Elinin değdiği her yer yanıyordu. Soğuk parmak uçlarının gezdiği düz karnımdaki her yerde garip, asla sönmeyecekmişçesine korlanan arsız bir yangın başlamasına neden olmuştu.
Dili, o pütürlü ve yakıcı sıcaklığa sahip olan dili, ağzımın içinde, şehvetin gücünden dolayı acizleşen dilimle kavga ediyordu. Beni yeniyor, kararlılığımı ise tüketiyordu. Bacaklarımın arasındaki kasıklarını daha çok bastırırken, göbek deliğimin etrafında gezinmeye başlayan soğuk parmak uçları ve damağıma dokunan diliyle ağzına derince inlememi sağladı.
Dudakları inlememle kıvrıldıktan sonra hırlayarak geri çekildi. İhtiyaçla kararmış olan keskin bakışlarını, bulanık ve aciz gözlerime dikti. O güzel, benim tükürüğümle nemlenmiş, şekilli, kalın dudaklarından çarpık bir gülümsemenin esip geçmesine izin verdi.
"Sana kanıtlamama izin ver..." diye mırıldandı.
Buruk bir hüzünle kaplanmış olan sesi, suratındaki, o güzel ve asla bakmaya doyamayacağım suratındaki ifadesiyle birbirine zıt orantıya sahipti. Bu oldukça garip ve sikik bir durumdu.
Bana doğru bir hamle yaptığı sırada, diliyle ıslattığı dolgun dudaklarının aklımı başımdan almaması için gözlerimi sıkıca kapattım. İçimde korlanmaya başlayan ve karnımın aşağısında toplanan şehvet duygusunu görmezden gelmeye çalıştım. Bunu artık başarmalıydım. Kendimi dizginlemeliydim. Eğer yeniden bu karşımdaki adama, onun her zaman dilediğim sıcaklığına benliğimi kaptırırsam yine aynı şeylerin yaşanacağını biliyordum.
Hatta daha kötü şeylerin...
Bir ablamın kollarında, bir de benim kollarımda olacağını biliyordum.
Asla tamamen bana ait olmayacağını az önce gözlerimle görmüştüm.
Boğazıma tırmanmış ve oraya, suratındaki pişkin ve alaylı gülümsemesiyle, eteklerini toplayarak rahatça oturan yumruyu mideme gönderemiyor, zorlukla nefes alıyordum. Ellerimi kaldırıp, çıplak, bir ateş topuymuşçasına yanan sert ve geniş göğsüne bastırdım.
Onu geri itmeye çalışırken gücünü kullanarak bacaklarımın arasındaki konumuna yavaşça aşağı, yukarı sürtünerek daha fazla hakim olmasına direnmeye çalışıyordum. Kendimle kavga ediyordum. Benliğimi çürütüp, vicdanımı sikertmemek için nefsime hakim oluyordum. Ona olan özlemime, tenine olan zafıma ve kasıklarımda bir kedi yumağı gibi düğümlenen arzuya...
Zorlukla dudaklarımı aralayıp "Yapma..." diye mırıldandım. "Yalvarırım yapma!" diye çıkıştım. Aciz sesim çileden çıkmışçasına banyoda yankılanarak kulaklarıma geri döndü. Onları uğuldatırken gözlerimdeki yaşlar birbiri ardında dizenlenmiş, yanaklarımdan yuvarlanıyordu. Göz yaşlarının oluşturduğu çirkin hissi aynı bu adama olan özlemim gibi görmezden gelmeye çalıştım.
Ancak kafasını ileri uzatıp aniden yakıcı bir sıcaklığa sahip olan dudaklarını boynuma bastırıp, diliyle tenimi yaladığında inlemekten ve titremekten kendimi alamadım. Göğsüne bastırdığım avuçlarım gücüne karşı gelemiyorken sürtünmeye devam etmesiyle daha çok titremeye başladım.
Dilini boynumda gezdirip iki üç darbe attıktan sonra yukarıya tırmandı. Gözlerim yeniden kapandı, kasıklarımdaki zonklama hızını arttırmaya başladığı sürtünmeyle şiddetlendi ve kulağımı güçlü dişleri arasına alıp, ezmeden önce duyduklarımla ciğerlerimdeki havanın vücuduma yayılamamasına neden oldu.
"Sertleşiyorsun. Aynı benim gibi. Kendini bana bırak ve kanıtlamama izin ver beybisi!"
Çamaşır makinesinin titreştiğini, dişleriyle ezdiği kulak mememin acısını, diliyle gidermeye çalışırken fark ettim. Büyük bir hıçkırık dudaklarımın arasından kaçtığımda erkekliğime daha sert baskı yapan avucu yüzünden lanet penisimi kesme fikrini cazip buldum.