Kuzenim Yelda'nın adıyla aldığım ikinci hattı, cep yakan bir fiyat ödeyerek kapattırmıştım. Artık Alpaslan ile uğraşmayacaktım, çünkü benden nefret ediyordu. Daha fazla uğraşıp sıkmaya gerek yoktu.
Telefonum çalmaya başlarken, dalgınlıktan olsa gerek, ürkmüştüm. Arayanın Yelda olduğunu görünce, derin bir nefes alarak telefonu açtım.
"Efendim?" diyerek açtım telefonu.
"Canın mı sıkkın senin?"
"Nereden çıkardın?"
"Yetişkin bir Beliz Aksu, asla telefonu 'efendim' diyerek açmaz. Bu canlılar, oldukça gamsız ve sıvı kıvamında bir kişiliğe sahiptirler,"
"Yelda, sonra konuşalım mı?"
"Oha! Kesin bir şey var, yarım saate sizdeyim."
***
"Yelda, ne olur, rahat bırak beni," dedim, yalvarırcasına ona bakarken.
"Kızım anlat ne olduğunu, rahat bırakayım," dedi.
"Tamam, anlatıyorum,"
"Sonunda,"
"Alpaslan'ı anlatmıştım sana, hatırlıyor musun?"
Kaşlarını merakla çattı. "Evet, hatta benim adımla hat almıştın," dedi.
"Heh. Sen aramadan önce ben o hattı kapattırdım," dedim.
"Niye? Alpaslan bir şey mi yaptı?"
Uzun hırkamın önünü biraz daha çekiştirip, kollarımı çaprazladım. "Benden nefret ediyormuş," dedim.
Yelda anlam vermek istercesine yüzüme baktı. "Neden nefret ediyor?"
"Gıcıkmışım, vaktini çalıyormuşum, öyle dedi,"
"Ay, götüm. Eminim senden başka eğlencesi yoktu, pişman olacak bak gör," dedi.
"Yok kuzen ya, istemiyorum gerçekten. Zaten anlık bir hevesle yazmıştım, hevesimi aldım," dedim.
Tek kaşını kaldırıp, yüzüme baktı. "Nedense bana, tekrar yazacakmışsın gibi geliyor," dedi.
"Orasını bilemem ama artık uğraşacak enerji yok,"
"Kızım sen Beliz Aksu'sun, sende mi uğraşacak enerji yok? Güldürme beni," dedi ve histerik bir kahkaha attı.
Oturuşunu düzeltip, dikkatle bana baktı. "Acaba sen Alpaslan'dan hoşlanıyor olabilir misin?"
Şaşkınlıkla gözlerimi irileştirdim, "Ne alaka kızım?"
"Ne bileyim, senden nefret ettiğini söylediğinde üzülmüşsün baya, salmışsın çocuğu. Senden birisi nefret ettiğinde bu seni tatmin ederdi, hoşuna giderdi, eğlenirdin kızım!"
"Bu sefer yanlış insana bulaştık, Alpaslan'la uğraşmak o kadar eğlenceli değilmiş," dedim.
Yelda şüpheyle gözlerini kısıp, "Bana bak, bilmediğim başka bir şey mi var yoksa?" dedi.
"Hayır be, saçmalama. Sadece..." dedim ve başımı eğdim.
Yelda kafasını burnumun dibine sokup, "Sadece ne?" diye sordu.
"Ben onu iyileştirmek isterken, onun benden nefret etmesi koyuyor," dedim, kafamı geri çekerken.
"O zaman taktik değiştir," dedi, sinsice sırıtırken.
Tuhaf bir şekilde yüzüne baktım. "Ne yapacağım ki?"
"Anladığım kadarıyla çocuğun sıkıntıları var ve sende yardımcı olmak istiyorsun," dedi, emin olmak istercesine.
"Evet," diye onayladım.
"O zaman onu gerçekten mutlu et," dedi.
"Nasıl yapacağım ki?"
"Tekrar bir numara al, eskisi gibi ol yine ama çözüm odaklı davran,"
"Kuzen, Alpaslan beni bulduğu gibi liğme liğme edecek, tekrar bulaşmayayım bence," dedim.
"Ok yaydan çıktı bir kere güzelim, geri dönüşü olur mu bunun?" deyip, göz kırptı.
"Haklısın," dedim aydınlanma yaşarmış gibi. "Bu sefer daha çok piçlik yapacağım!"
Yelda bana umutsuz vaka bakışları atarak pes etti. Ben ise bin bir plan arasında sıkışıp kalmıştım. Aklımdan bir sürü düşünce geçiyordu, hepsi birbirine girmişti.
Aralarından birini yakalayıp, gülümsedim. Alpaslan'ı fena süründürecektim.
-Bölüm Sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri Çocuk || Texting
القصة القصيرةCanım sıkıldı, ben de okulun en seri çocuğuna mesaj attım. Sonra olanlar biraz garip tabii.