Mavi efektli bir odada uyandığımda öğlen olmasına henüz yarım saat vardı.Başım adeta yüklü bir kamyon kadar ağırdı.Yeteri kadar dinlendiğimi hissetmiyordum biraz daha uyumalıydım.Evet uyumalıyım ama ne kadar zamandır bu haldeydim ki? Bugün günlerden neydi?
Kafamı sağ tarafımda kalan masaya çevirdim.Özel yapılmış üzerinde küçüçük okunması uzaktan neredeyse imkansız imza gibi bir yazı olan ceviz ağacından yapılmış bomboş bir masaydı.Yerde siyah bir sırt çantası ve etnik desenli bir halıdan başka hiçbir şey yoktu.Duvardaki altın işlemeli saate tekrar baktığımda uyandığımdan bu yana yarım saat geçmişti.Bu bomboş oda kimindi? Ben burada ne yapıyordum ve bu hale nasıl gelmiştim?
Doğrulmaya çalıştığımda mavi elbisemin üzerindeki kan lekelerini gördüm.Aceleyle vücudumu incelemeye başladım.Herhangi bir yerimde çizik veyahut yara gibi bir şeye rastlamadım.Bu kan başkasına ait olmalıydı ama kime?
Korkudan kalp atışlarımın hızlandığını hissedebiliyordum.Ağrılarımı bastıran bu korku ve bulamaça dönen beynim kötü bir şeylerin gerçekleşeceğinin haberini veriyordu adeta.Panikle yattığım yataktan kalktım.Başım adeta tabancayla vurulmuşcasına ağrıyor ve kendimi bayılmamak için yaşadığım adrenalinin etkisiyle tutuyordum.Bembeyaz kapıya yaklaştığımda daha önce fark etmediğim yerde duran vazoya çarptım.Çiçek desenli vazo yüksek bir sesle kırıldı.Cam kırıklarına basmamak için kenara geçtim ve kapının kulpunu tuttum.Etrafta birisi var mı varsa kim?Ölecek bile olsam kapıyı açıp bu kasvetli odadan kurtulmam gerekiyor.Cevapsız kalmak yanlış cevap almaktan daha kötü bir durum.
Kulpu çevirdiğimde masmavi bir deniz manzarası karşıladı beni.Tamamiyle güneşi alan,salon diye tanımlayabileceğim bu odada kimsecikler yoktu.Fakat dağınıklığına bakacak olursam birisi çok yakın bir zamanda burayı terk etmiş olmalıydı.Beyaz masanın üzerinde yarım bırakılmış bir tost duruyordu.Sanki acelesi varmış gibi çıkmıştı bu kişi.Biraz daha ipucuna bakmak olayı anlamamı sağlayabilir ama içimdeki burayı terk etme isteğimi seçmek şu an için aklıma gelen en iyi seçenek.
Dış kapıya yöneldim.Birkaç saniye içinde burayı terk edecektim.Son defa salona baktığımda camı kırık bir saat dikkatimi çekti.Uyandığım odadakiyle farklı bir zamana aitti.Akşamın dördüydü saat.Hangi saatin doğru olduğunu bilemedim.Hava anlayamayacağım kadar gri ve kasvetliydi.Kulpa dokundum.İçimde algılayamadığım bir korku tüm bedenimi sarmış adeta kaskatı kesilmiştim.Yanımdaki askılıkta duran siyah deri erkek ceketini fark ettim o an.Geri adım attım.Ceketin ceplerini birine yakalanırım korkusuyla hızla karıştırmaya başladım.Sağ cebinde kart gibi bir şey vardı.Çıkardığımda şaşkınlığımı tutamadım.Dolunay Akçe yazan kimlik kartım çıkmıştı içinden.Kaçırılmış mıydım?Kartımı diğer elime alıp sol cebini de karıştırdım.Bu sefer büyük bir şey var gibiydi içinde.Acıyla çıkardım elimi cepten.Bir şey kesmişti parmağımı.Kanı hisssedebiliyordum.Kırmızı bir küçük gül ve altın kaplamalı saati buldum.Saat altıya geliyordu.Özel bir tasarıma benzeyen bu saatte gül simgesi vardı.Fakat beni korkutacak şeyi algılamam sandığımdan uzun sürdü.Taze bir güldü bu.Papatyalı saat tanıdığım tek bir kişide vardı.Olmamam gereken tek yerdeydim.
"Sonunda anlamana sevindim."
Arkamdan gelen sese döndüm.
"Benden ne istiyorsun?" diyerek bağırdım bu baştan aşağıya simsiyah giyinmiş adama.O ise kocaman kahkaha bir attı.Bakışları her zamankinden de farklıydı.
"Uykunu iyi alamamışsın." dedi dalga geçen bir tonda.
Kaç gündür uyuyordum veyahut nasıl buraya gelmiştim,üstümdeki kimin kanıydı?Kafamdaki soruların cevaplarını bilen bu kişi sorularımı sormamam gereken tek kişiydi de.
"Bir an hiç uyanmayacaksın sanmıştım Dolunay.Teşekkür etmelisin ki senin uzun ve kesintisiz bir uykuya dalmanı sağlayacağım."
Bana gittikçe yaklaşan katilimden daha önce davranarak kulpu çevirdim ama kilitli bir kapı kaçmama engel oldu.
"Niye beni öldürmek istediğini anlıyorum." dedim soğuk bir tavırla.Korktuğumu ne kadar az belli edersem o kadar fazla kendini güçsüz hissedecekti.
"Anladığını biliyorum.Üzgünüm Dolunay." demesiyle beraber arkasına sakladığı bıçağı çıkardı.
"Ben daha üzgünüm.Senin gibi bir korkak tarafından öldürüleceğime." dedim.
Sinirli halini bastırmaya çalışıyordu.Onu ne kadar fazla oyalarsam o kadar fazla arkamda kanıt bırakabilirdim.Bu hayatta yapmam gereken son şeyin kendi cinayetimi kendimin ortaya çıkarmaya çalışması hayatımın ironisi olsa gerek.
Aramızdaki mesafe azaldığında cam anahtarlığı yüzüne fırlattım.O bana küfrederek sinirle üzerimde doğru geliyorken eğilip diğer odaya kaçmayı başardım.Bu esnada daha önceden devirdiğim vazonun cam parçaları ayağıma girmişti.Can haliyle açık olan pencereden atlamayı düşündüm ama bu intihar olarak sayılabilirdi.Kaçabileceğim hiçbir seçenek yoktu.İlk defa ölümü bu kadar yakından hissetmiştim ama vazgeçmeyi istemiyordum.Masayı kapıya doğru devirdim.O ise bu hamlemi birkaç kez iterek bastırdı.Giydiği botlar onu cam kırıklıklarından da korumuştu.İşte birkaç saat önce uyandığım yerdeydim.Daha fazla bir şey yapamayacağımı ve attığım çığlıkları kimsenin de umursamadığını bildiğinden yavaşladı ve derin soluk aldı.Tam önümde duruyordu.
Kimliğimi ona belli etmeden yatağın altına yuvarladım.Zaman ne kadar da adi bir şey! Gencecik yaşımda yaptığım bir hata yüzünden birkaç dakika içinde öleceğim.
"Söylemek istediğim son bir şey var." dedim hemen yanıma oturmakta olan katilime.Gözlerini kocaman açmış ne diyeceğimi bekliyordu."Senin adına da çok üzülüyorum.Ben öleceğim ve her şeyin bittiğini sanacaksın ama aslında hiçbir şeyin bitmediğini sonradan fark edeceksin.Bu sefer ise sevdiğin ben gitmiş olacağım.Sonuçta her türlü kaybedeceksin."
Gerilmiş,korkmuş gözlerle bana bakıyordu.Sözlerim onu etkilemişti evet.
"Mutsuz değilim biliyor musun? Her şeyi biliyorum.Benden sakladığın her şeyi biliyorum.İşte sen bunu bilmiyorsun." dedim ve elimi onun omzuna koydum.Donmuş gibiydi."Seni şaşırtacak bir şey daha söyleyeyim mi?" deyip ona daha da yaklaştım.
"Gerçekleri bilen tek kişi ben değilim.Tekrar yanıldın."
Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.Bıçağını diğer eline aldı.Sol eliyle saçlarımı okşuyordu.Bir katilin gözleri vardı evet onda ve aynı anda bir kaybedenin.
Kulağına eğildim ve demek istediğim o uzun cümleyi fısıldadım.Aynı anda son cümlemi.
"Görüşürüz Dolunay."
Duyduğum son cümle buydu.Her ne kadar kendimi hazırlasam da son anımda direndim.Karnıma giren soğuk bıçak darbesi ve hızla kan kaybedişim...Bilincim tekrar bulamaca döndü.Nefes almamı engellemek adına yastıkla boğuyordu.Gördüğüm son şey karanlıktı.Karanlığa karışan bedenim olsa da ruhumun her daim mücadele edeceğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaletin Kızı
Mystery / ThrillerUyandığımda ölmüştüm.Belki önceden ölmüşümdür,emin değilim.