Ferdi ve Tayfur

34 2 2
                                    

Annem yine bir yerden gördüğü değişik bir tarifi deniyordu. Bu yüzden kurbanları olarak yine arkadaşlarımı seçip onları çağırmıştı.

Yanımda Sansar vardı. Hemen mutfak kapısının önünde durmuş, hem mutfağın karma karışık haline bakıyor, hem annemin bu mutfakta nasıl yemek yapabildiğini düşünüyordum.

"Ne yapıyor?" Bana doğru eğilip fısıldadı. "Açık ağız mı, koca ağız mı öyle bir şey."

Havayı kokladım. "Peki bu koku ne?" Bi garip kokuyordu. "İlk bir kaçını yaparken az kızartmış, içindeki kıyma pişmemiş. İkinci tabağı yaparken unuttu, oda yandı. 3. Tabak az kalsın yanıyordu. Yarısı falan yanık yani. 4.den sonra kaptı yapılışını. Tabak dediğimde biliyorsun bir tabur doyar." Anlaşılan hastanece bir hafta bu yemekten yiyecektik. Yine.

Sansarı salona yollayıp kolları sıvadım ve annemin yanına geçtim. Bizimkilere selam vermemiştim bile. Annemin bu yeterince stresli anına yardımcı olmazsam, sofrayı bana toplatabilirdi.

"Ooo anneciğim, döktürmüşsün yine. Ne bunun adı?" Yuvarlak bir hamurun ortasına kıyma koymuş, kenarlarından üstüne doğru kapatıyordu. Hamurun ortasında kıymanın gözüktüğü yuvarlak bir alan kalıyordu. Ardından bu yaptığı şeyi kızgın yağda kızartıyordu. (Ağzı açıklar medya da)

"Ağzı açık."

"Ne?"

"Yemeğin adı."

"Haa." Sansar abartıyor sanmıştım ancak gerçekten ismi söylediği şeylere benziyordu.

Anneme yardım edip hamurun hepsini, kıymanın hepsini bitirdik. Tüm mahalleye yetecek kadar olmuştu yine. Bu sırada annem içeriye seslendi.

"Ferdi Tayfur!"

Ikizleri içeriye koştu. "Buyur Ayşe teyze." Dedi tayfur.

"Ferdi sen şu iki tabağı al bakalım." Ellerine tabakları tutuşturdu. "Abla ben Tayfurum."

Annem elini salladı. "Amaan ben nereden bileyim? Hem size sıralı durun dememiş miydim ben? Ferdi solda, Tayfur sağda. Ferdi,Tayfur. Nereden ayırt edeyim ben sizi?"

İkizlerin babası şu diyaloğu duysa değil isimlerini Ferdi Tayfur koymak, Ferdi Tayfur dinlemekten vazgeçerdi. İçeri giden Tayfurdan sonra Ferdi de elinde tabaklarla gitti. Bir kaç kez bu tekrarlanırken bende mutfağı toplamıştım. Bulaşıkları boş makineye dizmiş, unları silmiştim. Biraz daha mutfağı düzenledikten sonra salona geçtim. Herkes masanın başına oturmuş, ağzı açıkları yemek için bekliyordu.

"Afiyet olsun."

"Oo benim güzel kızım. Hoşgeldin, otur bakalım." dedi babam. Ona öpücük attım.

Herkes bir ağızdan bir şeyler derken hepsine kafa sallayıp masaya oturdum.

Babam masanın başındaydı. Sağ tarafında sırasıyla ben, Sansar ve Sude vardı. Sol tarafında sırasıyla Ferdi, Tayfur ve Tibet vardı. Annem ise babamın tam karşısında, masanın öbür ucundaydı. Sude üniversiteden arkadaşımdı. Ferdi Tayfur ve Tibet mahalleden sansarla ortak arkadaşlarımızdı. Ferdi ve Tayfur atama bekleyen zavallı öğretmenlerdi. Tibet Avukatlık yapıyordu. Sude ise KPSS ye hazırlanıyordu.

Konuşa konuşa, gülüşerek yemeklerimizi yedik. Sansar her zamanki gibi babamdan 'düzgün ye yemeğini, ağzındakini bitirip konuş've türevi sözlerle azarı yedi. Ortam güzel olunca konuşurken heyecanlanıyodu ve ne yaptığını tam bilmiyodu. Salak işte. Bizde babam ona kızdıkça kikirdiyorduk.

Yemeğin ardından masayı Sansar, Sude ve Tibet topladı. Çünkü iş yapmayan birtek onlar kalmıştı. Babam uyumaya giderken, erkekler toplanan masanın ardından pes oynamaya koyulmuştu.

Mutfağı toparlayan biz hanımlar, ardından balkonda kahve keyfine kurulmuştuk. Çok geçmeden annem uykusu geldiğini söyleyip, iyi geceler diledikten sonra odasına çekilmişti.

"Sude, bugün ne oldu sence?"
Kahvesinden höpürdeterek bir yudum aldı.
"Kız çatlatma da anlat!" Ufak kıkırdadık.

"Atalayın Kardelene çektirdiğini biliyorsun. Bugün yine uyardım onu, beni bırakırken. Sonra bir atarla indim arabadan arkamdan seslendi, yanıma geldi. Bir yakınız, bir yakıın."

Heyecanla "Eee?" Dedi.

Anlatmaya devam ettim. " İşte yanlış yaptığımı biliyorum, bundan sonra dikkat ederim. Bana küsmüş gibi davranma' falan dedi."

"Sonraaaa! French kiss deme!"

Güldüm. "Yok kız ne french kiss'i Atilla malı geldi ben bir şey diyemeden."

"Atilla kim?" Dedi meraklı meraklı.
" Kızım Sansar işte."
"Onun adı Atilla mıydı?"
"Sende mi bilmiyordun? Bugün Sansar bile unuttu adını. Salak işte."

Kısaca kafa salladı. Birkaç konudan daha muhabbet ettik. Sude'nin dershanesindeki olaylardan, hocalar arası dedikodulardan falan bahsetti.

"Peki neden Sansar diyorsunuz ki?"
Dönüp dolaşıp yine Sansara gelmişti konu.

"Bu lisedeyken biraz geç boy attı. Minicik bişeydi. Ben bile ondan uzundum. Okul duvarında bir yerde küçük bir delik varmış, ordan bir tek Sansar geçebiliyormuş. Sansarlarda minicik yerlerden geçebildiği için ve küçücük olduğu için Atillaya sansar demeye başlamışlar. Sonra bu çok salaktır. Accayip bir dikkat dağınıklığı, pasaklılığı vardır. Sürekli üstüne döker yemeği falan. Ama bu gerizekalılığına rağmen gitti tıp kazandı. Zeki salak anlayacağın. Sansarlarında tavukların kafalarını koparacak kadar beyin var, ancak öldürdükleri tavuğu yiyecek kadar beyin yok. Bu özelliğiyle de lakabı pekişmiş oldu."

Kafa salladı. "Mantıklıymış." Gülüp bende kafa salladım.

Yarım saat kadar sonra kalktılar. Hôl de hepsini uğurlarken Tibetin yemekte boynunda olan kravatının kafasında olduğunu gördüm.

"Alem mi yaptınız içeride lan? O kafandaki ne?"
Hem gülüp hem kravatını düzelttim. Kravatı düzgünce yakasına taktım ve yukarı doğru ittirdim. O sırada annem odasından çıkıp tuvaletin kapısına doğru ilerledi. Benim Tibetin kravatını düzelttiğimi görünce bana 'sen yok musun sen!' bakışı atıp, güldü. Ardından tuvalete girdi.

Ferdi "Az önce ne oldu lan?" Dedi gülerek.

O sırada Sansar "Hadi abicim hadi saat 3 oldu. İnsanlar işe gidecek yarın." Diyerek beni Tibetin yakasından ayırdı ve sude hariç herkesi kapının dışına itti.

Sudeyle sallana sallana sarılıp veda ettik birbirimize. Diğerleri kapıda beklerken oda ayakkabılarını giydi. Çocuklarla da tokalaşıp hepsine veda ettim.

Kapıyı kapattığımızda esneyip kollarımı yukarı kaldırdım. "Yorulmuşum yaa. Banyo yapıp yatayım en iyisi."

Sansar kolunu omzuma attı. "Sabah yıkansana. Şimdi uğraşma git uyu." Kolunu omzumdan itmeye çalıştım. "Olmaz. Hastaneden geldim, yıkanmam lazım. Ya sansar çeksene kolunu."

Tuvaletten çıkan annem iki dakkada azarı çekti yine "Gece gece kavga etmeyin terliği yersiniz poponuza." Ardından soğukkanlılıkla odasına yürüdü. Resmen bizi azarlamak kadında ağız alışkanlığı yapmıştı. Sinirlenmiyordu bile.

"Git çişini yap. Ben girdikten sonra gelirsen altına yapsanda açmam kapıyı ona göre." Usulca yürüyüp banyoya girdi. Bende odama.

♤♤♤

Umarım beğeniyorsunuzdur ♡ Yorumlarınız benim için çok önemli, lütfen yorum yapın düşüncelerinizi merak ediyorum 😘

Sevgilerimle ♡

İlk Çarpıntı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin