10. Kulübe

163 6 0
                                    

     Aklımdan Görkem'e mesaj atmak geçti. Çünkü dün geceden tek telefon numarası bende olan oydu. Baş ucumdaki çantamdan telefonu çıkardım. Çoktan Görkem'den üç mesaj gelmişti.

     ''Bugün o piç sakın okula gelmesin!''

     ''Vazgeçtim gelsin. Görsün dünyanın kaç bucak olduğunu.''

     ''Sanada sıra gelecek bekle.''

     Bu çocuk neden bahsediyordu? Hemen aradım. Mesajla olacak iş değildi. Telefon açıldığında hemen:

     ''Kafan hala güzel mi?'' dedim.

     ''Ne diyorsun sen kızım?''

     ''Yani o mesajların başka açıklaması yok veya yanlış kişiye göndermiş olabilir misin?''

     ''Bilmemezlikten, anlamamazlıktan gelip, bana onu savunma.''

     ''Ben kimi savunuyorum ya?'' cidden, kimi?

     ''Hatırlamıyorsun yani.''

     ''Ha tır la mı yo rum.'' hecelemiştim.

     ''Ha tır la o za man.'' beni taklit etmişti.

     ''Dalga geçme. Cevap ver. Hatırlamadığım kısımlarda neler oldu?'' cevap ver artık çocuk.

     ''Neler oldu?''

     ''Neler oldu!?'' aaaaah. Sinir.

     ''Kendin hatırla. Bakalım neler hatırlayacaksın.''

     ''Sinir etme beni Görkem.''

     ''İsmimi söylerken çok ateşlisin Yenis.''

     ''Cevap vermeyeceksen kapatıyorum.''

     ''Tamam, olur. İşim var zaten. Öptüm.'' dedi ve cevap vermeyeceğini anlayıp telefonu direk kapattım. Ancak bir şeyi unutmuştum. Dün gecede şimdide. Benim 18 olmadığımı nasıl bildiğini sormayı. Unutmadan mesaj attım.

     ''Bu arada sormayı unuttum, benim daha 18 olmadığımı nereden biliyorsun?'' anında cevap attı.

     ''Benim Görkem Ata olduğumu unutma derim.'' vay be. Ne bu çocuk, mafya mı? Hiçbir sosyal paylaşım sitesinde hesabım yok. Öğrenebileceği yerler kısıtlı. Peki.

     Banyo yaptıktan sonra kahvaltı veya öğle yemeğide denilebilir herneyse işte bir şeyler yemek için aşağıya indim. Yengemi görünce aklıma amcam ve oradan babam geldi. Acaba babama ne yalan söyledik dün gece?

     ''Canan yenge, dün gece neler oldu hatırlıyor musun? Yani ben eve gelince.'' bu sırada buzdolabından süt çıkardım.

     ''Yok hayatım ben uyuyordum. Ama amcan saat 3'te geldiğini söyledi. Nasıl geçti?'' saat 3'te mi geldim? Ben 12 veya yarımdan sonrasını hatırlamıyordum. Çok uzun bir zaman dilimi.

     ''Eğlenceli.'' demekle yetindim. Zaten o da üstelemedi.

     Kahvaltımı yaptıktan sonra belki Buğra'yı görürüm diye bahçeye çıktım. Ama okulda olabilirdi. Gerçi bu saatte dönmüşte olabilir. Belli olmaz. Herneyse her zamanki koltuğuma oturup müzik dinlemeye başladım. Müzik listemden müzik seçerken Ellie'nin I Need Your Love şarkısını görünce bir anda geceki partiden bir kesit hatırladım. Tanımadığım insanlarla delicesine dans ettiğimi ve sonra Aylin'i hatırladım. Bir ara yanıma o gelmişti. Hatırladıklarım sadece bunlardan ibaretti. Çok sinir bocuzu. Ama bu da iyi bir şey. Demekki öyle ya da böyle hatırlayacaktım. En iyisi kalktığımda ilk neler hissettiğimi hatırlayıp o yol üzerinden ilerlemekti. Öncelikle nasıl ayakkabılarımı ve saatimi çıkarmıştım? Peki ya nasıl kusmuştum? Hoop o an bir arabanın içine kustuğum aklıma gelmişti. Böyle bacaklarımı açıp tam orta yere. Hatırlamamın yine ilerisi yok. Peki ben kimin arabasındaydım? Arabanın iç dekorasyonundan hatırladığım kadar kimin olduğunu hatırlamaya çalıştım. Burak beni almaya gelmiş olabilir miydi? Görkem beni eve mi bırakmıştı? Arzu? Aylin? Veya başka birisi.

Daima GençHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin