24

707 26 7
                                    

Kendimi fazlasıyla suçlu hissediyordum. Alpaslan'ın dediklerinden sonra diyecek bir şey bulamadığımdan, üç gündür mesajları görüldü olarak kalmıştı. Açıkçası yazmaya yüzümde yoktu.

Son zamanlarda ortalık aşırı sessizdi. Günde iki yüz tane fotoğraf paylaşan Alpaslan son üç gündür fotoğraf paylaşmıyordu. Benimde hiçbir şey yapasım gelmiyordu. Okulun Shipper Kalbi adlı hesap, durmadan birilerini yakıştırıp duruyordu. Onun gibi dertsiz tasasız, başka işi olmayan biri olmak isterdim. Kim olduğunu hala öğrenememiştim ama artık onunla uğraşacak mecalim bile yoktu.

Tanrım, bana ne oluyordu?

Düşünceli bir şekilde okulun bahçesine çıkarken, elimi ceketimin cebine soktum. Hissettiğim kağıt parçasıyla kaşlarımı çattım. Hızla cebimden çıkarıp, katlanmış kağıdı açtım.

Hiç kimse inanır mı şiirime ilerde.
Yazarsa baştan başa senin gerçek övgünü?
Tanrı bilir, şiirim varlığını gizler de
Şimdi bir mezar gibi örter eşsiz yüzünü.

Anlamayarak tekrar okudum. Tekrar ve tekrar. Shakespeare'nin bir sonesinden alınmış bir yazıydı. Ama bunun anlamı neydi ne kim koymuştu? Aklım darmaduman bir şekilde, Hilmi'nin yanına doğru yürüdüm. Erkek arkadaşlarıyla birlikte sohbet ediyordu. Benim geldiğimi görünce arkadaşlarına kısaca bir şey söyleyip, yanıma geldi.

"Ne bu hal kız?" dedi.

Bir şey demeden kağıdı uzattım. İlk önce anlamsız bakışları yüzümde dolaşsa da, kağıdı alıp okumaya başladı. Okumayı bitirdikten sonra bakışları beni buldu. "Bu da neyin nesi?" dedi, anlamazca.

"Ceketimin cebinden çıktı," dedim. "Birisi koymuş,"

"Hayda!" deyip, çevresine bakındı. Sonra kaşlarını çatıp bana baktı. "Galiba gizli hayranın var, kanka," dedi.

Gözlerimi devirdim. "Bende ciddi ciddi seni dinliyorum," dedim ve elinden kağıdı aldım.

"Kendi mi yazmış ki? Fiyakalı sözmüş, tam instagrama yazmalık ha,"

"Hilmi!" dedim, kızgın bir sesle.

"Tamam ya ne var?"

"Bunu yazan kişiyi bulmalıyız,"

"Bir günümüz olaysız geçse olmuyor sanki," dedi gözlerini devirerek.

"İstemiyorsan zorlamam, kendim bulabilirim,"

"Onu demek istemedim ya! Tamam, birlikte arayalım. Nereden başlayacağız?"

"Bilmiyorum,"

"Şimdilik bir şey yapmayalım. Belki birisi eşek şakası yapıyordur," dedi.

"Eğer öyleyse bu hiç komik değil," diye sızlandım.

"Çilekli süt alayım mı sana?" dedi.

Moralimi düzeltmek istiyordu, biliyordum. Ama benim moralim bir çilekli süte tav olacak mıydı? Tabii ki evet.

"Olur!" dedim neşeyle.

Çilekli süt bana her şeyi unutturabiliyordu. Acaba çilekli süt yapmak kimin aklına gelmişti ki? O kişiyi bulup alnından öpmek istiyordum.

-Bölüm Sonu-

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Serseri Çocuk || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin