Olaylı geçen gecenin ardından sabah okula geç kalmıştım.Ağrılarım olduğu için bütün gün ya revir ya da sınıfta uyumuş ve ağrı kesici almıştım ,birden fazla.Okul çıkışı yorgun ve normal halime nazaran daha donuk ifademle kulağımda kulaklık en sevdiğim piyanist olan müzisyen Evgeny'inin rahatlatan notalarıyla otobüsü bekliyordum.
Hava içim kadar kasvetli,bulutlar aklım kadar darmadumandı.Bulutlar öyle doluydu ki dokunsan ya da bir şey söylesen tüm kinini üstüne akıtacaktı.Ya da sadece ben çok karamsardım,belki de şimdi bulutlar en güzel duruşunu sergilemek için birbirlerini itiyor,sıkışıklığa rağmen boy gösteriyorlardı.
Bulutlara olan garip takıntım ve sadece bulut çekmeyi sevmemden ötürü onlara anlam yüklemek alışkanlık olmuştu.Telefonumu cebimden çıkarıp birkaç fotoğraf çektiğimde önümden hışımla geçen biriyle bulutlarım bir anlığına kapandı.Ve sert,odunsu bir koku aldım.
Burnumu hafiften kırıştırarak anı bozan bu bay baharata kötü bakış atmak için döndüğümde bay baharatın, bay vanilya olduğunu görmemle pis bakışlarımın yerine iki çift iri göz aldı.
Kokulara karşı hassasiyetimden mi yoksa bu çocuğun vücudu koku mu üretiyor bilmiyorum ama resmen her seferinde farklı kokuyordu ve ben bunu net bir şekilde algılıyordum.
Biraz uzağımda durduğunda ifadesiz hatta biraz sert bakışlarla benim olduğum tarafa doğru,gelen giden otobüslere bakıyordu. Sanırım beni görmemiş ya da farketmemişti. Çünkü dünkü olaydan sonra bana selam vermeden geçip gitmesi biraz garip kaçmaz mıydı, belki biraz da kaba ?
Pekala ben de farkındayım tanışalı bir gün olduğuna ama "umarım tekrar karşılaşırız"
"Daha sana sormam gereken sorular var" diyip gitmemiş miydi ? Tanrı'm bana sevgilimi bile sormuştu bu gayet samimi bir soruydu.İç hesaplaşmalarım sürerken farkında olmadan ona gözlerimi dikmiş bakıyordum ve aptal biri bile olsa bunu görürdü ve o da tam bunları düşünürken bana bakmıştı.
Garip kaçmasın diye el sallayıp kafamla merhaba diye hareket yaptığımda önce biraz durup sanki daha önce ilk defa görmüş gibi uzun süre gözüyle beni süzmüştü. İnanın sanki ben de onu ilk defa görüyordum. O kadar farklı duruyordu ki okul üniforması biraz dağılmış,kravatı sökülmüş, gömleği dışarda sanki biraz da tozlanmıştı.Sanki formasıyla halısaha maçına gitmiş ya da kavga etmiş gibi.Kavga? Hayır, hayır hiç onluk değildi ama bakışları o kadar fakrlıydı ki sanki başka biri gibi,bu bakışlara sahip kişi yaparmış gibi.
Beni süzmesi bittiğinde umursamaz bir ifadeyle bir kafa hareketi yapıp önüne dönmüştü.Kulaklığından çıkan yüksek ses ise metal dinlediğini bas bas bağırıyordu ve etrafındaki yaşlılar tarafından cık cıklanmayı umursuyormuş gibi bir hali yoktu.
Modunun düşük olabileceğini ya da belki dün tavırlarını yanlış yorumlamış olabileceğimden neden böyle davrandığı pek de sorgulamadım.
Aslında gayet de sorguladım ama içimden , meraktan kuduracaktım. Bir insan tek gün içinde nasıl olabilir de bu kadar tavrı değişebilirdi.Acaba çok mu rahatsız etmiştim dün onu?Sıkmış ya da bunaltmıştım.Belki de sapıklık yapmıştım.Kim hiç tanımadığı birinin çantasını alır bir hafta sonra geri getirdiğinde kolundan tutup bir kafeye götürür ve zorla belki de en nefret ettiği şey elmalı kurabiye olan birine zorla yedirtirdi.Hızlı bir flashback yaptığımda Aman Tanrı'm tam bir sapıktım!! Beni tutup ihbar etmediği için bile teşekkür etmem gerekirken şimdi neden bana selam vermedi diye alınganlık göstermiştim.
Bunların hepsi ağrı kesicilerden evet, evet çok aldım. Dün de iyi bir gece geçirmedim ,uykusuzluğum da vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLLAGE *Jikook*
Short Story"Bir koku seni ne kadar etkileyebilir ?" "Peki bir kokunun peşinden gitmek hayatını ne kadar değiştirebilir?" "Soruyorum o zaman bir koku ne kadar sarsar kalbini?" ------^^----- Sillage,Fransızca bir kelime ve anlamı "kokunun izi".Sevdiğin ya da...