Gayet başarılı bir şekilde yürüyen operasyonun sonuna yaklaşıyorduk. Bugün fazlaca kan dökülmüştü. Yere gömülü olan iki katı temizleyip dışarıdan görünen ilk kata ulaştığımızda, geriye son birkaç nokta kalmıştı. Destek ekibi binanın çevresinde hazır bekliyordu, fakat ekibim sahada o kadar iyi çalışıyordu ki, onlara ihtiyaç bile hissetmemiştik.
Tam odaklanmış, gözlerimi çevredeki her köşeden ayırmazken, birden Jungkook'un sesi yankılanmıştı. "Adamlar yangın merdiveninden kaçıyor! Müdahale neden etmiyoruz?" Sesi öylesine sertti ki, bir an için duraksadım. Kaşlarımı çatıp onun bulunduğu yöne baktım. Görev disiplini içinde kalmasını beklediğim Jungkook, anlaşılan sinirlerine hâkim olamıyordu.
"Sen evin içindekilerle ilgilen, Jeon Jungkook!"
Sesimdeki otoriteyi net bir şekilde hissetmesini istiyordum. Burası benim liderliğimde yürütülen bir operasyondu ve herkesin görev tanımı belliydi. Panikleyip rastgele hareket eden biri, ekibin bütünlüğünü bozabilirdi.
Gözlerimle onu takip ederken, sinirli bir şekilde kulağındaki kulaklığı çıkardığını fark etmiştim. Bir an için gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Tanrım, bildiğini okuyordu! Tam arkasından ismiyle seslenecekken, merdivenlere doğru hızla koştu. Saniyeler içinde merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamıştı bile.
"Jungkook, geri dön! Bu bir emirdir!" diye arkasından bağırdım. Ama dikkate bile almadan bildiği yoldan devam etmişti. İnatçıydı, ama bu inatçılığı bize pahalıya mal olabilirdi. İyi niyetle hareket ediyordu, fakat planı bozan her adım, tehlikeye açılan bir kapıydı.
"Bu kat sizde, Taehyung!"
"Anlaşıldı."
Hemen ardından, sığındığım yerden ayrılıp Jungkook'un peşinden bir üst kata çıktım. Hedefimiz yangın merdivenleriydi, fakat oraya ulaştığımda koridor neredeyse bomboştu. İçimden geçirdiğim ilk düşünce, adamların çoktan kaçtığıydı. O yüzden dikkatlice ilerleyip, elimdeki silahı tetikte tutarak koridorun sonundaki açık kapıya doğru yöneldim. O kapının merdivenlere açıldığını fark etmek çok da zor değildi.
Kapıya ulaştığımda, dışarıda kimse olmadığını görmek içimdeki siniri daha da artırmıştı. Nereye kaybolmuşlardı böyle? Öfkeyle içimden derin bir nefes almıştım. Bir ekibin disiplinine karşı böylesine umursamazlık yapan biriyle aynı ekipte olmak istemiyordum. Jungkook düşüncesizce hareket etmişti. Kural tanımazlığı, bu operasyonu zora sokabilirdi.
Silahımı daha sıkı kavrayarak kapısı kapalı olan odalara doğru yöneldim. İçeride adamların olması ihtimali ne kadardı? Yüzde kaç olursa olsun, gözden geçirmem gerektiğini biliyordum. Belki de asıl tehlike hâlâ içerideydi.
Sırtımı sağlam bir şekilde duvara yaslanıp elimi uzatarak kapı kolunu yavaşça aşağı eğdim. Ardından kapıyı usulca ittim. Herhangi bir ses ya da hareket olmadığında, yavaşça içeriye göz attım. Oda boştu.
Diğer kapıyı da yavaşça açtığımda karşıma çıkan manzarayla içimdeki tüm öfke bir volkan gibi patlamıştı. Kaşlarım istemsizce çatılmış, nefesim bir an için kesilmişti. Karşımda, gözleri korku dolu bir şekilde bana bakan küçücük bedenler vardı. Ağzı bantlı, elleri iplerle bağlı çocuklar... O an silahı indirmiştim. Savaş, onlar için çoktan bitmişti; ama o canavarlardan intikam alma zamanı şimdi başlıyordu.
Hepsi ağlıyor, sessiz çığlıklarıyla acılarını anlatmaya çalışıyordu. Gözlerindeki korku tarifsizdi. Kim bir çocuğa bunu yapabilirdi? Kim bu kadar aşağılık olabilirdi? Bu adamlar insan bile değillerdi; onlar, insanlıktan nasibini almamış vicdansızlardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/201336550-288-k783662.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shadows ❦ JJK
Fanfiction- 𝐁𝐞𝐧, 𝐲𝐞𝐧𝐢𝐝𝐞𝐧 𝐲𝐚ş𝐚𝐝ığı𝐦ı 𝐡𝐢𝐬𝐬𝐞𝐭𝐦𝐞𝐤𝐭𝐞𝐧 𝐤𝐨𝐫𝐤𝐮𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦.. 11.01.2020 08.12.2020