- 20 -

9K 421 605
                                    


"Harry,tatlım sorun ne? Hayalet görmüş gibisin." 

"Louis." deyip deli gibi etrafıma bakındım. "Louis burada." 

"Ne gerçekten mi?" Annem de etrafına bakındı. 

Onu gördüm. 

Yüreğim yerinden oynarken o bize doğru yaklaştı. Mavi gözleri yakıcıydı. 

Benim için burada... 

Masamıza ulaştı ve bana temkinli bir bakış gönderdi. Her zamanki gibi keten gömlek-kot pantolon ikilisi üstündeydi. 

Şu an kanlı canlı yanımdaydı. Şaşkınlıkla "Merhaba" diyebildim. Ona çok kızgındım ve o yanımdaydı.

"Merhaba." deyip beni yanağımdan öptü. 

"Louis,bu annem,Anne."  (Y/N: şu olaya her zaman gülmüşümdür ya,Neyse. :D) 

"Memnun oldum,Bayan Styles." Anneme,o yürek hoplatan Louis Tomlinson imzalı gülümsemesini gönderdi. Annem şaşkınlıkla bir ona bir bana bakıyordu. 

"Ah,memnun oldum,Louis." 

"Burada ne arıyorsun?" Sesim istediğimden daha nazik çıkmıştı. Gülümsemesi soldu. Onu gördüğüme tabii ki çok sevinmiştim ama hazırlıksız yakalanmıştım. 

"Elbette,seni görmeye geldim." Bana ifadesiz gözlerle bakıyordu. "Bu otelde kalıyorum." 

"Bu otelde mi kalıyorsun?" Sesim amfetamin alan bir ikinci sınıf öğrencisinden bile daha tiz çıkmıştı. 

"Dün burada olmamı istediğini söyledin." 

Ah... Ne zaman? 

Sesi öylesine sakindi ki... Korkmuştum. Kızgın mıydı? Bilmem kaçıncı ickimi içiyor olduğum için mi yoksa Bay Waters hakkında söylediklerim için mi? Annem kaygıyla ikimize bakıyordu. 

"Bizimle bir içki içmez misin,Louis?"

"Bir cin tonik alayım." dedi. Annem garsonu çağırırken o da sandalye çekip oturdu.

"Buyrun,ne istersiniz?"

Annem garsona siparişlerimizi verirken "İki cosmo daha" diye ekledim. Annemle içki içiyordum. Buna da kızamazdı. Ah ama o, Louis Tomlinson. Her şeye kızabilir. 

"Demek tesadüfen bizim içki içtiğimiz otelde kalıyorsun?" diye sordum. 

"Ya da siz benim kaldığım otelde içki içiyorsunuz." diye kendi tarafına çevirmişti konuyu. "Akşam yemeğinden sonra, e-postan yüzünden kafam karışmışken buraya geldim ve seni gördüm. Ne büyük tesadüf,değil mi?" Kafasını yana yatırınca gülümsediğini gördüm. 

"Bugün annemle biraz dolaştık,sonra kumsala gittik ve bir şeyler içmek için buraya geldik." Ona açıklama yapma ihtiyacı duymuştum. 

"Bu tişörtü bugün mü aldın?" Başıyla üstünde 'Hard Rock Cafe'yazan tişörtümü gösterdi. Kafamı 'evet' anlamında salladım. "Sana çok yakışmış,Harold. Bronzlaşmışsın ve tenin harika görünüyor." deyip iki parmağının tersini kolumdan başlayıp elime kadar okşadı ve elimi tutup baş parmağıyla parmak boğumlarımı okşadı. Karnımın altı kendi özerkliğini ilan ederken yerimde kıpırdandım. "Yarın seni ziyarete gelecektim ama işte buradasın," O tanıdık çekim yine aramızdaydı. Ona baktım. Mavi gözleri koyulaşmıştı. Tanrım... Onu istiyordum. Nefesim tekledi. Annem karsimizda otururken bana nasıl bir şey yapıyordu böyle! Anneme kaçamak bir bakış attım. Gözlerini Louis'se sabitlemiş,ona bakıyordu. Yani daha önce hiç erkek arkadaşım olmadığının farkındaydım ama bir adamı cezbedebilmem bu kadar mı inanılmazdı? Bu adamı? 'Tabii ki imkansız seni salak!' diye fısıldadı iç sesim. Ki haklıydı da. Neyse,konumuz bu değil. 

Fifty Shades of Tomlinson || LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin