0.3 İlk Saatler... 🕐

51 34 14
                                    

“Ben oyunda görmüştüm! Kilitli kapıların anahtarlarını değişik yerlere saklıyorlar,” dedi Mustafa. O esna da, Sinem yüzünü sıkıntı ile ovalayarak açılmayan kapının etrafına bakınıyordu. Bu söz üstüne bir an sinirlenerek Mustafa’ya bakma ihtiyacı dahi hissetmeden konuştu.

“Ama oyun oynamıyoruz! Bak, bak… Şu da doğru, seni asla elinde kitap kalemle hayal edemem ki! Elinde maus, boynunda kulaklık olur zaten!”

“Tamam ya, bir şey demedim,” diye homurdanarak başka odaları aramaya gitti.

“Dur, yardım edeyim,” tıkalı burnu sebebiyle boğuk çıkan sesi duyuldu Ezgi’nin.

“Yok ya,” dedi tatlı bir tebessümü yüzüne yerleştiren Sinem. “Hırpaladın kendini, yorgunsun. Dinlen sen, ben bulurum anahtarı.”

“Ya şey…” dedi. Durakladı. Titrek bir nefes alıp “Sanki, izleniyorum. Boş durmak istemiyorum, belki bir iş yaparsam unutturur.” dedi.

“Rahat ol. Kurtulacağız. Sıkma kendini. Yanlız değiliz, sadece yanlış bir hareket yapmaktan kaçın,” diyerek telkin etmeye çalıştı Sinem; bir yandan etrafa bakınırken.

“Ne gibi yanlış bir hareket?”

“Bilmiyorum. Anla işte, onları kızdıracak türden şeyler…” o esnada beklenmedik bir şekilde düştü. Düşerken beraberinde içi toprak dolu antika bir saksıyı devirdi.

“Aa! Oldu mu birşey?” derken bir yanda Sinem’in kalkmasına yardım etti Ezgi.

“İttiler, yok bir şey… Yaa, hayır! Toprak oldu her yer,” dedi Sinem. Eğilip toplarken eline toprağın arasından sert bir cisim geldi. Ucunda mavi bir taş bulunan gümüş renkli anahtar ile hazine bulmuşcasına sevindiler. Sinem anahtarı soktu, ancak dönmedi.

“Ezgi! Dönmüyor bu lanet olası anahtar. Yanlış bir şey mi yaptım?”

“Biraz zorla.”

“Hayır, kırılır. Her şey çok eski, kırarsak hapın en büyüğünü yutarız.”

“Sen dediğimi yap hele. Bir bildiğim var.”

Homurdanarak zorladı. Zorlandığından “Ih,” benzeri bir ses çıkardı. Ancak başaramadı.

“Tamam sen çekil, ben deneyeceğim.”

Zorladı, “Çıt,” sesi çıktıktan sonra bir çok motifle bezenmiş nostaljik dev kapı çığlık atarcasına açıldı. Boylu boyunca uzanan merdivenler kısa bir süre sonra karanlığın içine karışıyor, tabiri caizse yok oluyordu.

“Ne yapacağız?” diye döndü Ezgi Sinem’e.

“Oraya gireceğiz…”

-------

Herkese merhabalarr :)

Sizce Mustafa’ya ne oldu? Neden hâlâ sesi soluğu çıkmadı?

O merdivenler nereye inecek?

Bölüm biraz kısa oldu, kusuruma bakmayın. Gerçekten en güzel yere gelmistim ama şimdi okuyucu meraklandirmayi seviyorum. (Herkes huyun kurusun diyor eminim lflslsksk)

NeysemSeviliyorsunuz

Kaçış « Düzenleniyor »Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin