Bu ne hızdı böyle? O benden yana olan tek kişiydi sanırım. Her ne kadar Min sung'u bilse de ekibe giren yeni biriyle hemen samimi olmazdı.
"Tamam, toparlanın."
Ellerimi çırparak masaya yöneldiğimde bakışlar nihayet bana çevrildi. Yeni kişi hariç herkesi sırayla gözden geçirirken ellerimi sandalyenin yaslanma yerine sabitledim. Ona bakamazdım. O yüze sahipken... en azından alışana kadar..
Dikkatimin dağılmaması için derin bir nefes alıp operasyon planını anlatmak adına dudaklarımı araladım. Başarılı bir şekilde bu operasyondan çıkmayı umuyordum, ama işimizin zor olduğunu biliyordum. Arkamda duran ayaklı panoyu yanıma çekip elimdeki uzun çubuğu kavradım. Panodaki fotoğrafın üzerine çubuğu bastırarak operasyona dair detayları aktarmaya başladım.
"Ev, göründüğü gibi üç katlı değil." dedim, çubuğun ucunu yapının üstüne doğru getirerek. "Yerin altına yapılmış iki kat daha var. Odaların birinde gizli bir kapı var. Ayrıca dışarıda bir giriş daha var fakat güvenlik önlemleri fazlasıyla sıkı."
"Bu bilgi bize nereden ulaştı?"
Bakışlarımı Kyu rim'e çevirip hafif bir şekilde gülümsedikten sonra panoya döndüm. Elimdeki çubuğu sol üst köşeye, raptiyeyle tutturulmuş çizgi adam figürüne doğru uzattım.
"Bu, bizim içerideki ajanımız. Bize içeriden haber sağlıyor." diye yanıtladım. Bakışlarımı tekrar ona çevirdiğimde gülümsediğini fark ettim. Ne kadar ciddi bir konuda olsak da eğlenceyi işe katmadan duramıyordum.
Derin bir nefes alarak planı detaylandırmaya devam ettim. Sorular art arda geliyordu, bu da herkesin operasyona odaklandığını gösteriyordu.
"Bu gizli katlarda ne bok döndüğü belli mi?" diye sordu Yoongi. Başımı olumlu anlamda sallayıp net bir şekilde cevapladım: "İllegal işler... Organ satma, eroin ticareti, yasa dışı faaliyetler. Ne ararsan var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadows ❦ JJK
Fanfiction- 𝐁𝐞𝐧, 𝐲𝐞𝐧𝐢𝐝𝐞𝐧 𝐲𝐚ş𝐚𝐝ığı𝐦ı 𝐡𝐢𝐬𝐬𝐞𝐭𝐦𝐞𝐤𝐭𝐞𝐧 𝐤𝐨𝐫𝐤𝐮𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦.. 11.01.2020 08.12.2020