Beynim Patlayacak Gibi

7 0 0
                                    

Bugün ana konudan az sapalım. Ruhum yorgun, biraz dinlenmek istiyorum bu satırlarla.

Anneme hep şey derlerdi, "Kadına bak be, hayatı yüklenmiş sırtına yüküm hafif der durur. Ne güçlü kadın be!".
Güçlü. Hem de o kadar güçlü ki. Bütün maddi sıkıntıları kendisi halledebilecekmiş gibi bana hiç bir şey çaktırmamakta güçlü. Babamla olan büyük aşklarının yıkılmasını izlerken ağlamadan, yıkılmadan dimdik ayakta kalabilecek kadar güçlü. Kızının yaşamdan kopmuş olduğunu görüp ona destek olmaya çalışabilecek kadar güçlü. Ben annemi gerçekten seviyorum. Bi'çoğumuz annemize seni seviyorum derken yalnızca söz demeti olarak ağzımızdan dökeriz kelimeleri. Ama ben anneme "seni seviyorum" derken içim titriyor. Sanki kalbim o an daha hızlı atıyor. Nefes almam kolaylaşıyor. O ruhumun üzerindeki manevi baskı biraz olsun azalıyor. Ferahlamış gibi hissediyorum.
Eskiden sorsalar annen mi baban mı diye. Hiç düşünmeden babam derdim. Çünkü çocukluğumdan beri babamı nadir görürüm. Sürekli çalışır. Ben hatırlıyorum, arkadaşlarım haftasonu ailecek lunaparka gittik diye anlatırlardı. Ben annemle atölyeye babamı görmeye giderdim. Babam imalat yapmaktan yorulmuş, çizim yapmaktan gözleri şişmiş. Belli 2 gündür uyumuyor. Annem babama bakar içi acıyarak babam anneme bakar özlemle. Ben küçüğüm, ortada, birbirlerini bu kadar çok sevdikleri için mutluluktan ne yapacağımı bilemem. Babam reklamcı benim. Ama günümüz tabelacıları gibi değildi. Bilgisayarda zor bir program var. O programı kullanmayı iyi biliyor işte. Orada adama tasarım yapıyor. Logo tasarımı. Adam beğenirse bunun kocamanını düşünün, 5 metreye 9 metre alüminyum bir tabela ama ışıklı mışıklı ki bir de bu orta boy falan. Led lambalar falan var içinde, ekstra kocaman harfler var. Makineler yapıyor onu normalde ama paramız yok alamıyoruz. Babam, pleksi diye bir madde var, sıcak hava üfleyen bir makinanın üzerinde ısıtıp şekillendiriyor onu, harf şeklinde büküyor. Kutu harf deniyor ismine. Ama basit font değil. El yazısı falan istemiş adam. Abi bu güzel durdu demiş. Babam da adama söz verdim diye 2 hafta uğraşır onu yapabilmek için. Atölyede yatar kalkar. Niye? Bana et parası, süt parası. Her şeyi yesin kızım. Aman büyürken bir şeyi eksik kalmasın sağlıklı beslensin. Benim babam eksik kaldı. Babamla annemi el ele tutuşurlarken görüp seviniyorum diyenlere gülüyorum. Ben hatırlamıyorum çünkü annemle babamı yanyana gördüğümü. Babam çalışmakla, annem evi idame ettirmekle meşguldü sürekli.
Ha şey var bir de. Baban o kadar çalışıyordu. Ee zengin misiniz? Pffffkdndjnsjznsidnejdn hayır. Tam tersine şuan yoksulluk sınırının altında yaşayan insan bile bizden zengin oluyor. Ev kira, zaten zam üstüne zam biliyorsunuz, faturalar, sitede oturuyoruz ısınmaya para vermeyelim diye, site aidatı var. Kardeşim var ortaokulda onun okul ihtiyaçları. E biz hiç mi giyecek bir şey almıyoruz? E mecbur ayakkabı alıyoruz ki şöyle bir şey var artık ayaklarım büyümeyi bıraktı şükür
(küçük bir not o kadar acizim ki iebdjdjjendiejdi ayaklarım büyük duracak diye değil sürekli 60-70 lira ayakkabıya sonra bota para veriyoruz diye üzülüyordumkdnxknendeisjoend) de ayakkabı alma gereği duymuyoruz. Annem babam kış geldi ayaklarında botları yok alsalar da 2. el satan kenar mahalledeki yerlerden bulmaya çalışıyorlar bize çaktırmadan ama ben artık çocuk değilim işte. Annemin üzerine giydiği kazaklar yaklaşık 20 yıllık eskimesin diye gözü gibi bakıyor. Ama benim üzerimde bu sene aldığım kazak var. Ha gidip kotondan almadım pazardan aldım 20 liraya ama insana koyuyor yine de. Ayağındaki bot su alıyor diye insan ağlar mı ya? Ben ağlıyorum mecburen yenisi alınacak ve annemlere bir kez daha sıkıntı vereceğim. Bu sefer söylemedim. Benim botum sağlam dedim.
Ya şimdi sorar insan bu kadar düşünüyorsun da ailen mi tepki gösteriyor bu olaylara da kafana takılıyor? Dertleştiğim arkadaşım dedi bunu da. Hayır. Tam tersine sanki hayat güllük gülistanlıkmış gibi gülebiliyorlar hala. Bende öğrendim öyle yapmayı mesela. Kafamda 40 tilki, hiç birinin kuyruğu birbirine değmez ama ben gülümseyebiliyorum, kahkaha atabiliyorum. Yeni birileriyle tanışıp onlarlayken neşeli takılabiliyorum.
Bunları yazmamın nedeni dikkat çekmek vs değil. Yalnızca yoruldum. Beni tanıyanlara anlatamayacağım anlatsam bile beni anlamayacakları durumlar yaşıyorum. Ne yapmam gerek bilmiyorum. Nefes almakta güçlük çekiyorum. Mesela sigara kullanıyorum ben baya eskiden beri. 11 yaşındaydım galiba. Takıldığım tipler kendilerini bir şey sanıp sigara içiyorlardı ve bende onlardan görüp özenmiştim. Ne aptalım. Şimdi sigarayı bırakmak zorunda kaldım. Çünkü alabilecek param yok. Alan arkadaşımdan otlanacak yüzüm yok. Para saadet getirmez lafını da çürüteyim burada. Para yok, oturduğumuz evin kirasını veremiyoruz, ev sahibiyle kavga ediyoruz. Para yok, faturalarımızı öderken zorlanıyoruz, kesmeye gelen adamla tartışıyoruz. Para yok, annemle babam ay sonunu nasıl çıkartacağızı düşünürken sinirler geriliyor, kavga ediyorlar. Babam da hastanedeydi bir hafta önce. Ondan önce 1 ay boyunca nefes almakta güçlük, halsizlik. Kansızlık belirtileri yani. Ama tabi para yok git desek de babama doktor muayene için para alıyor. Babam da ağız eğip benim param yok diyemeyecek kadar gururlu. Uğraştık, didindik bir şekilde yeşil kart çıkarttırdık yıllar sonra. Ben hatırlıyorum 3 çocuğu olan komşumuz vardı. Biz o dönem de sıkıntı çekiyorduk, ev kiraydı vs. Yeşil karta başvurduk. Hiç bir yerden ek gelirimiz olmadığı halde bize çıkmamıştı ama o komşumuzun it sürüsü gibi akrabaları vardı, ekstra kocası çalışıyordu, o evlere temizliğe gidiyordu, ev kendilerinindi kira ödemiyorlardı, altlarında arabaları vardı. Ona rağmen biz alamazken ona yeşil kart onaylanmıştı. Hayatta acayip şeyler oluyor. Neyse. Babama döneyim, 3,5 ünite kan ile hastaneye gitmiş. Doktor yatış verince "benim evde çocuklarım var çalışmam lazım yatamam" demiş. Adam da diyor ki "Şimdi çıkarsan geri dönemezsin". Durum o kadar ciddi yani. Ben de o gün ilk defa iş buldum. Ama nasıl sevinçliyim. Günlüğü 70 lira! Benim için ne büyük para. Halbuki asgari ücrete denk. Ama annem çalışamıyor. Yaş yüzünden almıyorlar. Eve ek gelir sağlama imkanım var. E ekstra işte sigorta yemek var. Evimin çok yakınında vs. Sevinçten uçuyorum resmen. Çalışmaya başladım, sabahın köründe gittim, dükkanı süpürdük, sildik falan. Rafları düzenlemeyi öğrendim. Gelen müşteriyle ilgilenmeyi öğrendim. Yarın da kasayı öğretiriz dediler. Işte çıkmama 3 saat kalmış. Annem aradı ki babanı hastaneye yatırmışlar kardeşini senin yanına getireceğim. Tamam dedim ama annem dükkanın yerini bilmiyor. Bir yandan gergin. Anlatıyorum dinleyemeyecek kadar sinirli. Bir yandan dışarıda şakır şakır yağmur yağıyor. O sırada patron gitmişti. Bir çalışan abla vardı ona sordum annem kardeşimi getirse diye. Olur hatta ben senin yerine beklerim sen git al gel dedi. Ben gerek yok vs dedim ama bu patronu aradı. Babası hastalanmış çıkmak istiyor dedi. Bak dikkat çekerim benim ağzımdan öyle bir cümle çıkmadı. O kendi götünden uydurduğu bir şeyle bana 50 lira verdiler, kapının önüne koydular. Ben o sinirle yağmurun altında eve doğru yürüyorum o sırada annemi arıyorum anne bırak sen git hastaneye beni attılar diyeceğim diyemiyorum. Duymuyor telefonu. O an ağlamaya ihtiyacım var ama o kadar sinirliyim ki önce o dükkanı dağıtsam, tarasam sinirim geçmez. Ben işe girerken de dedim bu işe ihtiyacım var diye. Tabi canım tahmin edebiliriz vs dediler. Adamın iki kocaman dükkanı var. Yokluk çekmemiş. Nereden bilecek benim durumumu. Anlayamaz ki.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 20, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kırıntılar Ve BelkilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin