Geç olduğunu düşünsem de pek çok şey için savaşabilecek gücüm var. Buna hazırım. Fakat etrafımdaki insanları incitmek, yakıp yıkmak kolay mı? Ne kadar çok uğraştım bunca insan için, bu ilişki için, bizim için,... Her şeye yeni baştan başlamak akla hizmet bir şey mi? Düşünüyorum...
Seninle el ele, göz göze gezdiğimiz sokakları hatırlıyorum. Yemyeşil ve ulu çam ağaçlarının süslediği upuzun patika yollardaki yürüyüşlerimiz geliyor hatırıma. Yolun sonundaki henüz betonlaşmamış, en doğal haliyle bizi selamlayan sahile gelip , insan elinin değmediği her yer ne kadar da güzelmiş, dalgaların sesini dinlemek... Dalgaların sahili döverken yüzüne estirdiği o serinlik, o koku... Özlemiyor musun? Oysa ben daha anlatırken gözlerimi kapadım ve ta ciğerlerime kadar çektim o kokuyu... Kafamı hafifçe yana eğip göz ucuyla baktım sana. Her zamanki gibi oradaydın. Güneşin aydınlattığı yüzün... Bir şeyler anlatıyordun ve kendi kendine anlattıklarına gülüyor sonra beni dinlemiyor musun diye bana çıkışıyor ardından yine bu kez bana dönerek anlatmaya devam ediyordun. Ne iç çektim be... Hatıralar insanı ağlatıyor canısı.
Ailelerimizi tanıştırmak istediğin zamanı hatırlıyorum. "Evde olmaz, birbirlerini yerler. Dışarda buluşmalıyız ama nasıl?" diye düşünürken "Tamam, pikniğe gidiyoruz. Hazırlan!" demiştin. "Her şey bir tesadüfse biz tanıştığımızı ve evlenmek istediğimizi nasıl söyleyeceğiz? Olur mu öyle şey akıllı?" dediğimde yine güneşi kıskandırırcasına gülmüştün. Sana bakmış, utanarak saçımı kulağımın arkasına atıp başımı eğmiş ve sallanarak gülümsemiştim. "Ah, şapşik yapma şunu!" deyip saçlarımı karıştırıp gerisin geri yürümeye devam etmiştin. Arada bir arkana dönüp beni kontrol etmeye devam ederek...
Aynı haftanın sonunda piknikteydik ve sen öyle bir organize etmiştin ki her şeyi ben bile inanmıştım tesadüf olduğuna tüm yaşananların. Babam "Ne münasebet efendim!!!" diyerek ayaklanıp giderken koşar adım arkasından gidip koluna girmiş, geri çevirmiştin. Tavlada yenilmek babama göre değildi. Babansa rakibi kızdırarak kazanıyordu. Babamın anlaması epey güç oldu. O, koluna girip geri getirdiğin an sessizce kulağına fısıldarcasına konuşup gülüşmeleriniz sonrası değişen durum babam için oldukça keyif vericiyken baban için aynı durum söz konusu değildi. "Güvenin bana, demistim size." "Halkıymışsın evlat" deyip gülerken "Bir kez daha güvenin ve kızınızla evlenmeme izin verin." dediğinde babamın kahkahalarının boğazına takılmasına, boğulmasına neden olmuştun. Anında yerinden fırlayıp "Su getirin!!! Aysel, su getir!" diye bağırıp sırtına vuruyor " İyi misiniz?" diye soruyordun. Ah, canım babam ne olduğunu anlamamıştı. Kendine geldiğinde " Evladım sen ne diyorsun?" diyebilmişti sadece. Acı ve anlamsızca bakarken...
Sonraki günlerde bir hafta arayla her gün kapımdaydın. Elinde bir buket çiçek ve en güzelinden çikolatalarla... Her seferinde hayır cevabını alıp bir sonraki hafta sanki o hayır cevabını alan sen değilmiş gibi sırıtarak kapıya gelmek de nedir bilemedim ki ama sen geldin. Üçüncü ayın sonuncu haftasında babam da yorulmuştu artık "Oğlum", bu kelime sanki bir ışıktı içinde gözlerinin parladığını gördüm, "Neyi var bu kadar ısrar ediyorsun bu kız için?" demişti öfkeyle babam. "Seviyorum amcacım ne yapayım? Kaçırayım seni diyorum, babam diyor başka bir şey demiyor. Senin kızın amcacım, hem seni seviyor hem beni seviyor. Ben de ne yapayım sen üzülürsen o üzülür, o üzülürse ben üzülürüm, en iyisi kimse üzülmesin. Gerekirse her gün gelip giderim." demiştin. Babam bir sana bakmış bir bana bakmış boynunu ayaklarına doğru eğmiş bir müddet düşündükten sonra bir anda kafasını kaldırıp "Allah mesut etsin." deyip yerinden kalkıp odasına gitmişti. Babam beni sana vermişti vermesine de sonra bir daha konuşmamıştı uzunca bir süre. Eve geliyor yemeğini yiyor sonra da odasına çıkıyor hiç konuşmuyordu. Nişandı, düğündü bunları kiminle konuşacaktın değil mi? Ne zorluyordun beni... Hani babamdaki inada kızıyordum da seninkisi neydi ben bunu niye kestirememiştim ki?
"Nişan zaten olmadı mı?" demişti babam. Verdiği gün nişanlamıştı bizi kafasında demek, "O deli oğlan madem her şeye hazır ve bu kadar sabırsız, bir an evvel düğün olsun."
En çok ne zaman görüşmedik ya da ne zaman senden bu kadar çok nefret ettim gibi soruların cevabı işte o düğün arifesinde geçirdiğimiz zaman dilimi. Güya insanların en mutlu oldukları zamanmış... Kayınvalidemin dilinin çatal olduğunu gördüğüm zaman dilimi mi deseydik biz ona yoksa kayınpederin cebindeki akreplerin çokluğundan korktuğu zaman dilimi mi ya da erkeğin sıfatının... Neyse, ağzımı bozmayayım şimdi. Babamla en çok gözgöze geldiğimiz zamanlardı galiba.