BÖLÜM 4

45 11 0
                                    

"Alo?"

-Merhaba Tuana hanım Bora ben rahatsız etmiyorum ya?

"Bende aramanızı bekliyordum Bora bey buyrun?"

-Tuana hanım üzgünüm projenize onay veremiyorum.Başka bir çalışmada birlikte olmak dileğiyle. . .

"Sağolun Bora bey kolay gelsin. "

Lanet olsun saat 9'da bunu söylemek için mi uyandırdın beni şişko pislik? Onay veremiyormuş haddini bilmez züppe!

Bora beye ne kadar söylensem azdı farkındayım mimarlık tarihinin yüzkarasıyım ben bu işide almayı beceremedim.

Küçüklüğümden beri uyumanın her şeye iyi geldiğini düşünürdüm hep uyuyup uyandığımda herşeyi unutacakmışım gibi gelir bana ama öyle olmadığını bu sabah gamzeli adamı hatırlamakla anladım. Bunca aksilik üst üste gelmek zorunda mıydı hayatımda? Kaderim bu muydu benim?

Aklım karma karışıktı depresyon topuzumu yapıp camdan dışarı baktım mis gibi toprak kokusu ve yağmur çok şükür benimlesin tabiat ana, yapmam gereken şey koca bir kupa sıcak çikolata tabi birde tost. . .

Karnımı doyurup sıcak çikolatamı yudumlarken aklıma takılan tek şey notları kimin yazdığıydı? O olsa bişey söylerdi di mi? Peki kimdi bu? Çalışanlardan biri miydi? Bunalmıştım gerçekten çünkü ben; sabırsız biriydim meraktan duramazdım ki kendimi balkona attım toprak kokusunu içime çektim derin derin 3 saat boyunca öylece oturduğumu farketmeme sebep olan çalan telefonumdu. Annem mesaj atmıştı. "Canım alışverişe çıkalım diyorum hazırlan 10 dakkikaya sendeyim" tabi ya psikoterapistimdi annem neşemi yerine getiren beni ben yapmayı başarabilen tek insandı. Hemen hazırlanıp aşşağı indim annem çok bekletmeden geldi havadan sudan konuşurken alışveriş merkezine gelmiştik bile. . .

Girmediğimiz tek bir mağaza kalmamıştı ve yorgun düşmüştük ikimizde, şirin bi sesle "hadi ozaman yorgunluk kahveleri benden anne" dedim. Annemin o gülen gözleri yok mu en çok sevdiğim hali tıklım tıklım dolu bir cafe ye girdik güzel bir köşeye oturduk kahvelerimizi yudumlarken dedikoduların gülüşmelerin sonu gelmiyordu sohbet bu kadar koyuyken birer kahve bize yetmeyecekti belliki garsona seslenmek için döndüm ve o an gözlerimi tekrar kapatıp açtım evet o işte "gamzeli adam" bana mı bakıyordu bide utanmadan göz mü kırptı? Gidip bağırmalı mıydım kesinlikle şizofrendi. Yada benimle dalga geçiyordu iç sesimle boğuşurken garsona 2 kahve daha getirmesini söyleyip önüme döndüm içim içimi yiyordu annemin "canın lavaboya gidip geliyorum" diyişine karşılık sadece kafa salladım. Kahveler geldi kenarında yine bir not bu kez elime aldım gamzeli adama sinirle döndüm, bu yaptığının saçmalık olduğunu hayatımdan gitmesini söyleyecektim ama yoktu lanet olası gene gitmişti ne kadar gizemli bir adamdı böyle? Notu açtım; "fincanını kapatmalısın açtığında kesişen yollarımızı daha rahat görebilirsin" yazıyordu. Bu sapık beni resmen takip ediyordu içimde tuhaf bir ürperti oluşmuştu korkmuş muyum? Dışarı çıkmamalıydım, belkide polise gitmeliydim? Tamam Tuana abartma sakin ol biraz kendine gel diyen iç sesime bende hayret etmiştim ilk defa mantıklı şeyler söylüyordu. Nihayet annem geldi kahvelerimizi içtikten sonra kalktık anneme gittim bi süre orda kalmaya karar verdim belki korkudan belki içimdeki anlam veremediğim hislerden dolayı uyumak en iyisiydi değil mi? Uyuyunca geçerdi. . .

. . . (15 gün sonra)

Eve kapanalı tam 15 gün olmuştu sıkıcı bunaltıcı bol bol izlediğim saçma sapan televizyon programlarıyla dolu koca bir 15 gün! Nil ile görüşemiyorduk yoğun çalışıyordu yurt dışına gitmişti ve saat farkı yüzünden görüşme fırsatımız olmuyordu. Ev artık katlanılmaz hale gelmişti sıkılıyordum bunalıyordum evimi özlemiştim toparlandım annemle vedalaştım taxiye binip sahile attım kendimi asosyal olmuştum sahil havası iyi gelmişti eve kadar yürüdüm aptal kafam ben hastaydım dimi? Tıkanmıştım kapıdan içeri zor girdim kendimi yatağa attım. Uyuya kalmıştım. . .

Sabah saat 10'da kapının sesiyle uyandım. Bu saatte nasıl bir zil çalış tarzıydı bu? Koşturarak kapıya gittim kapının ardından "kim o?"

Kapıda ki ses; -çiçekçi.

Çiçek mi, ne çiçeği? Nasıl bir şaka bu ben çiçeklerden nefret ederim.

Kapıyı açar açmaz "adresin doğru olduğuna emin misini?" diye sordum sinirle. Hem erkenden uyanmıştım hem çiçeklerin gelmesi saçmaydı herkez çiçeklerden nefret ettiğimi bilirdi.

"Evet eminim buyrun" diyip elime çiçekleri tutuşturduğu gibi gitti çiçekçi belli ki dersine iyi çalışmıştı.

İçeri girdim kocaman bir buket gül hemde kırmızı en sevmediğim. Çiçekleri masanın üzerine bırakıp özenle arasına konmuş zarfı alıp açtım;
"Merhaba seni bulmak için 15 gün beklemem gerekti nerdeydin bunca zaman? Lütfen kendini özletme bukleli kız"

Nasıl bir şakaysa bu artık sıkmıştı. Beni mi takip etmişti? Ne yani artık evimide mi biliyordu? Ne yapacaktım ben Allah'ım? Bukleli kız mı? Bana isim bile takmıştı, her kimse bu durumdan kurtulmak için birşeyler yapmalıydım artık.

Bunun böyle gitmesine izin veremezdim ondan kurtulmalıydım ama nasıl? ? ?

(Yazım yanlışım var ise özür dilerim)

"SIRADAN BİRİ . . . "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin