Sabahın ilk ışıkları odaya hafifçe süzülürken, yanağımda hissettiğim minik bir elin sıcak dokunuşuyla uykumdan uyanmıştım. Gözlerimi yavaşça araladığımda, kızımın yüzü girmişti görüş açıma. Gözlerinde uyku mahmurluğu vardı. Ne kadar tatlı durduğunun farkında bile değildi. İçimde ona karşı duyduğum sevgi öylesine büyüktü ki, onu öpücük komasına sokmak, sarıp sarmalamak istiyordum. Onu gerçekten çok özlemiştim; bu anlar, iş hayatının yoğunluğunda kaybettiğim zamanı telafi edebilmem için altın değerindeydi.
Ellerimle yanaklarından tutup kendime doğru çekmiş, alnına uzun bir öpücük kondurmuştum. Kıkırdamış, minik elini yüzümde gezdirmeye devam etmişti. Elimi kıvırcık saçlarına götürüp nazikçe okşarken düşüncelerim dağılmıştı. Keşke biraz daha büyük olsaydı. Henüz üç buçuk yaşındaydı ve bu kadar küçükken ona yeterince zaman ayıramamak içimi sızlatıyordu.
Tam o sırada, kapının yavaşça açıldığını duymuştum. Bakışlarımı Min ah'ın arkasına çevirdiğimde ablamın içeri girdiğini görmüştüm, yüzünde hafif bir tebessüm vardı.
"Bakıyorum da uyanmışsınız. Kalkın madem, kahvaltı hazır."
Başımı sallayarak ablamı onayladığımda arkasını dönüp odadan ayrılmıştı. Çok fazla zamanım olmadığı için yataktan doğrulmuştum. Min ah hemen kollarını bana doğru uzattığında gülümsedim, sanki onun bu tatlı talebine hayır diyebilirmişim gibi. Gözleriyle 'beni kucağına al' dercesine bakıyordu. Tereddüt etmeden onu kucağıma aldığımda minik kolları hemen boynuma sıkıca dolanmıştı. Onun sıcaklığı bana sonsuz bir huzur veriyordu. Sanki dünyadaki bütün yorgunluğum bir anlığına silinip gitmişti.
Kızımla beraber odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledik. Koridorda yürürken gözlerim istemsizce ablamın odasına kaymıştı. O an, Jimin'in odadan çıktığını görünce bir an için istemsizce duraksamıştım. Jimin burada mı kalmıştı? Üstelik ablamın odasında?
İçimden 'Bak sen ablama,' diye geçirirken hafifçe gülümsedim. Anlaşılan ilişkileri daha da ciddileşiyordu ve Jimin'le evlilikleri sandığımdan da yakın olabilirdi. Bu düşünceler kafamda dolaşırken Min ah, kollarımda kıkırdamaya başlamıştı.
"Günaydın, Jimin."
"Günaydın." diye karşılık verdiğinde sesindeki çekingen tonu yakalamıştım. Eliyle ensesini kaşırken mahcup bir şekilde gülümsüyordu. Ablamın odasından çıkarken yakalandığı için biraz utandığı belliydi. Gülüşümü fark ettiğinde hafifçe kızardığını görmüştüm. Onu daha fazla rahatsız etmek istemeyerek yüzümdeki sırıtışı silip, mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa giriş yaptığımda direkt hazır olan kahvaltı masasının yanına geçmiştim. Min ah hâlâ kucağımda uslu uslu oturuyordu, kolları sıkıca boynuma sarılıydı. Sandalyeye otururken bir yandan da onu rahatsız etmemeye çalışıyordum.
Ablam, elinde süt dolu bir bardağı Min ah'a uzattığında, boynuma dolamış olduğu kollarını hızlıca çözmüş, minik elleriyle bardağı kavramıştı. Sütü içmek için bardağa eğilişi, o minik ellerinin masumiyeti beni derinden etkiliyordu. Ablamın Min ah'a olan ilgisi ve sevgisi gerçekten büyüleyiciydi. Onun sayesinde kızım bu kadar sevgi dolu bir ortamda büyüyordu, bu yüzden ablama karşı derin bir minnettarlık duyuyordum. Kızımın yanında olamadığım zamanlarda Min ah'a adeta bir anne gibi davranmıştı. Bu düşünce içimi rahatlatırken, aynı zamanda suçluluk hissi de peşimi bırakmıyordu. Hayatımda ona olan borcumu nasıl ödeyebilirim diye düşünmeden edemiyordum.
"Min ah kucağındayken yiyebilecek misin?"
"Evet, sorun değil. " dedim, Min-ah'a bakarak. Onun küçük vücudu kucağımda öylesine doğal duruyordu ki, bu anı bozmaya hiç niyetim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadows ❦ JJK
Fanfiction- 𝐁𝐞𝐧, 𝐲𝐞𝐧𝐢𝐝𝐞𝐧 𝐲𝐚ş𝐚𝐝ığı𝐦ı 𝐡𝐢𝐬𝐬𝐞𝐭𝐦𝐞𝐤𝐭𝐞𝐧 𝐤𝐨𝐫𝐤𝐮𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦.. 11.01.2020 08.12.2020