BÖLÜM 13

81 5 0
                                    

Tuana;

Bu söyledikleri beni gerçekten çok etkilemişti. İtiraf etmeliyim ki herkes herşeyimi fark eder fakat kimse kırmızı ayakkabılarımı farketmezdi.

Odaya girdim onu çağırdım evet, ama ne söyleyeceğimi bilmiyordum düşünmekte istemiyordum çünkü eminim düşünsem söyleyemezdim.

Balkonda oturuyordu pijamalarımı giydim makyajımı sildim. Odadan çıkıp mutfağıma doğru ilerledim kahve suyunu koydum.
Ona karşı açık olmalı mıydım? 
Neyi anlatacaktım ki ne söyleyecektim hayatımın şurasında ol diye nasıl yer belirleyecektim?
Su kaynar kaynamaz kahveleri yaptım. Kupaları elime alıp balkona çıktım beni görünce ayağa kalktı

-Lütfen rahatsız olma otur.

Sözüm biter bitmez oturdu ve yine gülümsedi. Gamzeleri nasılda bu kadar cezbedici oluyordu?
Kahvesini uzattım bir sigarada ben yaktım.
O hiç sevmediğim sessizlik büründü yine balkonda. Konuşması gereken ben olduğum için olsa gerek tek kelime etmeden bekliyordu, bense bir türlü lafa giremiyordum. Halimden anlamış olmalıydı önce küçük bir öksürükle boğazını temizledi ardından;

" Seni kırıp üzdüysem özür dilerim bukleli kız. Bu gece içinde teşekkür ederim eğer istemiyorsan gerçekten seni daha fazla rahatsız etmem"

Onu bütün dikkatimle dinliyordum yüzü kızarmıştı ukala konuşmasından ziyade daha sade ve içten konuşuyordu. Duygu karmaşası yaşıyordum şu anda. Benden açıklama bekler gibi bakan gözlerine bakarak;

-Hayır özür dileme, beni kırmadın. Asıl ben sana teşekkür ederim. Sana ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Biraz hassaslaltım sanırım. Kırmızı ayakkabılarım işte Tuana nın kırmızı ayakkabıları olmazsa olmazı herşeyi onlar.

Kahvemi yudumladım ve bir kez daha düşünmeden konuşmaya devam ettim;

- Küçük yaşta hastalandım tabi para herşeyin ilacı değil çocukluğum benim için eziyetti tek istediğim sıradan biri olmaktı sıradan bir çocuk olmak. . .
O zaman anlamıştım büyük bir evin olunca şık yerlerde yemek yiyince bütün dertlerin geçmediğini.
Ama hayatta ne yaşayacağımıza nerde olacağımıza biz karar veremiyoruz değil mi?
Kısa zaman sonra hastaneye yatırıldım. Durumum kötüye gidiyordu. Hergün saçma sapan öneriler sunan yalaka olduklarını düşündüğüm doktorlardan aşırı ve göstermelik ilgiden bıkmıştım.
O özel hastaneden çıkıp daha küçük bir hastanede yatmak için herşeyi yaptım. Israrlarıma dayanamayan babam beni bir devlet hastanesine yatırdı.  Çok arkadaş canlısı biri olmadım hiç. 4 yataklı bir odaya yatırdılar beni odadaki aynı hastalıktan yatan hastalarla bir türlü kaynaşamadım. Bir süre sonra onlar benimle iletişim kurmayı başardılar, nihayetinde arkadaş olduk. Neşeliydik, ne kadar hasta olursak olalım çocukluğumuzdan ödün vermiyorduk. Bir zaman sonra arkadaşlarım teker teker taburcu oldular biri hariç.
Odada en sevmediğim sorularına bile cevap vermediğim görmezden geldiğim tek kişiyle baş başa kalmıştık.
Adı Korkut tu evin tek çocuğuydu yokluktan ve bakımsızlıktan hastalanmıştı durumu ciddiydi ama hiç belli etmezdi.
Hiç birşeyi umursamaz hasta değilmiş gibi davranırdı güler yüzlü ve güçlüydü.
Ben hastaneden taburcu olurken zor zar doğruldu yataktan yanıma geldi bana bir kutu hediye etti o kutuyu doğum günüme kadar açmamam için bana söz verdirdikten sonra elime tutuşturdu bana sarıldı vedalaştık ve evime geldim.
O günden sonra bütün arkadaşlarımla iletişim kurmama rağmen beni sürekli arayan Korkut'la  hiç konuşmadım. Ne zaman arasa anneme hep bir bahane bulmasını söylerdim.
Aradan 3 sene geçti beni aramaktan bıkmayan Kotkut a hala cevap vermemekte ısrarlıydım. Sevemiyordum bir türlü onu, kanım ısınmıyordu. Ne bileyim çocuktuk işte. . .
Birbirini kovalayan zaman hızla geçiyordu artık Korkut aramaktan vazgeçmişti. Hiç aramıyordu ne olduğu nasıl olduğu hakkında hiç birşey bilmiyordum umursamıyordum.
Bir gün odamdan hızla çıkarken telefonumu düşürdüm almak için eğildiğimde o kutunun öylece yatağımın altında durduğunu farkettim.
Ne kadar kötü biri olduğumu düşündüm o gün kendi kendime. ..

"SIRADAN BİRİ . . . "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin