İnsan ne zaman susar biliyor musun çiçeğim? Hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini düşündüğünde... Karşısındaki insanın acizliği ve çirkinliği gözünde dev gibi büyüdüğünde... Etrafına bakındığında hiçkimsenin varlığını hissetmediğinde ve en önemlisi adaletin hiçbir zaman kendisinden yana olmayacağını anladığında..!
Derince bir nefes alır önce, sonra durur ve etrafı kolaçan eder. Herkes kendisine dokunan bir yılan olmadığından mıdır yoksa Donkişotluk yapmanın cezasına katlanman gerektiğini senin suratına çarpmak istediklerinden midir nedir bilinmez, çalışırlar...Yarın ölmeyecekmişçesine muhteşem bir özveriyle(!).
Bazıları acıyla bakar suratına. Anlarsın, elimden bir şeyler gelmiyor ama seninleyim dediklerini. Fakat çaresizlik onların da suratlarına sinmiştir, görürsün. Yine de istersin sen ne kadar itsen de gelmelerini içten içten... Konuşmazsın, bazen uzun uzun susarsın ya... Susmak istersin onunla, onlarla... Bu geberisice düzen senin yanına gelmelerine engeldir. Kabul edersin.Biliyor musun haklı olduğunu düşünmek suçtur bu memlekette. Hele bir de güç sahibi değilsen. Arkanda hatrı sayılır amcan ya da teyzen yoksa ya da öpmüyorsan bir büyüğünün eteğini... Yalnızsındır işte hayatta.! Kıçına ilk tekme vurulacak adamsındır mesela sofrada. Bir suçlu aranıyorsa günah keçisi, savaşta ilk mermiyi atan piyadesindir en öndeki... Yazık sana oysa haklıydın ne oldu?
Filler tepişti, çimenler ezildi.Ama yine de kafama takılan bir şeyler var: Aşağılamak, başkasının yaptığı işi küçük görmek, büyüklenmek, karşındaki kişinin konuşmasına müsade etmemek, daima kendini haklı görmek, empati kurmamak, ... Hümanistlik bu muydu? Çıkaramadım.
Neyse çok düşündüm, çok konuştum. E.., hadi o zaman işimize bakalım. Herkes kaldığı yerden...
Ayşe Özge...