Eski bir kitaptır, düzenlemeye alınmıştır.
••
Her zaman olduğu gibi yoğun olan karakolun, en üst katında bulunan ofislerinden birindeydim. Elimde bununan dosyayla dakikalardır bakışıyor, plan yapmaya çalışıyordum. Elimizde büyük bir görev vardı ve oldukça tehlikeliydi.
Sessizlik ofisi esir almış gibiydi. Karakolda nadiren böyle bir sessizlik olurdu, genelde dışarıdan gelen telsiz sesleri, koşuşturan memurların ayak sesleri, telefon çalmaları ve konuşmalar ofise kadar ulaşırdı. Ama şimdi, sanki herkes nefesini tutmuş, ne olacağını bekliyormuş gibiydi. Düşüncelerimle baş başa kalmam işime yarıyordu aslında, fakat bu sessizlik, içimde garip bir huzursuzluk uyandırmıştı. Diğerlerinin, yoğun geçen günün sonunda bir anlığına uykularına yenik düştüğünü bile düşünmüştüm. Ama göz ucuyla baktığımda, hepsinin aynı benim gibi derin düşüncelere dalmış olduklarını görmüştüm. Görev, hepimizi kendi içimize çekmişti.
Gözlüklerimin burnumun kemerine yaptığı baskı artık dayanılmaz hale geldiğinde, gözlükleri çıkarıp bir kenara koymuştum. Masanın üzerine koyduğum dosya, beni bekliyordu. Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım, ardından masa boyunca sessizce oturan ekip arkadaşlarıma göz gezdirdim.
Yoongi ve Namjoon önündeki bilgisayara odaklıydı. İkisinin de yüzünde ciddi bir ifade vardı. Taehyung ve Kyu rim ise neredeyse yarım saat önce önlerine koyduğum dosyayı inceliyorlardı.
Bu tür yoğun ve gergin anlarda oluşan atmosferi seviyordum. Odayı dolduran bu sessizlik, ekibin tamamen işe odaklandığının bir işaretiydi.
"Görev hepinizin ilgisini çekti sanırım? Yoongi ve Namjoon ne yaptınız?" diye sordum, odadaki dikkatlerini üzerime çekmeye çalışarak.
Namjoon klavyesindeki son bir tuşa, sanki o anda tüm dünyayı kontrol ediyormuş gibi, kararlı bir şekilde basmıştı. Başını bana çevirirken gözlerinde bir parıltı vardı, ne yaptığından fazlasıyla emin gibiydi.
"Kwang Joo-hyun'un telefonuna sızdım." dedi sakin, ama içinde büyük bir zafer duygusu taşıyan bir sesle. "Şu anda tüm verileri çekiyorum. İletiler, fotoğraflar, her şey. Birkaç saniyeye kadar aktarım tamamlanacak. Sonrasında bilgisayarına gireceğim. Gmail'ine bakacağım. Oradan faydalı bir şeyler bulmayı umuyorum. Belki gizli toplantı davetleri ya da birkaç önemli isim." Gözlerindeki beklentiyle birlikte dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirmişti. Ona olan güvenim sonsuzdu.
Hafifçe başımı sallayıp onay verdikten sonra bakışlarımı yavaşça Yoongi'ye çevirdim. Sormamı beklemeden açıklamaya başlamıştı bile.
"Joo-hyun'un telefonunu takip ediyorum." demiş, bakışları bilgisayar ekranına kilitlenirken devam etmişti: "Her adımını kaydediyorum. Gittiği mekanların isimlerini aldım ve birkaç tanesi gerçekten ilgi çekici. Bir sonraki hamlemizi planlayabileceğimiz yerler var."
Başımı olumlu bir şekilde salladım ve ellerimi masanın üzerinde birleştirdim. Güzel... sağlam bir baskın olacaktı. Ekibim hazırdı ve her şey tıkır tıkır işliyordu. Artık tek yapmamız gereken, doğru anda harekete geçmekti.
"Yarın harekete geçeriz büyük ihtimalle. Düşüncelerinizi toparlayın, her detayı gözden geçirin. Akşam üstü saat beş gibi bir toplantı yaparız, tüm planı son kez gözden geçiririz."
Odada hafif bir kıpırdanma oldu. Ekipten onaylar gelmeye başlamıştı; herkes kısa ve net cümlelerle hemfikirdi. Birkaç baş sallama, mırıldanma... Hepsi hazırdı, zihinleri baskına odaklanmıştı. Ancak tam o anda, masanın üzerinde duran telefonumun tiz çalma sesi sessizliği bozmuştu. Hemen telefona uzandım, ekibin dikkatinin dağılmaması için hızlıca cevap vermeye hazırlanırken ekranda müdürün ismini görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadows ❦ JJK
Fanfiction- 𝐁𝐞𝐧, 𝐲𝐞𝐧𝐢𝐝𝐞𝐧 𝐲𝐚ş𝐚𝐝ığı𝐦ı 𝐡𝐢𝐬𝐬𝐞𝐭𝐦𝐞𝐤𝐭𝐞𝐧 𝐤𝐨𝐫𝐤𝐮𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦.. 11.01.2020 08.12.2020