"Kalbin bana ait olsa bile, bedenin ablamlayken çekmiş olduğum acıyı dindiremem..." diye mırıldandım. Kısık ve içler acısı olan sesimi ben bile duymuyor, dolu olan gözlerimle onlara bakıyordum.
Eve çok önemli birşeyini unutup gelen, beni sarılmış olduğum kolların sahibinden bir kapı sesiyle ayıran ve acınası suratıma soğuk su çarpmama neden olan ablam, şuan yasaklı olduğum insana gözlerimin önünde sarılıyordu.
Bu iğrenç derecede boktan ve acı çekmeme neden olan bir olaydı.
Ablamın arkası bana dönüktü. Dar sırtı gözlerimin önündeydi. Omzundan sallanan saçları arasına giren bir yüz, peşinde o hüzünlü gözleri getirmiş, aciz gözlerimle onları buluşturmama engel olamamıştı. Buna, gözlerimi çevreleyen acı tohumları da engel olamamıştı.
İri, kayısı çekirdeği büyüklüğünde, kahverengi ve garip bir hüzünle karışık olan nispet dolu gözler gözlerimdeydi. Gözleri bendeydi, ancak kolları ve kollarındaki sıcaklığı başkasındaydı.
ABLAMDAYDI...
Bu affedilmezdi, geri dönüşü yapılamazdı. Yaşanmışlıklar, bir çırpıda silinirken acı yerli yerinde oturuyordu, ve pişkin bir surat ifadesiyle o çirkin gözlerini asla üzerimizden ayırmıyordu. Ayırmayacaktı da.
Şuan gözlerimin şahit olduğu manzara vicdanımın kuru ve öfkeli sesini haklı çıkartıyor, resmen onun söylediklerini ispatlıyordu.
Boğazımı temizledim. Dikkatlerini çekerken, ablamın ellerinin arkaya doğru uzanışını izledim. Onun sırtına dokunup, aşağılara, daha aşağılara kayışını gözlemledim.
Gözlerimi çevreleyen acı tohumlarının yanaklarımdan kaymasına ramak kala derin bir nefes alıp "Odama çıkıyorum..." diye mırıldandım ve arkama döndüm.
Ancak zemine çivilenmişçesine duran ayaklarımı hareket ettiremedim. Onları kaldırıp, beynimin emrine uyduramadım. Kendi boyundurluğuma sokamadım. Kulaklarıma da aniden dolan kıkırmalarını ve dudaklarının buluşmasından çıkan sıcak seslerin hücum etmesine engel olamadım.
Nedenini bilmediğim bir şekilde, bilinçsizce kafamı çevirdim. Belki göreceğim manzaradan dolayı acı çekmek ve neredeyse yapacak olduğum şeylerin bir dahaki darbesinde daha güçlü olmak için bunu yapıyor, onları izlemek istiyordum. Emin değildim.
Şuan neyi neden yaptığımdan emin değildim. Sadece gözlerimin önündeki manzaraya bakıp acı çekiyordum. Beni az önce güçlü ve sıcak kollarına alan adamın şimdi bir başkasına, ablama sarılmasını ve vücudunu hafifçe sağa yatırarak dudaklarına ateşli bir öpücük kondurmasını izliyordum.
Bir de onların dudaklarının birleşiminden çıkan sıcak seslerin kulaklarıma ulaşarak uğuldatmasını idrak edebiliyordum.
"İzle onları. Birbirlerine ait olduklarını izle ve fark et. Aralarına girme Kyungsoo. Hem o senin ablan. Ne olursa olsun ona ihanet etme! Kendini ihanet etsen bile, ona ihanet etme." diye büyük bir feryat koparan iç sesimle kafamı salladım. Ellerimi kulaklarımla kapatıp arkama döndüm.
İç sesim haklıydı.
Vicdanım haklıydı.
Onlar haklıydı.
Odama gidip kapıyı kapattım ve hızla yatağıma tırmandım. Kafamı her zaman yaptığım gibi yastığa gömüp boğuk bir çığlık atarak, titremeye ve hıçkırmaya başladım. Ağlıyordum. Her zamanki gibi hıçkırıyor ve yüreğimi kaplamış olan kötü duygularla baş etmeye çalışıyordum.
Hazmedemiyordum.
Bazı şeyleri hazmedemiyordum ancak bunun üstesinden gelmek için çabalıyordum. En azından deniyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/26581608-288-k978996.jpg)