Merhabalaaar. Daha yeniyim yazmak açısından. Eğer benzeyen bir hikaye varsa emin olun çalıntı yapmadım. Varsa özür dilerim.. İyi okumalaaar. :)
____________________
''Lanet olsun! Çantamın içi mosmor oje olmuş. Nasıl çantama oje dökülebilir?'' Bu kesinlikle Emre'nin işiydi. Bu bebe çok olmaya başlamıştı. Sakin ol, sakin ol Yenis. Bugün bari güzel olsun. Ojemin döküldüğü çantayı kenara bırakıp diğer krem rengi kumaş çantamı aldım. Amcam çoktan hazırlanmış bana seslenip duruyordu. Hemen eklem yüzüğümüde takıp odamdan çıktım. Merdivenleri ışık hızıyla inip amcamın yanına ulaştım.
''Sonunda hazırlanabildin hanımefendi.'' dedi amcam.
''Hazırlandım işte çıkacaksak çıkalım.'' dedim biraz yüksek tonda ama sakin bir şekilde.
Arabaya bindik ve alış verişe çıktık. Eğer benim okul alış verişim olmasaydı dışarı çıkmazdım zaten. Ve bugün bir kere daha:
''Lanet olsun!'' diye bağırdım. Dönüş yolunda amcam bir anda fren yapınca. Çünkü o frenin verdiği bir anlık hareketle elimdeki vişne suyunu üstümdeki gri t-shirte dökmüştüm. Çok güzel. Artık o gün kesinlikle güzel olamazdı.
''Torpidoda ıslak mendil olacaktı, alıp sil istersen.''
''Yok amca, eve gelmek üzereyiz zaten üstümü değiştiririm.'' dedim sert olmamasına dikkat ederek.
Eve geldiğimizde yan eve birilerinin taşındığını gördüm. Ayrıca yengemde oradaydı. Amcam torbaları arabadan eve taşırken bende elimdeki bitmiş meyve suyunun pipetini ısırarak kimin taşındığını merak ettiğimden dolayı yengemin yanına doğru yan evin bahçesine yürüdüm. Bir kadınla konuşuyordu. Yeni taşınan kadın olmalıydı. Aslında o eve taşınmaları tuhafıma kaçmıştı çünkü 4-5 yıldır orası boştu. Ondan içini hiç görmemiştim.
Kadına ve yengeme selam verip evin kapısından içeri bakmak üzere verandaya çıktım. Kapıdan kafamı uzatacaktım ki:
''Bence vişne suyunu sadece sen içseydin daha iyi olabilirdi.'' dedi kapıdan verandaya doğru çıkan çocuk. En fazla benden 2 yaş büyük, 15-20 cm uzun olan, güneşin yüzüne çarpmasından dolayı gözleri sarı gibi gözüken tatlı mı tatlı çocuk. Kalbim birden fırlayacak sandım ve yanaklarımın kızarmamasını diledim. Cevap verememiş hatta ne olduğunu kavrayamamıştım.
''Bilmiyor muydun? Üstüne dökmüşsünde.''
''Evet biliyorum.'' Allah'ım ne olur kekelememiş olayım. Hala bana bakıyordu. Bir şeyler söyleme ihtiyacı duymuştum. ''Buranın lanetli olduğunu zannediyordum.'' deyiverdim.
''Lanetli mi?'' gür ama yumuşak ses tonuyla kahkaha attı. ''Bu iyiydi. Seninle konuşmak isterdim ama kutuları yerleştirmeliyim eğer müsade edersen.'' dedi.
''Tabii bak sen işine.'' dedim. Tam arkamı dönüp gidiyorken, ''Haa bu arada adım Buğra, senin?'' dedi. Bende dönüp, ''Yenis.'' dedim ve sonra eve döndüm.
Benim ardımdan yengemde eve döndü. Emre'de keman kursundan gelince yemeğe oturduk. Yemek sırasında her zamanki gibi kursta neler öğrendiğini anlattı ve ben de dinlemedim. Buğra'da zaten aklımdan çıkmıyordu. Sarı ve düz saçları..
Sofrayı kaldırmaya yardım ettikten sonra odama çekildim.
____________________
Bugünlük bu kadar. Devamı gelecek. Okuduğunuz için teşekkürleeer. :) -Ebru
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daima Genç
Teen Fiction»'Aşk, benim sana olduğumdur. Âşık benim, sen değil.' diye bağırdı Yenis. Buğra sustu. Biliyordu, Yenis haklıydı..« ✤Aşkı için çırpınan Yenis ✣Ne düşündüğü belli olmayan Buğra 'Aslında aralarında bağlantı vardır. Ancak ne zaman fark edecekler ve bu...