Annemin beni öperek uyandırdığı bir sabaha uyanmıştım. Gözlerimin altı morarmış, gözlerim şiş, ve kırmızı... Bunlar gecenin kötü geçtiğini kanıtlayan izlerdi. Yüzümde bir gülümseme vardı. Bu da kötü geçen geceyi saklamak için dudaklarıma yerleştirdiğim çivilerdi. Güldükçe batıyordu, güldükçe kan, güldükçe acı. Ama gülmem, anneme gülümsemem gerekirdi... Gülümsedim, acıdı.
Annemle kahvaltı yaparken telefonum çaldı, arayan Kemal abiydi.
-Kızım gördün mü Asaf'ı, nasıldı haylaz?
İçtiğim çay boğazıma kaçınca bir öksürük krizinin ardından "iyiydi" diyebildim. Salim abiyle nasılsın tarzı birkaç cümle konuştuktan sonra telefonu kapattım. Haberi yoktu. Kızından haberi yoktu. Telefonu elimden bırakıp hala elimde olan sıcak çaya takıldı gözüm. Bardaktan çıkan buharı izliyordum. Annem panikle elimden çayı aldı. Ve hiddetle ağzını araladı:
-Kızım çay sıcak hissetmiyor musun!
Hissetmiyordum. Artık çoğu şeyi hissedemiyordum. Günbatımının huzurunu, denizin dalgasının kuş sesleriyle karışıp çıkardığı ritmin içime sevinç inşa edişini... Mutluluğu. Mutluluğu hissedemiyordum. Sanki mutluluk geçmişte kalmış, unutulmuş bir renk gibiydi. Siyah beyaz gibiydi mesela. Beyazım yok olmuş, siyah kalmıştım. Siyaha karışmıştım.
Hastahaneye Asaf'ın yanına gidecektim, en beğendiğim elbisemi giydim. Kolları tül ve kabarık bir elbiseydi. Dizlerime kadar uzanıyordu. Gökyüzü rengiydi, hem beyaz hem mavi. Saçlarımı açtım ve kırmızı rujumu sürüp evden çıktım. Topuklu ayakkabımı giymiştim. Çok aşırıya kaçmayan bir topuğu ve mozaik bir topuk süslemesi vardı bunların yanı sıra çok rahat bir ayakkabı olduğu için bunu seçmiştim hem giydiğim elbiseylede uyuşuyordu. Bir taksi durdurup hastahaneye gittim. Görüş saatine sadece 40 dakika vardı. Evdeyken zaman hızlı geçmişti bu süre zarfında Salim abiye hastahaneye geleceğimi kendisine durumu haber edeceğimi söyledim. Salim abi teşekkür ettikten sonra telefonu kapatmıştı. Hala haberi yoktu Işık'tan. Annemle bir kaç kelime konuşmuştuk, biraz biraz bahsetmiştim dün yaşadıklarımdan. Biraz biraz da ağlamıştım omzunda, bana eşlik etmişti. Görüş saatinden 5dakika önce kapıdaydım. Beni içeri almışlardı. Asaf uyuyordu, onu uyandırmak istemedim. Baş ucuna oturup izlemeye başlamıştım.
"Sen kimsin?"
Bu da kimdi? Başımı hafifçe çevirdim, göreceğim manzaranın bana benzemesi, beni biraz daha tedirgin etmişti. Bu Işık'tı.Sözler midir mühür olan yoksa gözler midir mühürlenmeye sebep? Sevgilim aç gözlerini, benim değil gözlerimindir bu özlem...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYE TUTSAK DENİZ KIZI
SonstigesBir gecenin en karanlık olduğu an hangisiydi? Ne zaman sigarasını yakar ne zaman geceye iyi geceler dilerdi? Düşman mıyım şimdi ben geceye yoksa aşık mı? Nefret ve aşk aynı kefede olmaz mıydı? Yüreğimde uyu gece saçlı adam bu dünyadan göçüp gidene k...