Louis elinde deri bir binici kamçısıyla önümde duruyordu. Üzerinde eski,soluk renkli,yıpranmış bir kot pantolon vardı. Zafer ifadesiyle gülümsüyordu. Kıpırdayamıyordum. Çıplaktım ve oyun odasındaki karyolaya kollarım ve bacaklarım açık halde kelepçelenmiştim. Louis öne eğilip kamçının ucunu alnımdan burnuma oradan da ağzıma sürttü.
"Em" diye emretti ve kamçının ucunu ağzıma soktu. İtaat edip emmeye başladım. Ağzıma deri tadı geldi.
"Yeter" dedi soğuk bir sesle ve kamçıyı ağzımdan çekip çenemin altına,göğsümün üstünden göbek deliğime oradan da hayalarıma kaydırdı. Hızlı hızlı soluyor,el ve ayak bilegimdeki kelepçeleri zorlayarak kıvranıyordum. Kamçıyı hayalarıma vurdu ve o anda muhteşem bir hazla boşaldım.
Ve bir anda,ter içinde,orgazmımın yıkıcı şoklarını hissederek ve nefesim kesilerek uyandım
Siktir. Uykumda boşalmıştım. Yer-yön duygumu kaybetmiştim. Başımı ellerimin arasına yerlestirdim. Uykumda nasıl orgazm olabilirdim tanrı aşkına? Hemen üstümü değiştirdim ve yatak çarşaflarını toplayıp tuvalete girdim. Elimdekileri kirliye atıp kısa bir duş için suyu açtım.
Mutfağa girdigimde Niall masada sandviçini yiyordu.
"Günaydın,Harry"
"Günaydın"
"Naber? Yemek nasıldı?"
İşte başlıyor.
"İstride yedik,arkasından morina geldi. Bu yüzden bol balıklı olduğunu soyleyebilirim."
"Ondan bahsetmiyorum seni gerizekalı. Louis nasıldı?"
"İlgiliydi." dedim. "Kaplumbağamı onaylamıyor."
"Ah,Harry. Kim onaylıyor ki? Yeni bir şey söyle."
"Ah,Niall. Ne soyleyebilirim ki? Pek çok şeyden bahsettik." Bu konu hakkında konuşmak istemiyordum. "Çay ister misin? Yada bugünkü konuşmanı dinlememi?"
"Ah,çok iyi olur. Bekle kağıtlarımı alıp geliyorum." deyip odasına gitti. Mezuniyet konuşmamızı o yapacaktı. Onunla çok gurur duyuyordum.
Niall kağıtlarını alıp geri geldiğinde ikimize de bir fincan çay koymuştum. Konuşmaya başlayınca rüyamın dağıttığı dikkatimi toplayıp ona verdim.
~~~
Siyah dar pantolonum,siyah ceketim ve içine lacivert üstünde beyaz kalpler olan gömleğimi giymiştim. Babam geldiğinde giyinip hazırdım. Kapıyı açınca takım elbisesiyle kapıda duruyordu. Benden beklenmeyecek bir sevgi gösterisiyle kollarımı ona doladım ve sarıldım. O da beni kucaklarken "Hey,Harry. Bende seni gördüğüme sevindim." diye dalga geçti. Ondan ayrıldığımda gülüyorduk. Beni bir kol boyu mesafede tuttu ve "İyi misin,evlat?" dedi.
"İyiyim,baba. Sen nasılsın?"
"Bende iyiyim."
İçeri geçtik.
"Niall nerede?"
"Konuşma yapacağı için erkenden kampüste olması gerekiyormuş. Muhtemelen prova yapıyordur."
"Biz de çıkalım mı?"
Başımı salladım ve evden çıkıp arabaya doğru gittik.
~~~
Babam arabasını kampüsün park alanına bıraktı ve beraber kirmizi-siyah cüppeli insanları takip ederek spor salonuna ulaştık.
"Bol şans,Harry. İyi görünmüyorsun. Bir şey mi oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fifty Shades of Tomlinson || Larry
FanficFSoT serisinin ilk kitabı. ikinci kitabın ismi: Your Love Is King