Bab-ı Ali Destanı

12 1 0
                                    

Bulgar zulmü sarınca Makedonya'yı;
Sırtlanlar yarışır, kapmak için payı.
Sadaret unutmuş vatan savunmayı,
Dinliyor Kamil, İngiliz'den kalayı.

Hükümette kalmadı artık hiç haya,
Şerler toplandı koşarak Londra'ya.
Ömer Seyfettin'de çıkınca masaya;
Kükredi cesurca dinleyen reaya;

"Ey Türk Oğlu Türk! Yeter gayrı artık uyan!
Bu hükümet elinde inliyor vatan,
O Payitah-ı Kadim olurken ziyan,
Sedd-i İslamımız değil midir yıkılan!

Padişah'ın kulları uyandı birden,
Türk elleri kefere namlusunda viran.
İhanetler edip Edirne'ye kıyan,
Utan! Balkanda yetmişbini unutan!

Ahali toplandı, sıkıca yumuldu,
İttihat ateşi yürekte tutuştu,
Haykırdı hepsi bir, dönüp paitahta,
"Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!"

Bir Bozkurt bakış, sardı ulu semayı.
Enver'in gözünde; ölümün karası.
Sapancalı koşarak yarınca geceyi;
Yazılır Enver'e, bir şanlı hamasi.

Nur-u Osmani'den bindiği kır at,
Muştuluyor millete; illa fütuhat!
Sadaret'den akarken pis bir cerahat,
Şiar; Allah, vatan, namus ve İttihat!

Binbaşı Enver ulaşınca toya,
Yakup Cemil de koşturur ardın sıra.
Kapıda gördüğünde erlerse onu
Tüm askerler açılır önünde sıra

Altı yiğit girer eşikten içeri,
İsterler şu cihandan olmak göçeri.
Yağınca üzerine bir sıra mermi,
Hepsi birden kesilir meydanda çeri!

Mustafa Necip Bey düşünce yere,
Bir öfkeyle koşarlar sıkan zabite.
Kan ve barut odada kesilir birden,
Nazım Paşa dalaşır geçerek serden.

Yakup Cemil'den yerden alır silahı
Necip'in bıraktığı, bir son bedihi.
Nazım'la gelirler ortada vicahi,
Çeker tetiği ansız ve bizatihi.

Sadarete varınca Enver dalar içeri,
Atar dilekçeyi sadrazam'a beri.
İmzalatıp zorla çıkınca geri,
Görür kalabalıkta parlayan feri.

İşte; O gün yandı ittihat ateşi.
Olmadı cihanda başka hiç bir eşi.
Umut'um sorarım yok mu hiç münşi?
Hadin mi peki bu yiğitlik dizisi?

Umutcan KAMIŞ

04.12.2019

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin