üç

265 32 76
                                    

[yoktum bayağıdır.]

insanın burnuna gelen erkek ve testosteron kokusu asla gitmeyecek bir konakçı gibi yerleşiyordu burnuna. jimin buranın kokusunu beğenmiyordu. burnu kokulara hassastı ve burası kötü kokuyordu. pis değil, kötü. kendi yaşındaki erkeklerin ne kadar kötü olduğunu kokluyordu sanki. hepsi siklerinin üzerine düşmüş, akılları erotik virüslerle kaynayan kişilerdi.

pisuvardaki işini hallettiğinde fermuarını geri çekti. sifonu çekip lavaboların önüne geldi bu sefer. elini yıkamak için sabuna uzandığı sırada bu kötü kokulu yere giren bir takım tanıdık yüz kapıyı açtılar. jimin hiçbirini gerçekten tanımıyordu, yüzlerini biliyordu sadece. onları tanımak isteyecek kadar umursamıyordu da. ellerini yıkayıp peçeteyle kuruladıktan sonra hızla tuvaletten çıktı.

jimin çıkar çıkmaz erkekler arasında büyük bir bağrışma olmaya başlamıştı. taehyung aynadan bakıştıklarını iddia ederken diğerleri de ona vurup dalga geçiyordu onunla. jimin'in çekip çıktığı kapının arkasından bir süre bakakalan jeongguk hariç. son birkaç gündür park jimin gözüne daha çok çarpmaya başlamıştı. odasında yaşadıkları kapalı bir kaç sırdan sonra hep onu görüyor gibiydi. düşünceleri herkesin gülüşmeyi kesip işlerini yapmak için tuvalette dağılmalarıyla kesilmişti. sessizliğe başını çevirdiğinde yoongi'nin sigara içebilmek için tuvaletlerde biri olup olmadığını, jin'in işemek için pantolonunu açtığını ve hoseok'un da sigara paketi ile birlikte yoongi'ye yürüdüğünü gördü. kenarda dikilirken yanına tek gelen de taehyung oldu.

çocuk yüzündeki numara bir gülümsemeyle jeongguk'a yürümeye başladı. attığı her adımda ayakkabı topuğunun zeminde çıkardığı ses jeongguk'un kalbini eziyor gibiydi. gülümseyen çocuk ona yaklaştıkça sıkışıyordu hisleri. çocuğun kendi ördüğü duvarlar jeongguk'un kalbinin üzerine doğru yaklaşıyor ve bütün hisleriyle birlikte kalbini aralarında eziyorlardı. jeongguk toparlanıp kendine geldi. taehyung da bulundukları yerdeki sessizliğe ayak uydurmak ister gibi sesini alçaltıp konuştu jeongguk'la, sadece ikisinin duyabileceği şekilde.

"birkaç gündür dalgın gibisin, her şey yolunda mı?" taehyung elini kaldırıp jeongguk'un önündeki kahküllerin birkaç tutamını düzeltti. düzelttiği tutamlar bozuyordu çocuğun aklını.

"iş falan düşünüyordum. annem de birkaç gecedir nöbet geçiriyor, uyutmuyor."

taehyung hafifçe dudak kıvırdı. "zaten evde kalmıyorsun ki."

"öyle." düşünceleriydi zaten onu uyutmayan.

taehyung elini çocuğun çenesine götürdü ve hafifçe tuttu. baş parmağıyla jeongguk'un alt dudağını hafifçe okşadı, ardından dudağının kenarına doğru parmağını hafifçe kaydırdı. parmağına çocuğun duyguları bulaşmıştı.

öncekinden daha alçak bir sesle konuştu taehyung. "haftasonu boyunca tek kalacağım evde. bu gece de gelebilirsin o zaman?" taehyung baş parmağına aynı yolları tekrar çizdirtti. zaten kalın olan sesinin sessiz konuştuğunda oluştuğu derinlikte düşüyordu jeongguk.

"gelebilirim."

taehyung onaylar şekilde gözlerini kırpıp elini jeongguk'un çenesinden çekti ve çocuğun saçlarını hafifçe karıştırdı. ardından arkaya çekilip tuvaletlerin önünde sigara içen yoongi ve hoseok'un yanına doğru sigara istediğini bağırarak gitti.

jeongguk kafasını sallayıp kendini toparladı. hiçbir zaman dağılan bir çocuk olmamıştı, izin de vermeyecekti. dikilmeyi bırakıp tuvaletin kapısına doğru ilerledi. kapıyı açtığında çıkacakken durdu ve hala işemekte olan jin'e baktı.

bet [pjm+jjk]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin