Bölüm Şarkısı: Hande Yener - MOR REMİX
Elimdeki su balonunu birkaç kez havaya atıp tuttum. Bahçedeki çardakta arkadaşlarıyla birlikte oturan Alpaslan, her şeyden habersiz bir şekilde gülüyordu.
Kötü kız kahkahamı atıp, bahçeyi kısaca kolaçan ettim. Nöbetçi öğretmen yoktu, bu iyi bir şeydi. Benim bulunduğum yer okulun kullanılmayan, hasarlı sıralarla dolu olan depoydu. Ne hikmetse bu depoyu da ikinci kata yapmışlardı.
Okçuluk federasyonunda olduğumdan, nişan yeteneğim iyiydi. Derin bir nefes aldım ve hedefime odaklandım.
Alpaslan'ın kafası.
İçi su dolu olan balonu, var gücümle fırlattım. Hemen aşağı çöküp, saklandım. O sırada Alpaslan'ın adeta kükreme sesi geldi.
Sinsice gülerek, ördek yürüyüşü yaparak kapıya ulaştım, doğrulup kapıyı açtım ve hiçbir şey olmamış gibi depodan çıkıp, spor salonuna doğru adımladım. Merdivenleri olabildiğince hızlı inerek, ulaşma hızımı arttırdım.
Spor salonuna geldiğimde, öfkeyle soyunma odasına giden Alpaslan'ı görünce, kendimi hemen kızlar soyunma odasına attım. Beni tanımıyordu ama refleks olarak saklanma gereği duymuştum.
Soyunma odasından çıkıp, sahaya çıktım. En yakın arkadaşım Hilmi, tek başına basket potasına atış yapıyordu.
"Pişt," diye seslendim.
Topu yakalayıp, bana baktı. "Ooo, sen buranın yolunu bilir miydin?"
"Bırak şimdi zevzekliği. Gel buraya," dedim, gülmemek için kendimi zor tutarken.
Birkaç büyük adımla yanıma ulaştı. "Söyle bakalım cadı, yüz ifaden 'ben yine bir piçlik yaptım ama' der gibi," dedi.
"Aynen öyle! Ama ilk önce saklanmamız gerek," deyip, bileğinden tutup tribünlerin arasında bulunan malzeme köşesine sığıştırdım ikimizi de.
"Şimdi buraya birileri gelecek ama sakın ses çıkarma, tamam mı?"
"Yine ne yaptın be kızım? Motorun soğusun azıcık," dedi.
"Ş-şh, adım sesleri geliyor!" deyip, elimi ağzına bastırdım.
İlk önce Alpaslan'ın sağdıcı olan Görkem, içeri giriş yaptı. Sağa sola bakındı ve geri çıktı. Sonra dört kişi birden içeri girdi. Birisi zaten Alpaslan'dı. Üstünde mor renkte sade bir sweatshirt vardı. Cebimden telefonumu çıkarıp fotoğrafını çektim.
"Bunu yapanın kim olduğunu bulacaksınız, hemen!" diye kükredi Alpaslan. "Bulamadık diye gelmeyin sakın!"
Hele hele triplere bak. Salak. Ne sanıyordu bu kendini, mafya falan mı? Hadi oradan! Mors etmiştim ve şu an kuduruyordu. Papucumun serseri çocuğu.
Görkem, "Abi nasıl bulacağız?" dedi.
"İn olun cin olun, bulun ulan onu! Mahvedeceğim onu, herkese rezil oldum!"
Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Hilmi de gülmemek için kendini zor tutuyordu ve beni tebrik eden bakışlar atıyordu.
Aralarında en insancıl olan, asla onlarla neden takıldığını anlamadığım Serdar söze girdi. "Birisi seninle fena eğleniyor," deyip, bizim saklandığımız tarafa baktı.
Ne yani bizi görmüş müydü? Yoksa çevresine öylesine mi bakıyordu?
Alpaslan düşünürcesine, kaşlarını çattı. "Galiba... Bunu yapanın kim olduğunu biliyorum..." dedi, aydınlanma yaşarmış gibi.
"Kim o zaman? Alalım façasını," dedi aralarında en delibaş olanı İsmail.
Alpaslan, durumu hazmetmek istercesine derin bir nefes aldı. "Gidelim." dedi. Hepsi sürü gibi sahadan çıkarken, Serdar, tam da bizim saklandığımız yerin önünde durdu. Kısa bir iç çekip, hafifçe sırıttı ve uzaklaştı.
Ya bizi fark ettiyse? Ama fark etseydi Alpaslan'a söylerdi.
Ya da... O da biraz eğlenmek istiyordu ve olaya burnunu sokmak istemiyordu.
Ya da tamamen tesadüftü.
-Bölüm Sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri Çocuk || Texting
Short StoryCanım sıkıldı, ben de okulun en seri çocuğuna mesaj attım. Sonra olanlar biraz garip tabii.